Öğrenciler için  ders zili çalmış bulunuyor.

Bugün 18 milyon çocuğumuz ve aileleri için ders zili çalmış bulunuyor. Maalesef kabus gibi geçen bir yılın ardından yeni eğitim-öğretim yılına, iktidarca yaratılan belirsizlik, geleceksizlik, eşitsizlik nedeni ile endişe içerisinde giriyoruz. Olumlu manada değişen hiçbir şey yok.

Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılına değişen sınav sistemleri ve liselere öğrenci yerleştirmede tercih kısıtlama ve dayatması ile yaşatılan zulüm damgasını vurdu. Derinleşerek devam edegelen eğitimde özelleştirme, dinselleştirme uygulamaları olağan bir hal aldı.

Bu eğitim öğretim yılına ise karma eğitimi hedef alan düzenleme ve kıyamet senaryoları içinde bakan değişikliği ile yaratılan yalancı baharın yerini çabucak kışa bırakması ile girdik. Milyonlarca öğrenci ve ailesinin bugün eğitimde yaşamakta olduğu kara kıştır.

“Karma Eğitim Tartışılamaz”

Cumhurbaşkanı sözcüsü tarafından karma eğitimi istemeyen velilere seçenek sunacağız güzellemesiyle gözlerden kaçırılmak istenen gerçek eğitimde gericileşmenin resmiyet kazanmasıdır. Yönetmeliklerden “karma eğitim” zorunluluğunu kaldırarak okullarımızın haremlik-selamlık hale getirilmesinin önünün açılmaktadır. Oysa karma eğitim çocuklarımızın pedagojik ihtiyaçları ve temel hakları gereği vazgeçilemez bir zorunluluktur.

“Çocuklarımızın geleceğinden tasarruf edilemez”

Talan, rant, yolsuzluk, israf ve tüketim ekonomisi ile halkımızın yoksullaştırılması yetmiyormuş gibi sorumlusu olmadığımız bir krizin faturası bize çıkarılmak isteniyor. Eğitim harcamaları geçen yıla oranla neredeyse iki kat artmış bulunuyor. Bakanlık bütçesinde kısıtlamaya gidilirken, özel okullara kaynak aktarımında engel ve sınır tanınmıyor. Özel okullara kaynak aktarmak için teşvik verilen öğrenci sayısı 400 bini aştı. MEB bütçesinden kesinti demek eğitim maliyetinin velilerin sırtına yıkılması demektir. Okulların ödeneksiz kalması, veli ve okul arasında para ilişkisi demektir. Yapılması gereken öğrencilerin başta barınma ve beslenme olmak üzere tüm masraflarının devlet tarafından karşılanması, eğitimin kamusallaştırılmasıdır.

Unutulmamalıdır ki bir ülkenin itibarı ancak ve ancak ayrımsız tüm çocuklarına laik, bilimsel, eşit, nitelikli bir eğitim sunmakla yükseltilebilir.

“Eğitimde tarikat ve cemaat olmaz”

Sayın Bakan eğitimde kıyameti koparmamız gerekir diyor. Eğitimciler, biz veliler yıllardır haykırıyoruz. Okullarımızda laik, bilimsel eğitim uygulamalarının canına minnet. Eğitimde fırsat eşitliğinden ve sosyal devlet sorumluluğundan bahsetmek mümkün değil. Karaman’da Ensar Vakfına ait mekanlarda çocuklarımızın yaşadığı travmanın vicdanlarda yarattığı yara tazeliğini koruyor. Aladağ’da ihmaller sonucu diri diri yanarak çocuklarımızın yaşamını yitirmesine neden olan olayın sorumlularından bir tane bile tutuklu olan yok. Kıyamet başka nasıl tarif edilebilir? İmzalanan protokoller ile tarikat ve cemaatler okullarımızda cirit atar hale geldi. Sayın Bakanın memlekette yaşananlara bu kadar kör ve sağır olması hakikaten üzüntü verici. Her çocuğumuzun dini, dili, cinsiyeti üzerinden ayrımcılığa uğramadan nitelikli bir eğitime erişimi sağlanmalıdır.

“LGS ve sınavlar Çocuklarımızı Mağdur Ediyor!”

LGS ve çember sistemi dayatması ile çocuklarımız mağdur edildi. Çocuklarımızın tercihleri yok sayılarak İmam Hatipler ve Meslek Liseleri zorunlu tutuldu. Öğrencilerimizin istemedikleri okullara ve açık liselere mecbur bırakılması kabul edilemez bir hak ihlalidir. İktidarın tüm dayatmalarına rağmen bu lise türlerindeki kontenjanların boş kalması, eğitim politikasındaki iflası ortaya koymaktadır. Ortada bu okullar ile ilgili toplumsal talep bulunmadığı iktidarın salt ideolojik ihtiyaçlar ile hareket ettiği gerçeği açığa çıkmıştır.2019 yılı MEB bütçesinde İmam Hatip Liselerine ayrılan ödeneğin diğer liselere oranla daha fazla artması eğitimde dinselleştirme politikasında ısrarın devam ettiğini göstermektedir.

Diğer taraftan örgün eğitim sistemindeki sınavların yarattığı kaygı ve rekabet duygusu çocuklarımızdan en kıymetli günlerini çalmaktadır. Oysa memleketimizin ihtiyacı akılcı, bilimsel, eleştirel düşünme becerisi gelişmiş, araştıran, sorgulayan, yaratıcı, dayanışmacı, paylaşımcı, özgür nesillerdir.

“Mutsuz öğretmenlerin mutlu öğrencileri olamaz”

Öğretmenlerimizin temel ihtiyaçlarını gözetmeyen, çalışma koşullarını güvencesizleştiren ve öğretmenler arasında eşitsizlik yaratan uygulamalar mutsuz eğitimciler ve mutsuz öğrenciler yaratmakta. Şehrimizin reklam panolarında sergilenen fotoğraflarla eğitimcilerin bir ticaret ve pazarlama unsuru haline getirilmiş olması yaşanan dönüşümü ortaya koymaktadır. Yalnızca müfredatta sunulan bilgiyi öğrenciye aktaran teknisyenleşmiş, güvencesiz, geleceksiz öğretmenlere değil; sorgulayan, araştıran, bilimsel değerler doğrultusunda hareket eden güvenceli, özgür ve mutlu öğretmenlere ihtiyaç duymaktayız.

“Parasız, Kamusal, Nitelikli, Laik Eğitim”

Eğitimin sorunları bugünkü iktidarın anlayışı ile çözülemez.

Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini karartan bu politikalara birlikte karşı çıkmalıyız. Unutmayalım ki; biz velilerin, okulumuzdaki öğretmenle derdi bir. O halde mücadelemiz de ortak olmalı.

Çocuklarımız özgür, eşit, parasız ve hiçbir ayrımcılığa uğramadan nitelikli eğitim alma hakkına sahiptir. Bunu ancak, çocuklarımıza birlikte sahip çıkarak başarabiliriz. Bunun için veliler, eğitim emekçileri ve eğitimdeki dönüşümlerden muzdarip tüm yurttaşlar olarak üzerimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarımıza sahip çıkmanın yolu, var olduğumuz her alanda birleşerek eğitime müdahil olmamızdan geçiyor.

Okullara sahip çıkalım ki, çocuklarımız yüzlerinin güldüğü, mutlu oldukları sıralarda büyüsün! Çocuklarımızın hiçbir pedagojik eğitimi olmayanlara teslim edilmediği; çağdaş, bilimsel, laik eğitimi savunan öğretmenlerimizin haksızlıklara uğramadığı eşitlikçi ve demokratik bir eğitim mümkün. Birlikte Başarabiliriz!

Muhammet İKİNCİ

TRABZON VELİDER Başkanı

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber