Z.M.O BAŞKANI CEMİL PEHLEVAN : ÜLKELER ve GIDA MİLLİYETCİLİĞİ

1980'lerden sonra bu hedefine turizmi de eklendi. Ne hikmetse tarım o zamanda bugünde önceliklerimizin arasında giremedi. Bu da tarıma gereken önemin ve desteğin verilmemesine yol açtı. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası Türkiye tarımını yönlendirmek için dayattığı politikalar, 24 Ocak kararları derken çiftçi giderek tarımdan uzaklaşmaya başladı. Çünkü rekabet edemedi. Tarımda en kapitalist ülkeler bile hala korumacı, devletçi politikaları uygularken, dünyada herhalde özelleştirmeyi tarımla başlatan ilk ülkelerden biriyiz.

Fakat 25/04/2006 tarih ve 5488 sayı ile çıkan Tarım Kanunu Madde 21 – “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.” denilmektedir. Çıkarıldığında çiftçi ve tüketicinin büyük umut bağladığı kanun ne yazık ki geçen 16 yıl zarfında hedefine ulaşamamıştır. Kanunda çiftçiye verilmesi gereken yüzde birlik destek verilmediğinden, diğer ülke çiftçileri ile rekabet etme şansı ortadan kalktığından dolayı üretimden çıktı ve çıkıyor. Üretimden çıkan çiftçinin bir daha üretime dönme ihtimali çok düşük. Bütün bunların sonucu olarak geldiğimiz noktada da bioçeşitliliği, ürün çeşitliliği en fazla olan ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye, bir anda gıda krizini tartışmaya başladı.

Artık dünyada yeni bir tarım düzeni var. Ülkeler ürettikleri ürünlerin önce kendilerine yetip yetmeyeceğine bakıyor. Aynı zamanda da giderek çiftçiyi, üretimi ve tüketiciyi korumak ve desteklemek gibi korumacı politikalar uygulamaya başladılar. Kısaca Ülkeler; üreticisini, tüketicisini ve sanayicisini korumak için gıda milliyetçiliği yapmaya başladılar.

Ayrıca bugün Dünyanın geldiği son noktada iklim değişikliği artık soframızı, yaşam kalitemizi etkiliyor. Çünkü; tarımsal faaliyetler iklim koşullarına göre yürütülen bir faaliyet olduğundan, küresel iklim değişikliğine karşı büyük ölçüde savunmasız durumdadır. Bu nedenle Türkiye’de, geleceğe dair tüm tarım faaliyetleri ve planlarında iklim şartlarına göre planlanmalıdır. Bunun için tarım ve gıda güvencesi öncelikli sektörler arasında olmalıdır. Avrupa Birliği bu konuda öncülük yaparak, “Yeşil mutabakat” ile tarım ilaçları kullanımının azaltılması, üretim alanlarının artırılması, sıfır atık ile ilgili tedbirler gibi bazı programlar ortaya koymaya başladılar.

Ülkemizde yaş sebze ve meyvede yüzde otuzlara varan israf, kayıp söz konusu. Bu ürünlerin yetiştirilmesi için sağlanan gübre, su, işçilik, mazot gibi giderlerde de düşünüldüğünde ekonomiye çok büyük bir kaybı söz konusu. Biz bu kayıpları yüzde on bile azaltsak Türkiye’nin tarımsal üretimini doğal yolla yüzde on artmış olacaktır. Böylece; arz talep dengesine sunulan katkıdan dolayı fiyat istikrarına da katkı sunmuş olacağız. Bunun için yerel yönetimlerin devreye girerek kooperatifler üzerinden üreticiden doğrudan tüketiciye ürünü sağlayacak organizasyonları kurması çok önemli. Tüketicinin ise üreticiyi koruyan, destekleyen yerlerden gıdasını temin etmesi arz, talep ve fiyat istikrarı sağlanmış olacaktır.

Cemil PEHLEVAN

ZMO Yönetim Kurulu Adına

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber