Trabzon Haber ve Trabzonspor Haber
2025-11-02 21:18:19

CUMHURİYETİN KUTSAL METNİ

OSMAN KARAGÜZEL

osmankaraguzel@hotmail.com 02 Kasım 2025, 21:18

                                                            “İdeolojinin Meşruiyet Üretimi: Cumhuriyet’in Kutsal Metni

               Her rejim, varlığını sürdürmek için bir kutsal metin yaratır.

               Teokratik sistemlerde bu, “vahiy”dir; modern ulus-devletlerde ise “devrim manifestosu”.

               Cumhuriyet’in erken döneminde bu kutsal metin, Mustafa Kemal’in söylemlerinden, Nutuk’tan ve resmi tarihten örülmüştür.

                Bu yeni metin, bir tür seküler “vahiy” işlevi görmüştür.

               Artık hakikat, halkın inancından değil, rejimin ideolojik beyanlarından türetilir hale gelmiştir.

               Bu meşruiyet, iki sütun üzerine oturur:

              1. Laik ulus inşası – eski dünyanın tüm kutsallarının “hurafe” ilan edilmesi.

              2. Modernlik miti – Batı’ya benzemenin “ilerleme”nin tek yolu olduğu dogması.

              Bu iki sütun, aynı anda hem ahlaki hem siyasi bir çerçeve oluşturdu.

              Rejim, meşruiyetini Tanrı’dan değil, “aklın otoritesi”nden türetirken, o aklın sınırlarını da kendisi çizdi. Yani rasyonalite bile siyasallaştırıldı.

                                   Meşruiyetin Düşmanı: Halkın Hafızası

              Şeyh Said hadisesinin bastırılma biçimi, sadece bir isyanın değil, bir hafızanın infazıdır.

              Halk, yüzyıllardır dini meşruiyetin varlığında yaşamıştı. “Hilafet” onun için sadece bir siyasal kurum değil, hayatın ahlaki ekseniydi.

               Rejim ise bu ekseni “gericilik” diye kodladı. Böylece meşruiyetin kaynağı yukarıdan aşağıya, Allah’tan devlete taşındı.

               Bu taşınmanın anlamı şudur: Artık “itaat” Allah’a değil, Cumhuriyet’e yöneliktir.

               Meşruiyetin dili, “iman”dan “bağlılık”a; “ümmet”ten “ulus”a; “kardeşlik”ten “vatandaşlık”a çevrildi.

              İdeoloji, kelimeleri ele geçirerek zihniyetleri kolonize etti.

              Bu da klasik Foucaultcu anlamda bir “iktidar-bilgi” ilişkisi üretimidir:

              Rejim, neyin doğru, neyin yanlış; neyin ilerici, neyin hain olduğunu belirleyen tek merciye dönüştü.

                                               Yeni Din: Devletçilik

              Hilafetin kaldırılmasıyla birlikte boşalan kutsal alan, devletin kendisiyle dolduruldu.

              Devlet artık kutsaldı, lider peygamberin yerini almıştı, inkılaplar ise “vahiy” hükmündeydi.

              Bu seküler kutsallaştırma süreci, meşruiyetin en güçlü aracına dönüştü.

              Eleştirinin her biçimi, “irtica”, “ihanet” veya “cehalet” etiketiyle bastırıldı.

              Bu noktada ideoloji, bir düşünce olmaktan çıkıp bir iman biçimi haline geldi.

              Cumhuriyet’in ilk kuşak aydınları, devlete eleştirel değil, itikadî bağlılıkla yaklaştılar.

             Bu yüzden rejimin meşruiyeti halkın rızasından değil, korku ve kutsallaştırılmış modernlikten üretildi.

                                           İdeolojik İroni: Meşruiyetsiz Meşruiyet

             İroni şu ki, Cumhuriyet ideolojisi meşruiyetini sağlamak için dinin yerine geçmeye çalıştı ama hiçbir zaman onun yerini dolduramadı.

            Çünkü din, gönüllü bağlılık üretir; ideoloji ise zorunlu sadakat ister.

            Zorunlu sadakat, geçici itaati sağlar ama kalıcı meşruiyet yaratmaz.

              Bu yüzden erken Cumhuriyet ideolojisi, her muhalefeti “ihanet” olarak yaftalayarak kendi otoritesini korumaya çalıştı — zira ikna edemediğini bastırmak zorundaydı.

               Bu, modern ideolojilerin klasik açmazıdır: Bir ideoloji, kendini “evrensel akıl” adına dayattığı anda, totaliterliğe dönüşür.

              Cumhuriyet ideolojisi de, “akıl”ı kullanarak “iman”ı mahkûm ederken, kendi aklını dogmalaştırmıştır.

                                  Sonuç: Meşruiyetin Bedeli Hakikattir

              Şeyh Said’in hikâyesi, bir adamın değil, bir dönemin vicdanıdır.

              O, yeni rejimin ideolojik meşruiyetine boyun eğmeyen son büyük semboldür.

              Rejim ise kendi meşruiyetini onun bedeni üzerinden kurmuştur — çünkü her ideoloji, kendini bir “hain”in cesediyle tahkim eder.

              Bu anlamda Şeyh Said, sadece Cumhuriyet’in değil, modernliğin de kurbanıdır.

              Bugün hâlâ “vatanseverlik” ile “itaat” arasındaki farkı tartışıyorsak, bunun nedeni o dönemde yapılan anlam darbesinin hâlâ sürüyor olmasıdır.

              Ve belki de tarihin en trajik ironisi şudur: Hilafeti kaldıranlar, sonunda kendi ideolojilerini yeni bir “din”e dönüştürmüşlerdir.”

               YAZARIN İLAVESİ: Gökhan Dihkan kardeşimizin sosyal basında paylaştığı yukarıdaki metne, müspet ya da menfi bir yorum yapmadan ve yorumu/ değerlendirmeyi okuyucuya bırakarak, konu ile ilgili bir hususa açıklık getirmek ya da kanaatimi belirtmek isterim ki, o da şudur:

               Cumhuriyet hep bir rejim, sistem, yönetim biçimi olarak sunulmaktadır.

                Oysa hemen hemen dünyadaki tüm devletlerin hepsi cumhuriyet olup,

                Cumhuriyet; Sınırları belli, bir yurdu, vatanı olan, coğrafi bir bölgesi olan, içinde ırkı, dini, kültürü, tarihi ekseriyetle aynı olan cumhuru, halkı, milleti barındıran, başında bir reisi, devlet başkanı, idarecisi olan, devlet olabilmiş BAĞIMSIZ bir DEVLETİ ifade eder.

                Bu anlamda dünyadaki tüm devletler birer cumhuriyettir.

                 Başına, yönetim şeklini ifade eden bir takı ile rejime, sisteme dönüşür.

                 Takı, nasıl bir cumhuriyet sorusu ile ortaya çıkar.

                  Nasıl bir cumhuriyet?

                 Demokratik cumhuriyet, Laik demokratik cumhuriyet, Sosyalist cumhuriyet, İslam cumhuriyeti, Federal cumhuriyet, Monarşik ya da oligarşik cumhuriyet, Halk cumhuriyeti…… gibi.

                  Dünyadaki tüm devletler cumhuriyettir ve başına gelecek takı ile rejim, sistem olur demiştik.

                  Örnek: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Özerk cumhuriyetlerden oluşan Rusya Federasyonu, Türkiye Cumhuriyeti, Mısır Arap Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti, Pakistan İslam Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti, Helen (Yunanistan) Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti, Türkmenistan- Kırgız- Kazakistan-Özbekistan- Tacikistan-Endonezya Cumhuriyetleri, Fransız Cumhuriyeti, Nijerya Federal Cumhuriyeti, Güney Afrika- Kongo-Çad- Uganda- Tunus- Finlandiya Cumhuriyetleri, Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kore(Kuzey) Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kore(Güney) Cumhuriyeti…..gibi.

                  Ya da en demokratik devletler olarak görülen İsveç ve Norveç Kırallıkları.

                   Görüldüğü gibi çok farklı rejim/sistemle yönetilmelerine rağmen, hepsi cumhuriyettir.

                  Dolayısıyla Cumhuriyet bir rejim, sistem değil , bağımsız bir devlet adı, bağımsız her devletin adıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.