SİYASET TARIMDA ÇUVALLAMIŞTIR

Türkiye asırlar boyunca ürettiği tarımsal ürünleri çuvalla satmaktadır. Dünya da kendi kendine yeten ender ülkelerden biri iken teslimiyetçi politikalar izlenmesi sonucu tarımsal alanlarda yaşayanlar çuvalları dahi bulamaz olmuşlardır.

Fındığı çikolata yaparak, buğdayı makarna, kraker, bisküvi gibi mamul hale getirerek, zeytini yağ olarak pazarlamalıdır, pamuğu balya olarak değil de giyecek ürünlerine dönüştürerek satmalıdır. Üzümü şaraba, şampanyaya dönüştürmelidir.

Tüm bunları gerçekleştiremiyorsak eğer,

Bu ülkenin düşünen kafaları yoktur

Bu ülkenin yazarları yoktur

Bu ülkenin aydınları yoktur

Batı ve yabancı hayranı yazarı, aydını ve siyasetçisi vardır teslimiyetçilik bu nedenledir.

Tarım ve hayvancılık politikalarından sapmalar bağımsızlığımızı yitirmemize de neden olmuştur.

Teknoloji de batıya

Akaryakıt ta doğuya körü körüne bağlılık kötü sonu hazırlamıştır. Deniz yolları ve raylı sistemi inatla kullanmamanın sonucunda ülkemiz otomobil çöplüğüne dönüştürülerek şehirlerimiz de yaşanırlığını kaybetmiştir.

Ulusumuzu yönettiği zannına varan politikacılar sorumsuz ve kötüdür. Halkımızı borç batağına saplamalarına karşın bu olumsuzluklardan sorumlu değillerdir. Kaldı ki Ulusumuzun kurum ve tesislerini hayran duydukları yabancılara yok pahasına satmışlardır.

Ulusumuzda gerçekten kötü şeyler olmaktadır, tüm bunlara ön ayak olan halk da kötüdür. Ekonomik zulme hırsızlığa seyirci kalmakla bu olumsuzluklara ortak olmak eş değerdir.

Bu anlamda

Demokrasi ve özgürlük güçlü olunmadan olmamaktadır. Güzellikler, güçlü olmak ve bağımsızlıktan geçmektedir. Bazı köşe yazarları laiklik, şeriat ve darbe söylemleri ile halkı korkutmakta ve oyalamaktadır.

Halk camii ile kışla arasına sıkışmıştır. Bir yanda çağdaş kültürden yoksun cahil imamların telkinleri ve aşağı dünya koşullandırmaları ile şükürcü toplum, bir yanda dipçik korkusu altına yaşam…

Ulusumuz da tarımsal ve hayvancılık politikalarını geliştirecek siyasetçilere ihtiyaç vardır. Et fiyatlarının yüksekliği bahane edilerek Avrupa ve Amerika’dan canlı sığır satın alınması utanılacak bir durumdur. Yaylalarımız, meralarımız, otlaklarımız tüm dünyaya et sağlayacak genişlik ve büyüklüktedir.

İşte Mustafa Kemal Paşanın büyük söylevindeki söyledikleri

Maddi ve manevi çöküş korku ve aciz ile başlar. Aciz ve korkak insanlar herhangi bir felaket karşısında milletinde hareketsizliğe sürüklenmesine ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar. Aciz ve duraksamada öylesine ileri giderler ki sanki kendilerini alçaltırlar. Derler ki biz adam değiliz ve olamayız, kendi kendimize adam olamayız. Biz varlığımızı kayıtsız şartsız bir yabancının eline bırakalım. Türkiye yi böyle yanlış yollarda dağılma ve yok olma uçurumlarına sürükleyenlerin elinden kurtarmak gerekir. Bunun için bulunmuş bir gerçek vardır, ona uyacağız.

O gerçek nedir?

Türkiye’nin düşünen kafalarını büsbütün yeni inançla donatmak, bütün millete sağlam bir maneviyat vermek.

1920 de kurtuluşu düşünen kafalarda bulan Mustafa Kemal 87 yıl önce verdiği ders ne kadar anlamlı, önemli ve günceldir.

Ama bunu teslimiyetçilere nasıl anlatmalıdır.

Hayatta en değerli şeylerden biride utanmaktır…

Ulusumuzda siyaset yapanlar, yazarlar ve aydınlar toplumu yanlış yönetmeleri, yönlendirmelerinden dolayı utanıyorlar mı?

Tüm mesele burada düğümlenmektedir…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber