Okay Yokuşlu: “Doğru planlama başarıya götürür”

Küçük yaşta resim yapmaya başlayan, çok gezen, kitap okuyan ve profesyonel futbolculuğun sadece saha içinde olmadığını bilen Okay Yokuşlu, Türk futbolu adına örnek bir profil çiziyor. Dergimizin bu ay kapağını da süsleyen Okay Yokuşlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Takımın bu sezonki performansını nasıl değerlendirirsin?

Takımımızın bu sezonki performansı beklentilerin altında kaldı. Daha yukarılarda bitirmemiz gerekirdi. Avrupa kupalarına katılma hedefini de son haftalarda kaçırdık. Takımın kalitesi ve takımdaşlık bence çok iyi ama bu sezon gerek ilk, gerekse de ikinci yarıda kazanmamız gereken çok kolay maçları kaybettik. Son dakikalarda talihsiz goller yedik. Bunları yaşayınca da zirveden uzak kaldık. Bu sezonun özeti olarak kritik anlarda yaptığımız hatalar sonucu kaybettiğimiz maçları gösterebilirim.

Kritik hataları yapmanızı neye bağlıyorsun?

Açıklamak zor. Trabzonspor’a yakışmayan, değişik bir durum. Bunu yaşamamamız gerekiyordu. Tecrübeli ve ligi bilen oyuncularımız da var. Buna rağmen oldu. Olmaması gerekirdi.

Gelecek sezonla ilgili neler söylersin?

Bence bu sezonki kadro çok iyi oyunculardan kuruluydu. Diğer takımlarla kıyaslama yaptığımızda kadro kalitesi anlamında çok iyi durumdaydık. Çok daha farklı olabilirdi. Şimdi yeni yönetimimiz var. Onlarla birlikte bazı şeyler değişecektir, bir planlama yapılacaktır. Eksiklikler giderilecektir ve umarım her şey daha iyi olacaktır.

Performansının sezon boyunca arttığını gördük. Bu konuda neler söylersin?

Trabzonspor’a geldiğimden beri maç sayısı anlamında iyi bir grafik çizdiğimi düşünüyorum. Kendime göre her sezon daha iyiydim. En iyisi de bu sezon oldu. Oynadıkça özgüvenim arttı. Yapım gereği yaptığım hatalardan tecrübe kazanabiliyorum ve o hatayı tekrar yapmamaya çalışıyorum. Her zaman kendimi geliştirme yönünde adımlar atmayı istiyorum. Tüm bunlar performansımın artmasına sebep oldu.

Yeni Malatyaspor maçında Trabzonspor forması altında 100. maçına çıktın. 100’ler kulübüne girmek nasıl neler hissettirdi?

Çok güzel bir duygu. Futbolda gol atmak, asist yapmak ve iyi oynamak çok önemli. Bunların yanı sıra bir kriter daha var. O da istikrar. Üç sezonda 100 maç oynamak çok güzel. Yeni Malatyaspor maçına çıkarken bu heyecanı yaşadım. İnşallah nice 100 maçlar oynamak nasip olur.

Bu sezon orta saha oyuncusu olmana rağmen bazen savunmada görev yaptığın maçlar oldu ve oynaman gereken mevki hep tartışıldı. Sen kendini hangi mevkide rahat hissediyorsun?

Bugüne kadar tüm başarıları orta sahada oynayarak elde ettim. O bölgede oynamaktan daha çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Tabii ki bir futbolcu için yan mevkiler de çok önemlidir. Bu nedenle savunmada oynamam söylendiğinde hiç itiraz etmedim. Hocalarımın kararına hep saygı duydum. Başka mevki de olsa sahaya çıktığımda elimden geleni yaparım.

Seni çoğunlukla ön liberoda izliyoruz ama zaman zaman hücumda da etkili işler yapabiliyorsun. Bu da futbolu iki yönlü oynayabilen bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Bu özellikleri nasıl kazandığını, bunun için nasıl çalışmalar yaptığını anlatır mısın?

