Gazze de İki buçuk yıldır devam eden soykırım hala devam etmekte ve tüm dünya bu soykırıma seyirci kalmaktadır.
Bizler evimizde sabah kahvaltısında, ikindi çayında veya akşam yemeğinde ne yiyeceğimize karar vermekte zorlanırken Gazze’de sabah namazı sonrası un kuyruğuna giren anne ve babaların varlığından haberdar mıyız?
Veya bir tabak pilav alıp çoluğuna çocuğuna getirecek anneleri, babaları hiç hatırlamıyoruz bile.
Eğer hatırlayabilme kabiliyetimiz olsaydı, her hafta çarşamba günleri yapılan Gazze yürüyüşüne katılma gibi bir zorunluluk hissederdik.
Aslında tabloya bakınca insanlığın sınıfta kaldığının resmini görüyoruz.
Trump ve Putin buluşmasında bir gazetecinin Trump’a sormuş olduğu soru bu konuda hangi seviyede olduğumuzu hatırlatıyor bizlere.
Şöyle sordu gazeteci.
Frist lady Sayın Putin’e göndermiş olduğu çok önemli mektup da ne yazmıştı bize açıklayabilir misiniz?
O da ; Hanımefendi bu savaşta çocukların öldüğünü artık buna son verilmesi gerektiğini yazmış.
Frist lady veya her neyse. Ukrayna da ölen çocuklar can da Gazze’de ölen çocuklar nedir.
Ha onlar sizin dininizden olduğu için onları gözetliyorsunuz. Gazze’dekiler sizin dininizden olmadığı için umurunuzda değil.
İnsanlığın sorgulandığı Gazze yürüyüşünden bazı başlıklar şöyle;
Bugün burada, insanlığın vicdanına seslenmek için toplandık.
Çünkü Gazze’de açlık artık sadece rakamlarla ifade edilemeyecek, hiçbir kelimenin tarif edemeyeceği kadar ağır bir noktaya gelmiştir.
Çocuklar açlıktan nefesleri kesilirken, anneler gözyaşlarını saklamaya çalışırken, babalar çaresizlikten başını öne eğerken biz sessiz kalamayız.
Bu sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın sınavıdır.
Gazze’de çocuklar oyuncak değil, bir lokma ekmek arıyor.
Annelere "Bugün ne yiyeceğiz?" diye soran çocuklara verilecek cevap kalmadı.
Babalar evladına bir bardak su verememenin, sofraya ekmek koyamamanın utancını yaşıyor.
Evler değil, yürekler yıkılıyor. Açlık, bombalardan daha ağır, daha sessiz bir katliama dönüşmüş durumda.
Biz, kardeşlikten bahsediyoruz. Ama kardeşlik, yalnızca güzel bir söz, süslü bir cümle değildir.
Kardeşlik, gerektiğinde kendi rahatından, kendi imkanından, kendi alışkanlığından vazgeçebilmektir.
Kardeşlik, bedel ödemektir. Ve kardeşlerimizin yaşadığı bu büyük acı karşısında, samimiyetimizi ortaya koyma zamanı çoktan gelmiştir.
Buradan devlet yetkililerimize sesleniyoruz:
Elden gelen bu kadar olmamalı. Biz daha fazlasına muktediriz. Sadece diplomatik kınamalar, sadece basın açıklamaları, sadece insani yardımlarla sınırlı kalamayız. Gazze’nin açlığını dindirmek için, oradaki insanlık dramını sona erdirmek için daha güçlü, daha caydırıcı, daha etkili adımlar atılmalıdır. Uluslararası arenada daha gür bir ses yükseltilmelidir. Bugün mazlumun yanında durmak, gelecekte bize onur kazandıracak tek yoldur.
Milletimize sesleniyoruz:
Boykot, küçümsenecek bir eylem değildir. Boykot, elimizdeki en sade ama en güçlü silahlardan biridir.
Gazze’deki kardeşlerimiz açlıktan kıvranırken, biz zalimin destekçisi markalara paramızı akıtamayız. Boykot bir tercih değil, bir iman meselesidir. Bu sadece onların değil, bizim onurumuzun da mücadelesidir.
Unutmayın siz gelmezseniz bir kişi eksik olacağız.