Başta kendi nefsim ondan sonra da bütün Müslümanlar ve insanlar için yazdık.
HESAP GÜNÜNÜN SARSICI GERÇEĞİ: HAYATINI BU DÖRT DÜSTUR ÜZERİNE KUR VEYA HELAK OL!
Ey insan! Ey Müslüman olduğunu iddia eden ama hayatını sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan gafil! Dur ve dinle! Sana pazarlık kabul etmeyen, ertelenmesi mümkün olmayan ve kaçışı olmayan nihai gerçeğin anayasası sunuluyor. Bu dört sarsıcı emir, ya kurtuluş reçeten ya da kendi ellerinle imzaladığın cehennem fermanındır. Başka yol yok!
1. "Allah'a Olan İhtiyacın Kadar İbadet Et!"
Bir an dur ve düşün! Aldığın nefes kimden? Kalbini bir saniye bile durmadan çalıştıran kim? Gözüne görme, diline tatma, aklına anlama kudretini veren kim? Seni yoktan var eden, sayısız nimetle donatan ve her an varlığını sürdürmeni sağlayan Allah'tır! Sen O'na, bir an bile ayrı kalamayacağın kadar muhtaçsın. O halde nasıl olur da ibadetin bu kadar eksik, bu kadar baştan savma, bu kadar riyakârca olur?
Nefes kadar muhtaç olduğun Rabbine, sanki bir lütufta bulunur gibi, haftada bir Cuma namazıyla, senede bir Ramazan orucuyla mı karşılık vereceksin? Bu ne cüretkâr bir nankörlüktür! Bu, sahibinin verdiği ekmeği yiyip sonra ona havlayan bir köpeğin sadakatsizliğinden farksızdır. İhtiyacın ebedi ve mutlak ise, ibadetin de samimi ve sürekli olmak zorundadır. Aksi, ahmaklıktır, nankörlüktür, kendi helakını hazırlamaktır.
2. "Ateşe Dayanacağın Kadar Günah İşle!"
İşte meydan! İşte en adil teklif! Harama uzanan elin, yalana dönen dilin, zinaya meyleden gözün var ya... Onları cehennem ateşine sok ve ne kadar dayanabildiğini ölç. Bir saniye dayanabilir misin? Dünyadaki bir kibrit alevine parmağını bir an bile tutamayan sen, kat kat şiddetlisi vaat edilen cehennem azabına nasıl dayanmayı planlıyorsun?
Faiz yerken, gıybet ederken, iftira atarken, adaletsizliği alkışlarken kendine bu soruyu sor: "Bu günahın bedeli olan ateşe dayanabilir miyim?" Cevabın "Hayır!" ise, o zaman bu cüreti nereden buluyorsun? Şeytanın fısıltıları ve nefsinin şehveti, seni ateşe karşı dayanıklı kılacak bir zırh mı vaat etti? Aldanıyorsun! Hem de ne büyük bir aldanış! İşlediğin her günah, cehennemde yanacağın odunları kendi ellerinle taşımaktır. Aklını başına al!
3. "Dünyada Kalacağın Kadar Dünya İçin Gayret Et!"
Bu fani, bu aldatıcı, bu gölgelik kadar hükmü olan dünya için çırpınışına bir bak! Makam için, para için, üç günlük şöhret için dostunu satıyor, ilkelerini çiğniyor, ahiretini ateşe atıyorsun. Peki, bu dünyada ne kadar kalacaksın? 60 yıl? 70 yıl? Belki de bir saat sonra son nefesini vereceksin. Bu kadar kısa ve belirsiz bir konaklama için bu ne bitmez tükenmez bir hırstır?
Ebedi hayat dururken, fani olana yatırım yapmak, bir define adasının yanında üç beş çakıl taşıyla oynamaktan farksızdır. Dünya, ahiretin tarlasıdır. Buraya, orada biçeceğin ürünleri ekmek için geldin. Ama sen, tarlayı sürüp tohum ekmek yerine, tarlanın üzerindeki ayrık otlarıyla kendine saray yapmaya çalışıyorsun. O saray, ilk rüzgârda başına yıkılacak!
4. "Ahirette Kalacağın Kadar Orası İçin Gayret Et!"
İşte asıl mesele! Sonsuzluk... Sonu olmayan, ebedi bir hayat... Ya cennetin akıl almaz nimetleri içinde sonsuz bir saadet ya da cehennemin kahredici azabı içinde sonsuz bir pişmanlık. Seçim senin. Ahirette sonsuza dek kalacağına göre, aklı başında bir insanın tüm gayretini, tüm enerjisini, tüm odağını oraya yöneltmesi gerekmez mi?
Dünyadaki 70 yıllık hayat için 20 yıl okuyup, 40 yıl çalışıyorsun da, sonsuz hayatın için ne yapıyorsun? Hangi hazırlığın var? Azığın nedir? Seni Allah'ın gazabından koruyacak hangi amelin var? Unutma, ölüm meleği kapını çaldığında "biraz daha mühlet" talebin kabul edilmeyecek. O an geldiğinde, bu dört düstura ne kadar sadık kaldığının hesabı önüne konulacak.
SONUÇ: YA UYAN YA DA ATEŞTE UYAN!
Bu dört ilke, aklı ve imanı olan için birer kurtuluş meşalesidir. Gafiller içinse, yüzlerine çarpılan birer tokat gibidir. Yol ayrımındasın. Ya bu sarsıcı hakikatlerle kendine gelir, hayatını yeniden formatlar ve Allah'a muhtaç olduğun kadar kul, ateşten korktuğun kadar masum, ahiretin ebediliği kadar gayretli olursun... Ya da nefsine ve şeytana uymaya devam eder, bu fani dünyanın enkazı altında kalır ve ebedi pişmanlığa uyanırsın.
Selam, bu düsturları hayatının anayasası yapan ve aldanıştan uyananların üzerine olsun!
Kahır ve azap ise, bu çağrıyı duyup da sırtını dönenlerin üzerine olsun! (A.Dihkan paylaşımıdır)
ZEYL: Uyarı ilk önce kendi nefsimedir ve bu dört düstura en çok ihtiyacı olan bir kardeşiniz olarak, önce kendime, sonra bütün insanlığa yönelik ilmi, akli ve vicdani bir uyarıdır.
Akl-ı selim ile düşündüğümüzde, bu dört düstur hayatımızı kurtaracak en ağır hastalığa en etkili ve kesin tedaviye matuf ilaç gibidir.
Ah bir düşünebilsek, titreyip kendimize dönebilsek, dünyanın geçici zevklerinin efsunundan bir kurtulabilsek. En büyük düşmanımız olan şu ejderha nefsimize bir dur diyebilsek.