Profesyonel sözleşmeye imza attığımda 10 numara pozisyonunda oynuyordum. Tamamen hücuma dayalı bir futbol anlayışım vardı. Hatta hocalarım defans yönümü eksik bulurlardı. Sonra Kayserispor’daki ikinci sezonumda futbolun iki yönlü oynandığını fark ettim. Tek taraflı oynayınca bazı şeyler eksik kalıyordu. Ben de fiziğimden dolayı bu durumu avantaja dönüştürmeye çalıştım. İki yönlü oynamaya çalıştıkça karşılığını olumlu anlamda almaya başladım. Ardından ön liberoda oynamaya başladım. Pozisyonum gereği defansa daha yakınım ancak çocukluktan gelen o gol atma istediği sürekli kafamın içinde. Görevim takımın organizasyonunu sağlamak, iyi bir defans hattı oluşturup, oyun kurmak ama bu mevkide oynayan oyuncuların da fırsat buldukça takıma gol ve asist katkısı sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Modern futbol bunu gerektiriyor. Sadece ön liberolar değil, her mevkide oynayan oyuncuların birkaç iş yapması, oyunu iki yönlü oynaması lazım.

Hedeflerin neler?

Milli takımla hazırlık maçları oynayacağız. O maçları iyi bir şekilde geçirmek ve sezonu tamamlamak istiyorum. Gelecek sezonla ilgili şu an net bir şey yok. Benim yurt dışında oynamak gibi bir hayalim var. Başkanımız ve yönetim kurulumuzla görüşüyorum. Trabzonspor’da çok güzel günler geçirdim. Milli takıma buradan gittim. Birçok deneyimi burada kazandım. Ancak zamanın ne getireceğini bilemiyorum, bekleyip göreceğiz.

2015 yılında seninle yapılan bir söyleşide her zaman değer göreceğine inandığın yerde olmak için Trabzonspor’u tercih ettiğini belirmiştin? Bu yorumun hakkında neler söylersin?

Zamanında bu sebepten dolayı Trabzonspor’u seçmiştim. Benim için iyi olacağını düşünerek geldim ve her geçen gün ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Bir futbolcunun fiziki yeterliliğinin yanı sıra mental gücü de çok önemli. Dışarıdaki tepkiler kişiyi çok etkiliyor. Burada her şey pozitif.

Okumayı, okula gitmeden önce “Çarkıfelek” izleyerek kendi kendine öğrendiğin doğru mu?

Doğru. Bizim evde Çarkıfelek programı çok izlenirdi. Benim de televizyona karşı bir ilgim varmış. Programı izleye izleye okumayı öğrenmişim. Bir gün annem mutfakta yemek yaparken bir kavanozun üzerindeki ‘makarna’ yazısını hecelemişim. Annem o kavanozu hâlâ saklıyor. İnanamamış, hemen bir gazete getirmiş, oradaki yazıları da heceleyerek okumuşum. Okula başlayınca bu durum bana büyük bir avantaj sağladı.

Eğitim hayatın nasıl devam etti?

Okul hayatım iyi geçti. Derslerime önem verirdim. Son olarak Manisa Celal Bayar Üniversitesi’ne kayıt yaptırdım ama futbol kariyerim dolayısıyla şimdilik devam edemiyorum.

Futbola ilk başladığın zamanlarda herkesin senden bilet istediğini söylemiştin. Bu durum devam ediyor mu?

Altay’da bir gün idmandayım. Sahanın kenarından birileri ‘Okay! Okay!’ diye bağırıyor. Ben bakmayınca ‘719 Okay!’ bağırdılar. 719 lisedeki okul numaram. Bir baktım okul arkadaşlarım (gülüyor). Bilet isteyenleri kırmıyordum. Bu durum şimdi de zaman zaman devam ediyor.

Okul arkadaşlarının ilgisi büyüktü sana yani…

15 yaşında profesyonel olarak A takıma çıktım. Lise kıyafetleriyle maça gidiyordum. Kayserispor’a transfer olduktan sonra okula devam ettim. Yeni okuluma ilk gittiğimde inanılmaz bir ilgi vardı. Sınıf arkadaşlarım tarafından ayakta karşılandım. Aynı şekilde öğretmenlerden de ilgi gördüm. İlk teneffüs deneyimim de çok ilginçti. Zilin çalmasının ardından koridora çıktığımda herkes bana bakıyordu. Kendimi çok rahatsız hissettim. Sonrasında yoğun maç trafiği nedeniyle okula fazla gidememeye başladım; ama sınavları hiç kaçırmadım.

Lise çağındaki bir çocuğun şöhreti yakalaması ve onunla baş etmesi nasıl oldu?

Lise çağındaki bir çocuk için şöhret çok tehlikeli. Bir anda maddiyata ve şöhrete kavuşuyorsunuz. Bu noktada aileye büyük iş düşüyor. O yaştaki bir çocuğu doğru yönlendirmek lazım. Yoksa tek başına sağlıklı kararlar vermek zor. Aile yönünden ben şanslıydım. Ayrıca menajerimin büyük katkıları oldu. Her zaman doğru yönlendirmeler yaptılar. Onların her dediğini yapıyorum diye bir şey yok ama fikirlerine önem veriyorum. Karşılıklı konuşup doğru yolu buluyoruz.

Kasımpaşa maçında gördüğün kırmızı kartı bir kenara bırakırsak bana göre en dikkat çekici özelliğin sahadaki sakinliğin… Hiçbir pozisyonda paniklemiyorsun. Sahada bu denli sakin kalmayı nasıl başarıyorsun?

Oyun konsantrasyonunu bu şekilde sağlıyorum. Bazı pozisyonlarda sinirlenip, hırs yapsam da bunu içimde hapsedebiliyorum. Hırsımı sadece topa yansıtıyorum. Genel olarak sakinim. Bu konuda özel bir şey yapmıyorum. Yapım böyle. Kasımpaşa maçındaki kırmızı kart istisnai bir durum. Çok uzun süre sonra kırmızı kart gördüm zaten.

Türkiye'de yerli oyuncuların takımlarında çok fazla oynama şansı bulamadığını görüyoruz ama sen takımının yıldız oyuncularından olmayı başarmış bir yerli oyuncu örneğisin. Rekabette üstünlük sağlamış bir yerli oyuncu olarak genç arkadaşlarına ne tavsiye edersin?

Bence asıl sorun sınırlamanın olup olmaması değil. Bir yarışma ortamı oluştu, yurt dışından kariyerli oyuncular geliyor. Gençler onlarla rekabete giriyor. Ama aynı şartlar altında rekabet ettiğimizi düşünmüyorum. Bizim altyapılarımız yeterli değil. Altyapıdaki oyuncular, A takıma geldiğinde onlarla rekabet edecek düzeyde olmuyor. Aynı şartlar altında gelmiyorlar. Doğal olarak ilk tercih genellikle yabancılardan yana olabiliyor. Kim daha iyiyse, kim daha hazırsa tabii ki o oynuyor. Hiçbir hoca sadece yabancı diye o futbolcuyu tercih etmez. Bence asıl sorun sınırlama olup olmaması değil, rekabet her zaman var. Sonuçta sınır olmasa da bir başka Türk oyuncuyla rekabete gireceksin. Eğer asıl konu oynayıp, başarılı olmaksa sorun sınırlama olup olmaması değil. Kendi değerlerimizi nasıl yetiştirebildiğimiz önemli.

Saha dışında nasılsın?

Beni tanımayan insanlar, dışarıdan baktığı zaman sakin olarak görebilir; ama yakın çevremdeki arkadaşlarımla birlikteyken çok eğlenceliyim. Gülüyoruz, hatta bazen çok şımarıyoruz da diyebilirim. Ara sıra düşünüyorum, ben kendime dışarıdan baksaydım nasıl görürdüm diye… Soğukkanlı olarak görürdüm. Ama genel olarak zaten öyleyim. Konuşmaktan çok, dinlemeyi seviyorum. O yüzden biraz daha soğukkanlı gözüküyorum.

Kendine rol model olarak seçtiğin oyuncular, idollerin var mı?

İsim olarak yok. Maç izlerim, her oyuncuya bakarım. Bazen tesislerde altyapı maçları oluyor, oraya bile gidiyorum. Orada bile ön liberolara bakıyorum. İsim olarak şu bu diyemem. Ama mevkiimdeki her futbolcuyu izlemeye çalışıyorum.

Kariyerinde unutamadığın maç veya maçlar var mı?

Birkaç tane var. İlki Altay – Kartalspor maçı. O sezon çok kötü geçiyordu, küme düştük. Ve sondan ikinci maçtı. Ben sonradan oyuna girdim. Ceza sahası önünde bir top önüme düştü, ben de biraz yarım vole vurmaya çalıştım. Iska geçtim, benim için çok kötü bir maçtı. Ondan sonra zaten bir daha hiç öyle bir işe kalkışmadım. Öyle kritik maçlarda… Bir de ben pozisyonu kaçırdıktan sonra daha ayağa kalkmadan maç bitti, son dakikaydı. Yerde üzülüyordum, maç bitti. Ayrıca Kayserispor’daki ilk golüm… Sivasspor’a karşı farklı kazanmıştık. O maçı da unutamam. Sonra U20 Dünya Kupası’nda Avni Aker’de attığım aşırtma gol. O da kariyerimin en güzel golü bence. Trabzonspor’daki ilk senemde Olimpiyat Stadyumu’nda oynadığımız Beşiktaş maçı. Yenmiştik… Benim için Trabzonspor kariyerimdeki ilk büyük zaferim diyebilirim. Ve tabii ki Rabotnicki maçı. Geldiğimde attığım ilk gol Avrupa’daki.

Bugün Süper Lig'de çizdiğin performans sayesinde A Millî Takımımızın kadrosundasın. Seninle birlikte futbola başlayan pek çok arkadaşın ise bugün oyunun dışında kaldı. Seni onlardan ayırıp bugünlere gelmeni sağlayan farkın neydi?

Çok yetenekli oyuncularla oynadım gerçekten. Bence kariyerinde iyi bir noktaya gelmek istiyorsan, yeterli görmeyeceksin. Odak noktanı futboldan ayırmayacaksın. Her şeyin bir zamanı olduğunu düşünüyorum. Yeterli gördüğün anda geri gitmeye başlıyorsun. Her zaman kendinle barışık olmalısın, eksik yönlerini görmeli ve bunların üzerine gitmelisin. Ne kadar yetenekli olursan ol, ne kadar iyi futbolcu olursan ol mutlaka eksiklerin vardır. Kimse kusursuz bir futbolcu değil. Belki bir iki tane, Messi – Ronaldo tarzı haricindeki herkesin mutlaka eksik yönleri vardır. Onu görüp onları geliştirmeye çalışacaksın. Öğrenmeye açık olman lazım. İşin anahtarı kendini yeterli görmemek. Sadece saha içinde değil, saha dışında, konuşmalarında ve hayatı yaşayış tarzın da çok önemli bence. Bir kulüp bir futbolcuyu alırken sadece iyi futbolcu olduğu için alacağını sanmıyorum. Başarılı olmak için sadece futbol yeterli değil. Orada bir takımdaşlık olgusu var. Yeri geliyor çok zor duruma düşüyorsun takım olarak, elini taşın altına sokacak oyuncular lazım oluyor. Çok kritik maçlarda top almaya çekinen futbolcular tanıdım mesela. Tam tersi daha az yetenekli ama

sorumluluktan hiç kaçmayan futbolcular da tanıdım. Bunların hepsini bir araya getiren bir futbolcu olmalısın.

Milli Takım'ın Mircea Lucescu yönetimindeki yeniden yapılanma sürecinde kendini nerede görüyorsun? Bu jenerasyonun neler yapabileceğini düşünüyorsun?

Lucescu, sağ olsun beni çok seviyor. Ara sıra iletişimimiz oluyor. Bana çok güvendiğini söylüyor. Fatih hoca da bana şans verdi. Çok önemli maçlara çıktım, ilk maçım ve deneyimim onun sayesinde oldu. Şimdi bir yapılanma söz konusu. Önümüzdeki resmi maçlarda bu jenerasyonla iyi şeyler başarabileceğimizi umuyorum çünkü gerçekten çok iyi futbolcular var. Umarım şans da yanımızda olur.

İsmin transfer listelerinde sürekli geçiyor. Bu konuda neler söylersin?

Her futbolcunun iyi oynadığı zaman adının transferle anılması normal. Şartları hep genel olarak değerlendirme düşüncesindeyim. Bunların çıkması doğal. Bazıları gerçekten asılsız. Hiç alakası olmayan haberler çıkıyor. Zamanın neler göstereceğini göreceğiz.

Dövmelerinin anlamları var mı?

Bazılarının var, bazılarının yok. Sadece görsel olarak beğendiğim şeyler var. Sol kolumda futbolla alakalı bir dövme var. Kaplanı çok severim. Onun altında bir futbolcu dövmem var. Göğsümde ailemle ilgili dövmeler var. Vücudumun bir tarafında sevdiğim bir söz var. ‘Ne kadar güçlü olduğunu bilemezsin, tek seçeneğin o olmadıkça’’ yazıyor. Bileğimde ailemin isimleri var. Kolumdaki dövme doğduğum saati gösteriyor. Akşam yedide doğmuşum.

Futbol dışında neler yaparsın?

Birçok şey yapıyorum. Trabzon’un o açıdan ben de çok ayrı bir yeri var. Gezmeyi ve doğayı çok severim. Trabzon, gez gez bitmiyor açıkçası. Yeşil ve deniz… Ailem ne kadar burada olsa da kahvaltıları genelde dışarıda güzel doğanın içinde yapmayı tercih ediyorum. Onun dışında evdeyken de kitap okurum. Çok sık kitap okumam ama kitap okumayı severim. Roman, kişisel gelişim, tarih okumayı severim. En son Zülfü Livaneli’nin Serenat kitabını okudum.

Kitap okumanın önemi hakkında neler söylersin?

Bence çok önemli. Dışarıda nasıl davrandığın çok önemli. Futbolcuların bir hayat görüşü, bir duruşu olması gerektiğine inanıyorum. Bu çocuk yaşta aileyle başlayan sonra da kitapla sürdürebilecek bir şey olduğunu

düşünüyorum. Sadece kitap okumak da değil. Yurt dışına çıkıp gezmek, daha çok yerler görmek… Hani derler ya çok gezen mi bilir, çok okuyan mı diye… Her ikisi de bence. Kitap da bunun için çok önemli bence.

Küçükken resim yaptığın doğru mu?

Küçükken canım sıkıldıkça resim yapardım. Şimdi eski resim defterlerime bakınca yaptıklarıma inanamıyorum. En son anneannemle birlikte yağlı boya tablo yapıyorduk. O vefat edince tablo yarım kaldı.

Dünya Kupasıyla ilgili ne düşünüyorsun?

Bizim açımızdan Dünya Kupası’nda olmamak üzücü. Evden izlerken orada oynayan oyunculara imreneceğiz. Neticede bu Dünya Kupası; sıradan bir turnuva değil. Heyecanı her zamanki gibi çok yüksek olacaktır.

Favorin var mı?

Temennim Nijerya, Onazi’den dolayı. Favorim ise Almanya.

Spot1: “Takımın kalitesi ve takımdaşlık bence çok iyi ama bu sezon gerek ilk, gerekse de ikinci yarıda kazanmamız gereken çok kolay maçları kaybettik. Son dakikalarda talihsiz goller yedik. Bunları yaşayınca da zirveden uzak kaldık.”

Spot2: “İki yönlü oynamaya çalıştıkça karşılığını olumlu anlamda aldım. Ardından ön liberoda oynamaya başladım. Pozisyonum gereği defansa daha yakınım ancak çocukluktan gelen o gol atma istediği sürekli kafamın içinde”

Spot3: “Lise çağındaki bir çocuk için şöhret çok tehlikeli. Bir anda maddiyata ve şöhrete kavuşuyorsunuz. Bu noktada aileye büyük iş düşüyor. O yaştaki bir çocuğu doğru yönlendirmek lazım. Yoksa tek başına sağlıklı kararlar vermek zor”

Spot4: “Çok yetenekli oyuncularla oynadım gerçekten. Bence kariyerinde iyi bir noktaya gelmek istiyorsan, yeterli görmeyeceksin. Odak noktanı futboldan ayırmayacaksın.”

Spot5: Dünya Kupası’nda temennim Nijerya, Onazi’den dolayı. Favorim ise Almanya.”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber