Tevhit ve şirk Kurani kavramlar arasındadır. Günümüzde insanlarımızdan pek çoğu bu kavramlarla ilgili bilgi eksikliği yaşamaktadır. Bu bilgi eksikliklerinden dolayı da pek çok insanımızın deizm pençesine düştüğü yapılan araştırmalardan ortaya çıkmıştır. Deizm yani Allah’ın dünyaya karışmaması inancıdır. Bugün bu konuya yazım elverdiğince değineceğim.

Tevhit; Allah’ın zatında ve sıfatlarında birlenmesidir. Allah zat ve sıfatlarda ortak kabul etmez. Peygamberin ifadesiyle dünyamızı şereflendiren yaklaşık iki yüz yirmi dört bin peygamber hepsi birbirlerinden habersiz olarak hep aynı hakikati haykırmışlardır. O da bu evrenin yaratıcısı mutlak güç ve kudret sahibi ve bir ve tek olan Allah’tır. Allah eş kabul etmez. Her kim Allah iki üç derse bu mutlak manasıyla Allah’a eş koşmak olur ki bu da şirktir.

Şirk Kuranın ifadesiyle en büyük günahtır. Rabbimizin ifadesiyle Şirkin dışında diğer bütün günahların kul hakkı haricinde affı umulur.”4/NİSÂ-116: Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.” Bu ayette Rabbimiz şirkin dışında diğer bütün günahların dilediği kimseler için affedeceğini açık olarak beyan etmektedir.

Allah bu evrenin sahibidir. Sahibi olması nedeniyle evrene müdahil olmaktadır. Bakınız yukarıda yazdım yaklaşık iki yüz elli bin peygamber göndererek evrene müdahil olmaktadır. Peygamberleriyle dünya ve ahret mutluluğu için gerekli olan dini emir ve yasakları bildirmektedir. Allah’ın gönderdiği bütün dinler yani kısaca İslam dini Peygamberlerin örnekliğinde yememizden giyinmemize , sokakta gezmemizden ticaretimize, evlenmemizden boşanmamıza adaletten mirasa kadar bütün alanlarda hüküm koymuştur. Bir Müslüman kabul ettiği bu din sayesinde hayatı çepeçevre kuşatan ilahi emirler ve yasaklar doğrultusunda yaşamalıdır. Ben Müslümanım diyerek ilahi emir ve yasaklara sırtını dönemez.

Tevhit inancı Allah’ın hüküm koyuculuğun da kabul edilmesini gerekli kılmaktadır. İşte burada pek çok insanımızın kimlik İslamcılığını öncelemeleri yukarıdan beri tanımladığımız tevhit inancına ters düşmektedir. Müslüman hem Müslümanım deyip hem de ilahi emir ve yasaklara sırtına dönemez. İslam bunu şirk olarak kabul etmektedir. Bu kimlik inancı kişiyi ahrette kurtaramayacağını düşünmekteyim.

Bir Müslüman Kurana ve peygambere sırtını dönmüş vari bir hayat yaşayamaz. İşte böyle olduğundan bugün gelinen noktada Allah’ı dünyadan uzaklaştırmaya başlamış olduk. Bu da Allah inancımızda büyük yaralar açmasına sebebiyet vermektedir. Allah inancı dünyamızdan uzaklaştığından dolayı Müslümanlar inançsızlık rüzgarın karşısında büyük savrulmalar yaşamaktadır. Bundan dolayı da dünyada kalıcı bir tesir bırakamamaktalar. Bugün gelinen noktada biz Müslümanlar dinimize dayanıp Allah’tan beslenemediğimizden elin art niyetlileri bizleri öz yurtlarımızdan alıp şehit etmektedir. Bugün gelinen noktada biz Müslümanlar bir ve beraber olamadığımızdan topraklarımız art niyetli kimseler için yol geçenhanı olmuştur. Irak, Suriye, Filistin , Myanmar, Türkiye ve daha adına bile belki de atlasta gösteremediğimiz coğrafyalarda kardeşlerimiz vatanın kara bağrına düşmektedir. Erkeklerimiz ölmekte kadınlarımız ise ırzlarına geçilerek namuslarımız heba edilmektedir. Daha da önemlisi topraklarımız art niyetli emperyallar tarafından işgal edilmektedir.

Görüyorsunuz değil mi?! Biz Müslümanlar Allah’ı dünyadan uzaklaştırdığımızdan beri nasıl da akıl tutulması imtihanlarla imtihan edilmekteyiz. Adamlar nasıl da bizleri bağrımızdan vurmaktadır. Çağdaşlaşma adına nasıl da dinimizden diyanetimizden uzaklaştırıldık ta fitne ve fesat ateşi göğüslerimizin bağrına saplandı…

Biz Müslümanların kurtuluşu Allah’ı dünyaya karıştırmaktan ve ilahi emir ve yasaklar doğrultusunda hayatımızı yaşamamızdan geçmektedir…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber