banner240
banner237
banner238
Bizden “birkaç ay” önce giden bazı basın mensubu arkadaşların, çektiği görüntülerle anlattığına göre Diyarbakır’dan sonlara, gündüz, üstten 2 skorsky helikopter, yolgüzergâhının çevresini silahla tarayarak, karadan ise önden ve arkadan zırhlı panzerler ile geçmişler dağların arasını. Geceleri ise Mardin ve Kızıltepe de, özel güvenliksiz sokağa çıkmaksa yasakmış onlara.  Dönüşler yine aynı şekilde, tehlikeliymiş.
Birkaç ay sonra bugün ise sanki Trabzon’dan İstanbul’a gider gibi, güle oynaya gittik, istediğimiz yerde mola verdik. İhtiyaç giderdik çay içtik, yemek yedik ve sigara içildi, vs... Taa ki Trabzon’dan Mardin Kızıltepe’ye gece saat 12 de (!) varıncaya kadar… Hiçbir tane güvenlik görevlisi görmedik, etrafta.
Sonraki gün ise hamsi şöleni için Kızıltepe meydanına toplanan 15-20 bin kişilikkalabalığın arsında da hiçbir tane resmi giyimli güvenlik görevlisi olmaması, ne demekti?! Çevrede bile göremedim. Sadece 500 metre uzakta bir binanın üzerine, uzun namlulu 2 özel harekâtçı gördüm. 
O kadar kalabalığın etrafında sadece belediye zabıtaları dolaşıyordu. Ne özel harekât ne çevik kuvvet vardı etrafta. Şehrin hiçbir sokağında da göremedim. Tören alanına vali, kaymakamlar, milletvekilleri geldi, belediye başkanları da gelmişlerdi. Ama hiç te öyle sıkı bir güvenlik önlemi yoktu. Sadece üst düzey yöneticilerin ikişer tane özel korumaları vardı. O da gayet normaldı. Bu neyin ifadesiydi, peki? Ortamda bir risk olsaydı bu şekilde bir güvenlik serbestliği olur muydu?!
Ha, şimdi diyorsunuz ki “o halkın arasında çok fazla sivil emniyet görevlisi vardı.” Allah aşkına, terörden en güvenli il olan Trabzon da bile halkın arasında bu tür güvenlik görevlileri yok mu, bu kadar namussuzun olduğu bir ülkede?!Peki, uzun namlulu, otomatik silahlı görevliler neden yoktu? Terörist uzun namlulu silah ile geziyor hep, gelse bir karış namlulu tabanca ile mi karşılık verilecekti?!Demek ki bir risk yoktu. Demek ki çevrede terörist falan kalmamıştı. Bu,başka neyin anlamı olabilirdi ki?!
Yıllarca, dağlara fareler gibi yerleşmiş dış güçlerin köpekleri dağlardan, mağaralardan sökülüp atılması istendiğinde olabiliyormuş, demek ki. Yeter ki istensin!Yeter ki vatanını seven yöneticiler ve vatanını seven güvenlik güçleri var olsun… Namussuz Semih Terziler olmasın, bu ülkenin güvenlik güçleri arsında! Peki bugüne kadar bu neden olamamıştı hatta tam tersine artmıştı? 
Daha sonraki gün ise şehit edilen Derik Kaymakamı’nın, namussuzlar tarafında, şehit edildiği binayı Derik te ziyarete gittik. Buradaki fotoğraf ise Derik sokaklarında çektiğim fotoğraftır. Sadece orada önemli bir güvenlik önlemi gördük.  Rahmetli kaymakamımızın şehit edildiği odasına gittik. Ruhuna Fatihalar okuduk. Mekânı cennettir, rahmeti bol olsun. Bürosunda, masasının altına yerleştirilen bombanın patlatılmasıyla kaymakamımız şehit etmişler.
Peki, neden bugüne kadar bu temizlik yapılamadı da daha çok yerleşebildiler, neden? İşte sorulması gereken soru buydu…?!Semih Terzi gibi namussuzlar ordunun ve güvenlik güçlerinin arasında olduğu sürece elbette normaldi terörün orada yerleşmesi, arması ve bitmememesi… Ateşi bol olsun, şerefsizin.
Demek ki önce vatanını gerçekten sevmek, namuslu biri olmak, vatanı namus bilmek ve böyle bir ekibin oluşması sağlamak gerekiyormuş!
Dönüş yolunu farklı ve daha kesek bir yoldan geldik. Bu güzergâhta birkaç yerde kontrol noktaları ve askerler vardı.
Allah aşkına birkaç ay önceki durum ile bugün geçtiğimiz yollar ile gezdiğimiz şehirlerin durumuna dostça, adilce, tarafsızca bir baksak ya! Basının ahlakı tarafsızlık değil midir? İşte bunu göremeyen zihniyet önce askerin “ayağına” elbette böyle bakacaktı…!
Bir arkadaş, askerin ayağındaki botun yırtık olduğunu söyledi ve hemen, vahlanmaya, devleti eleştirmeye başladı. Otobüs te, durmuyor, daha önceden güzergâhımız emniyet güçlerine bildirildiği için kontrol noktasından yavaş yavaş geçiyorduk. Ben hemen koltuktan kalkıp, sonraki askerlerin botlarını kontrol ediyordum, doğru mu diye. Hepsinin ayağındaki botlar yeni botlardı. Sonraki kontrol noktasındaki askerlin botlarını da gözden geçirdim. Askerlerin ne üzerlerindeki elbiselerde bir sorun vardı ne da ayaklarındaki botlarda bir eskilik görebildim.  Zannımca, o arkadaşın gördüğü askerin botu çamurluydu da yırtık zannetti! Ama dost başa düşmen ayağa barmış ya! O zihniyet kötü ya, hep bahaneler arıyorlar.
Evet, bunları söylerken elbette terör tam manasıyla bitti, her yer süt-liman, demiyorum, yanlış anlaşılmasın ama terörün bir bitişinin başladığını görmeye başladık. Güneydoğuda güneşin doğmaya başladığını gördük… Umudumuz arttı, yöneticilere güvenimiz arttı…Düşünün şimdi siz diğer haksız eleştirileri…!
Bir zamanlar güneydoğuya adım atmaktan korkanlar bugün ise İstanbul’a, Ankara’ya gider gibi gidiyorlardı… Peki, neden daha önce gidilemiyordu? Bu soruyu soralım kendimize…!
İşte benim, bizatihi, 3 gün boyunca yaşadığım ve gördüğüm bugünkü gerçek buydu.
Teşekkürler, yöneticiler ve teşekkürler güvenlik güçleri. Hepinizden Allah razı olsun… Sizi desteklemek vatanı desteklemektir, kanımca, bunu bir daha anladım… Yanlış yolda değilmişiz..!
Güneydoğuda umut ve ışık göründü. Sabah güneş doğuyor artık güneydoğuda. Gidip, görmek lazım, güneşin orada doğuşunu, benim gibi. Ama aklınızı kaybetmeden sabah güneşini akşam güneşi zannetmeden...! Ben, gittim ve gördüm… Selamlar… (Mümin Sağlam)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1

banner220



Günebakış Trabzon Haber