Trabzon Turizmine Lüks Araç Yetmez, Kaliteli İnsan Şarttır.
Sevgili dostlar, Trabzon turizmi için, UKM’de çok kritik bir toplantı yapıldı, bir yıldır üzerinde çalışılan projeler masaya yatırıldı.
Amaç çok net:
Trabzon’un turizm taşımacılığında kaliteyi ve konforu artırmak, şehri hak ettiği marka değerine kavuşturmaktır.
Toplantıda alınan kararlar maddeler halinde şu şekilde yansıdı!
-Araç yaş sınırı getirilecek
-Araçlarda konfor ve kalite
standartları yükselecek
-Turistik araçlar özel logo ve kuşakla ayırt edilecek
-Yol belgesi zorunlu olacak
-İşletmeler yeterlilik belgesi alacak
-Mevcut ve yeni araçlar için kademeli geçiş planı hazırlanacak
Bütün bu maddeler kulağa çok güzel, hoş geliyor, değil mi?
Evet ama, buzdağının sadece görünen kısmı bunlar.
Çünkü asıl mesele, o lüks aracın direksiyonunda oturan şoför ve turisti karşılayan rehberdir!
Kimse bu konuyu dikkate almıyor!
Ne kadar son model, konforlu lüks araç alırsanız alın…
Direksiyondaki adam havalimanından otele giderken “Abi nerelisin? İstanbul mu? Vayy büyük şehir ha, çok gitmişim oraya…” diye anlamsız muhabbet açıyorsa,
o turist, gezisinin daha ilk adımında sıkılır,
“burası da vasatmış” der ve tatiline morali bozularak başlar.
Sümela Manastırı’nda rehber “Burası 300 metre yüksekte, dikkat edin düşmeyin ha” deyip sonra telefonuyla oynuyorsa,
o muhteşem manzara bile turistin aklında
“güzel ama rehber berbattı” olarak kalır.
Rehber sorulan soruya “bilmiyorum”, “bilemedim” diyorsa…
Yada, sorulan soruyu Google’dan bakıp cevaplıyorsa….
kusura bakmayın ama turizm orada başlamadan bitmiştir!
Turistin cebine / cüzdanına göz koyan hortumcudan bahsetmiyorum bile!
Kısacası
Araçları güzelleştirmek, kuşak yapıştırmak, yaş sınırı getirmek elbette gerekli.
Ama bunlar dekorasyondur.
Asıl oyun, şoförün ve rehberin kalitesinde oynanır!
Eğer bugün “Elimdeki adamlar bu, nereden kaliteli rehber-şoför bulayım?” diyorsak, turizme baştan 1-0 yenik başladık demektir. Düşünülen hedefe asla varamazsınız!
Çözüm çok basit!
Önce insana insan değeri vereceksin. (Not: Hakkını yemeyeyim! Son çalıştığım Sümela Tur turizm şirketinde, insana insan değeri verildiğini, şoförün, önce bir insan olduğunu hissettirdiler çok şükür! Ve bu şirkette kaliteli turizm paydaşları vardı. Muhakkak diğer firmalarda da vardır ancak, bunun genel olarak sayısı bir elin parmaklarını geçmez sanırım!)
Değer verdiğin insana her türlü eğitimi verir, istediğin seviyeye çıkarırsın.
Ve performansı da, hizmet kalitesi de otomatik olarak kendiliğinden yükselir.
Bunu başarabilirsek ancak o zaman araçları güzelleştirmenin, logoların, kuşakların bir anlamı olur.
Yoksa yine ve hep aynı senaryo!
Her yıl bir sürü toplantı, bir sürü güzel karar açıklanıyor!
Sonuç sıfır.
Üstelik bu toplantılara yine turizmin gerçek paydaşları değil müdürler, başkanlar, şefler ve alakası olmayan kişiler davet ediliyor.
Turizmin gerçek paydaşları, otelciler, Lokantacılar, turizim şirketleri, şoför, rehber, garson, taksici vb. Bir çok unsur bırakın davet edilmeyi dikkate bile alınmıyor.
Sonuç mu?
Alınan kararlar bir avuç kişinin işine yarıyor, sektördeki çoğu insan dışlanıyor, sermayenin değer kazanımı için, araçlar sınırlandırılarak
sistem tekelleşiyor.
Her yıl aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek..
ne bileyim, siz anladınız işte.
Lütfen artık gerçekçi olalım.
Çözüm odaklı olalım.
Önce insanı eğitelim, insana değer verelim.
Gerisi kendiliğinden gelir.
Trabzon bunu hak ediyor.
Binlerce kilometre uzaklardan ve binlerce dolar para harcayarak şehrinize gelen, tek amacı biraz gezmek, istirahat etmek, eğlenmek ve dinlenmek olan Turistlerimiz de bunu hak ediyor. Yoksa haketmiyor mu?
Hadi bu sefer gerçekten yapalım. Başaralım bunu lütfen!
(TRABZON CADDE 61’i BEKLİYOR)