Yüreklerimizi yakan ve bir o kadarda düşündüren Afşin’deki kendini yakarak intihar eden insanımız ile ilgili olarak,
Facebook sayfasında konuyu ele alan bir paylaşım yaptı Gökhan Dihkan
kardeşimiz.
Biraz keskin bir dil kullansa da, hakikati ortaya koyması bakımından ve bir canın yok olmasının ardından söylenebilecek, belki de daha keskin bir dili de hak edecektir.
Olayın sebeplerini, perde arkasını, bu insanımızı kendi canını kıymaya götüren gerçek sebepleri bilmiyoruz ama, her ne sebeple olursa olsun, arka pilan ne olursa olsun, bir insan basit bir sebeple kendi canına kıymaz, kıyamaz. Hele de kendini yakarak!
Nuh Mercimek hadisesi, sadece bir ferdi vaka olarak ele alınmamalı, toplumdaki, en başta adalet olmak üzere, asayişsizlik, önleyici güvenlik, adil yargı, geciken adaletr, caydırıcı ve vicdanlara su serpen müeyyideler, açlık, yoksulluk, işsizlik olmak üzere, bütün sosyal hadiselere ve bu hadiselerin toplumda yarattığı sorun ve travmalara yönelik bir kıvılcım olarak görülmelidir.
Elbette intihar tasvip edilemez. Ama bize düşen bu değil, bunun üzerinde durmak değil, intihara götüren sebepler üzerinde durmalı, bu yönüyle ilgilenilmelidir.
Olayı sadece siyasete ve idareye yıkma kolaycılığına da kaçmadan, bu olayda bütün bir millet olarak sorumlu olduğumuz, en yakın çevremizden başlayarak, semtimizde, köy ya da mahallemizde, ilçe ve ilimizde muhtaçları arayıp, araştırıp bulmada ve ihtiyaçlarını gidermede bir çabası olmayan hepimizin sorumluluğu vardır.
Başta muhtarlıklar olmak üzere, cami ve okul görevlileri, vakıf ve dernekler bu konudan sorumludurlar. Şüphesiz en başta en tepeden en alta kadar yönetim kademeleri.
İşte Gökhan kardeşimizin o haklı ve keskin paylaşımı:
“Zenginleşen Azınlık, Yok Olan Çoğunluk
Günümüz Türkiye’sinde, MAKASIN UÇLARI hiç olmadığı kadar AÇILMIŞTIR.
Bir yanda lüks, şatafat ve israfın "itibar" adı altında meşrulaştırıldığı saraylar, konvoylar ve devasa bütçeler dururken;
Diğer yanda evine ekmek götürmek için onurunu ayaklar altına almak zorunda bırakılan, bir BİDON BENZİNLE SESİNİ DUYURMAYA çalışan babalar vardır.
Nuh Mercimek’in hikayesi, "daha zengin" ve "daha fakir" arasındaki uçurumun içine düşen MİLYONLARIN SESSİZ ÇIĞLIĞIDIR.
Bu düzen, zengini daha cüretkar, fakiri ise daha mahcup hale getirmiştir.
İş istemek için gittiği kapıdan dayak yiyerek dönen bir babanın ruh halini anlayabilmek için, o babanın çocuklarının yüzüne nasıl baktığını hayal etmek gerekir.
Bu, sadece ekonomik bir kriz değil, bir HAYSİYET KIRİZİDİR.
Adaletin Terazisi ve Yöneticinin Sorumluluğu
Kadim devlet geleneğimizde ve inancımızda yöneticinin sorumluluğu çok ağırdır.
Hz. Ömer'in, "Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adl-i ilahi Ömer'den sorar onu" sözü, bugün duvarları süsleyen bir hattan öteye geçememektedir.
Eğer Dicle kenarındaki bir koyunun hesabı yöneticiden soruluyorsa, belediye binasının önünde kendini yakan, "5 aydır sesimi duyan yok" diye haykıran bir babanın hesabı kimden sorulacaktır?
Siyasetçilerin, yöneticilerin ve karar alıcıların kıldıkları namazlar, tuttukları oruçlar veya verdikleri demeçler, üzerlerindeki "kul hakkı"nı temizlemeye yetecek midir?
Bir insanın yaşama hakkını, çalışma hakkını ve onurlu bir hayat sürme hakkını sağlayamayan bir yönetim, manevi ritüellerle bu vebalden kurtulamaz. İslam fıkhında ve evrensel ahlakta, çaresizlikten dolayı CANINA KIYAN kişinin durumu TARTIŞMALI olsa da, onu o çaresizliğe itenlerin ZALİMLİĞİ TARTIŞMASIZDIR.
Cehennem Kimin İçin?
Toplumun vicdanını kanatan o soruya gelince: "Bu adam cehenneme mi gidecek?"
İlahiyatın derin tartışmaları bir yana, vicdanın sesi şunu söyler: Eğer bir cehennem varsa, orası çaresizlikten AKLINI ve İRADESİNİ YİTİRİP KENDİNİ ATEŞE VERENLERİN DEĞİL; O ATAŞİ TUTUŞTURAN SEBEPLERİ YARATANLARIN, O FERYADI DUYUP DA BAŞINI ÇEVİRENLERİN, milletin hazinesini kendi ikballeri için kullanıp HALKI YOKSULLUĞA MAHKUM EDENLERİN yeri olmalıdır.
Nuh Mercimek, o benzini üzerine döktüğünde aslında sadece kendi bedenini yakmamıştır. O ateş, TOPLUMUN DUYARSIZLIĞINI, SİSTEMİN ADALETSİZLİĞİNİ ve "bizden olmayana" yaşam hakkı tanımayan KUTUPLAŞTIRICI ZİHNİYETİ yakmıştır.
Sonuç Yerine: Utanç
Nuh Mercimek'in eylemi, bir pes ediş değil, duyulmayan sesini duyurmak için atılmış en ACI ÇIĞLIKTIR. "En iyisini yaptın" denemez belki -çünkü yaşamak ve direnmek asıl olandır- ama "Başka çare bırakmadınız" denilebilir.
Bu ülkede yoksul olmak, artık ateşten bir gömlek giymektir.
Ve ne yazık ki, o gömleği giyenler yanarken, o gömleği dikenler seyretmektedir.
Eğer ilahi adalet varsa, terazi kurulduğunda o babanın yanık izleri, onu o hale getirenlerin boynuna dolanacak en ağır vebal olacaktır.
Nuh Mercimek şimdi suskun, ama onun geride bıraktığı kül, bu ülkeyi yönetenlerin vicdanına -eğer kaldıysa- yapışıp kalacaktır.”




