İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

İstanbul  Sözleşmesi’nden  Çekilmek,  Kadına  Karşı  Şiddeti  Önleme Görevini Terk Etmektir1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin 6. yılında Türkiye Devleti Sözleşmeden  çekilmeyi  konuşuyor.  6  yılda  kadına  yönelik  şiddette  tırmandığı  halde sözleşmenin  etkin  şekilde  uygulanmasını  değil  kaldırılmasını  gündeme  getirmek devletin kadına yönelik şiddeti önleme görevini terk etmesi anlamına geliyor.  Türkiye, 9 yıl önce (2011), İstanbul’da törenle imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev  İçi  Şiddetin  Önlenmesi  ve  Bunlarla  Mücadele  Hakkındaki  Avrupa  Konseyi Sözleşmesi’ni, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmuştu. O gün hükümette  olup  imza  atan  aynı  siyasi  parti  bugün  kadınlara  vermiş  olduğu  şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde cezalandırma sözünü yerine getirmekten vazgeçeceğini ilan etti.İstanbul  Sözleşmesi’ne  ilişkin  son  birkaç  yıldan  bugüne  göz  yumulan  karalama kampanyalarının  devlet  tarafından  da  benimsendiği,  Numan  Kurtulmuş’un  son açıklamasının  hemen  üzerine  Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın  yapmış  olduğu  “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın.” açıklaması ile resmi nitelik kazanmıştır. AKP MYK  toplantısında  İstanbul  Sözleşmesi’nin  iptalinin  görüşülmesi  ve  bazı  tarihlerin telaffuz edilmesi bu resmiyetin son derece kaygı verici göstergeleridir.İstanbul  Sözleşmesi,  kadınlar  ve  çocuklar  başta  olmak  üzere,  herhangi  bir  ayrım gözetmeksizin, bir insanın cinsiyeti üzerinden zulme maruz bırakılmasının önlenmesi, zulme  maruz  bırakılanların  korunması  ve  bırakanların  gerektiği  şekilde cezalandırılması  için  devletlere  yol  haritası  çizen,  atılması  gereken  somut  adımlar konusunda  kılavuzluk  eden  uluslararası  bir  uzlaşma  metnidir.  Türkiye’nin  de kurucularından  olduğu  Avrupa  Konseyi’nin  hazırladığı  sözleşme,  45  ülke  ve  Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştır. Kadınlara yönelik şiddetle mücadele konusunda en önemli uluslararası belge olarak bir dünya sözleşmesi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bugün Kazakistan ve Tunus gibi çeşitli kıtalardan birçok ülke Avrupa Konseyi üyesi olmadıkları halde bu sözleşmeye taraf olmak için gerekli işlemleri tamamlamaktadır. İstanbul Sözleşmesi kadınlara ve çocukların hayatlarını korumak için verilen bir sözdür ve bu “sözden dönmek”, günde en az 3 kadının öldürüldüğü, bilindiği kadarıyla yılda 28.360 çocuk istismarının yaşandığı bir ülkede kadınları veçocukları ateşe atmaktır.İstanbul  Sözleşmesi  Temel  İnsan  Haklarına  Dayanır;  İnsan  Hakları Tartışılamaz!İstanbul Sözleşmesi, başta cinsiyeti nedeniyle kadınlara uygulanan şiddet olmak üzere şiddete  uğrayan  her  bireyi  korumayı  ve  şiddeti  önlemeyi  esas  alan  uluslararası  bir sözleşmedir.  Dolayısıyla  sözleşmeden  çekilmek,  sözleşmenin  referans  aldığı  ve Türkiye’nin  de  taraf  olduğu  tüm  temel  insan  hakları  belgelerini  de  tartışmalı  hale getirmek anlamına gelecektir.Dahası,  Anayasa’daki  eşitlik  ilkesinden,  şiddeti  önlemek  ve  maruz  bırakılanları korumakla ilişkili diğer yasalardan vazgeçildiğinin, devlet olarak kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddeti önleme politikasını terk ettiğinin tüm dünyaya ilan edilmesidir.İnsan  hakları  belgeleri  ister  Avrupa  ya  da  Asya’da  bir  şehirde;  isterse  iki  kıtayı buluşturan  İstanbul’da  imzaya  açılmış  olsun,  Doğu’nun  ya  da  Batı’nın  icadı  değil, devletlerin imzalayarak vardıkları uzlaşmayı yansıtan evrensel uzlaşma metinleridir.


Gündelik  siyasete,  konjonktüre  göre  kabul  edilen  yada  terkedilen  alelade  kelime yığınları değil, adı üzerinde insanların haklarıyla, canları ile ilgilidir. Tartışma konusu yapılması  insanların  elbette  bu  haklarından  vazgeçecekleri  anlamına  gelmeyecektir. Ancak  korkutucu  olan  yasaların  caydırıcı  etkisi  zarar  göreceği  için  hak  ihlalleri artacaktır. İstanbul  Sözleşmesi'nin  İptali  İçin  Gösterilen  Sebepler  Toplumu Yanıltmak ve Asıl Niyeti Gizlemek Amaçlıdırİstanbul  Sözleşmesi  ve  Sözleşmeye  paralel  iç  hukuk  düzenlemesi  olan  6284  sayılı Ailenin  Korunması  ve  Kadına  Yönelik  Şiddetin  Önlenmesi  Kanunu’na  karşı  belli çevreler uzun süredir çarpıtılmış iddialar ileri sürmektedir. Bu iddialar Sözleşme’nin ve 6284  sayılı  yasanın  “aile  yapısını  bozduğu,  nafaka  yükümlülüğü  getirdiği,  ailenin dağılmasını ve boşanmaları artırdığı, özelde Sözleşme’nin eşcinselliği teşvik ettiği” gibi 9 yıl  önce  bu  yasal  metinleri  törenle  yürürlüğe  koyan  karar  vericileri  etkilemek, kamuoyunu yanıltmak amacıyla ortaya atılan asılsız, mantık dışı söylemlerdir.Sözleşmede nafaka ile ilgili bir düzenleme yoktur. Tartışmalara sebep olan 4. madde; ev içinde şiddete uğrayan herkesi; kadın, çocuk, yaşlı, erkek, engelli gibi pek çok grubu cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, medeni  hal,  göçmenlik  statüsü  gibi,  herhangi  bir  nedenle  ayrımcılık  yapmaksızın korumayı temin eder. Aynı ayrımcılık yasağı Anayasa’da da mevcuttur. Sözleşme cinsel kimliklere  ilişkin  devletlere  şiddetten  ve  ayrımcılıktan  koruma  yükümlülüğü getirmektedir.Sözleşmenin felsefesinive öngördüğü bütünsel politikayı oluşturan ana tema, hayatın tüm alanlarında kadın erkek eşitliğini sağlamaktır. Sözleşme karşıtlarının öne çıkardığı gerekçeler başka olsa da, asıl sebep sözleşmenin şiddeti cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak tanımlaması ve kadınlarla erkeklerin eşit olduğu fikrini temel almasıdır. Aileyi parçalayan  asıl  olgunun  şiddet  olduğu  bu  denli  açıkken,  şiddeti  önleme  amaçlı  bir toplumsal  metni  “aileyi  ve  toplumu  parçalayacağı”  iddiasıyla  yok  etmeye  kalkışmak aslında  eşitlik  fikrini  yok  etmeye  yönelik  bir  hamledir.  Dolayısıyla  İstanbul Sözleşmesi'ni  savunmak,  sadece  cinsiyet  eşitliği  talep  edenlerin  değil,  inanç,  etnik köken, dil, mezhep, felsefi görüş ve bunun gibi nedenlerle ayrımcılığa maruz bırakılan tüm toplumsal kesimlerin en acil gündemi olmalıdır.EŞİTLİK  İçin  Kadın  Platformu’nu  oluşturan  310’dan  fazla  kadınve  LGBTQörgütü ve destekleyen 150 ye yakın sivil toplum örgütü olarak;Sözleşmeden geri çekilme niyet beyanları son bulana kadar nöbetteyiz. 5 Ağustos günü Sözleşmeden çekilme konusunu görüşecek olan AK Parti MYK üyelerine sesleniyoruz;  Her  gün  en  az  3  kadının  öldürüldüğü  bir  ülkede  kadınları  şiddetten  koruyan  bir sözleşmeden geri çekilme yönünde karar verirlerse ortaya çıkacak sonuçlardan sorumlu olacaklardır.Bir kez daha hatırlatmak isteriz; Kadınların   Kazanılmış   Haklarından   Ve   şiddetsiz   bir  hayat mücadelesinden asla VAZGEÇMEYECEKLER.EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformuİletişim için: esitlikicinkadinplatformu@gmail.com

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber