Birçok kez yazmış,

                Hem gazetede ki köşemde hem de sosyal basında bu düşünce ve önerimi muteaddit defa paylaşmıştım.

                Hem milletvekilliği hem de hususen belediye başkanlığı için bir dönem kuralının gerekliliğine ve önemine değinmiştim.

                Her dönemde olduğu gibi, yaklaşan mahalli seçimler nedeniyle başkanlığa üşüşme ve kıran kırana bir belediye başkanlığı aday adaylığı yarışını ve cansiperane gayretini görünce bir kez daha yazma zarureti hasıl oldu.

                Evet. Başta belediye başkanlığı olmak üzere, tüm seçimler, bazı istisnalar hariç bir dönem ile sınırlandırılmalıdır.

                Hususen belediye başkanlığı için.

                Belediye başkanlığını öne almamın sebebi, diğerlerine göre çok çok daha kapsamlı, ağır, yıpratıcı, mesuliyetli ve veballi bir iş olduğu için.

                 Hemen belirtmemiz gerekir ki belediye başkanlığı, gerçek sorumluluk, çaba, çalışma, alın teri, vebal ve hesap şuuruyla yapılırsa, zaten bir dönemden fazla yapılabilmesi mümkün değil ya da çok istisnai bir durumdur.

                 Belediyenin sırtına binmeye değil de, altına girmeye,

                 Başkan değil de “Hizmetkar, Hadim, Hademe, Hamal” olmaya talip olunduğunda ve bu muhteva kapsamında yapıldığında, bir dönem sonunda güç ve takat kalmayacak,

                Omuzlar ve vicdan, ikinci bir beş yıl bu yükü taşıyamayacaktır.

                Ayrıca, bir dönemin sonunda yüz eskimesi, yorgunluk, yıpranma, layüsellik, heyecan tükenmesi, rutinleşme, dikkat eksilmesi, hassasiyet aşınması, vurdumduymazlık, küskünlük, düşman kazanma, partisine de zarar verme, rehavet ve rahata yönelme başlamakta,

                 Daha da önemlisi, bu sayılanlar etkisiyle şahsi ve çevresel hesaplar, olumlu olumsuz bağlantılar, ibrenin menfaatlere doğru kayması, tavizkarlığın artması ortaya çıkmaktadır.

                 Maalesef hizmet ve hizmetkarlık için değil de, istisnaları elbette mevcut ama ekseriyetle belediyenin altına girmeye, kurumu sırtlanmaya,

                 Hamal, hadim, hademe ve en hafif tabirle hizmetkar olmaya,

                 Sırtlanılan kurumun altında inim inim inlemeye, ağır yük altında belini bükmeye, eğilmeye, belini kırmaya, kambur olmaya, burnu yere değmeye ve kan ter içinde kalmaya değil de,

                  Makam, maddiyat, üstün kadro, maaş ve emeklilik, lüks odalar ve arabalar, nam, titr, unvan, şan, şöhret, ayrıcalık, alkış, itibar, saygınlık, yetki ve güç sahibi olmaya,

                  Pırotokol da yer almaya, en önde oturmaya, en önde yerin hazır olmaya ve yer verilmeye, tanınmaya, basında boy göstermeye, şahsi itibar, ikbal ve istikbal için imkanlar elde etmeye,

                  Makamı kullanıp daha yükseklere yelken açmaya gidilmektedir.

                  Hiç şüphesiz herkes için, bu vazifeyi yapan bütün için bu söylenemez.

                   Toptancı yaklaşım, toptan ret ve toptan kabul doğru değildir ve doğru sonuçlara da götürmez.

                  Az da olsa istisnaları vardır ve hepimiz bunu görmüş, şahit olmuşuzdur.

                  Ama maalesef, en azından salt çoğunluğun böyle olduğu herkesçe bilinmekte, yaşayarak görülmektedir.

                   Bütün bu nedenlerle bu görev BİR DÖNEM yapılmalı, istisnai çok başarılılar hariç, ikinci dönem ve hele hele ÜÇ DÖNEM ASLA VE KATA olmamalıdır.

                   Böyle olduğunda, eğer BAŞKANLIK BİR NİMET İSE ( ŞAHSİ KANAATİM, DOĞRU YAPILDIĞINDA BIRAKINIZ NİMETİ, ÇOK ÇOK AĞIR BİR YÜK, DÜNYA VE AHİRET İÇİN YAKICI BİR ATEŞTEN GÖMLEKTİR) BU NİMETTEN HERKESİN, DAHA ÇOK İNSANIN YARARLANMASI, DAHA FAZLA İNSANA YAYGINLAŞTIRILMASI VE NİMETE ULAŞTIRILMASI,

                   Yok külfet ise (doğru yapıldığında kesinlikle külfettir), BU KÜLFETTE PAYLAŞILMALI, BİR VE BİRKAÇ İNSANIN SIRTINA BIRAKILMAMALI, yaygınlaştırılmalı, bu ağır yük bölüşülmeli, herkesin, daha çok insanın sırtlanarak yükün hafifletilmesi sağlanmalıdır.

                    Nimet ise de bölüşülmeli, külfet ise de paylaşılmalı, nimet-külfet dengesi sağlanmalıdır.

                     Hiç şüphesiz bu nimet ve külfete talip olanlarda aranması gereken önemli ve vazgeçilmez bir vasıf da, EHLİYET ve LİYAKAT olmalıdır.

                     Peki bir dönemliğine seçilen kişi, şayet hakkını vermişse ve bir dönem kuralı gereği ikinci dönem aday gösterilmemişse ne olacak?

                     Çok çok başarılı ise ve alternatifsizse ikinci dönem de olmalı ama üç olmamalı. Üç çok istisnai olmalıdır. Başarılı olanlar bir dönemden sonra dinlendirilmeli ve tekrar aday olabilme imkanını ondan sonra kazanmalı veya başka bir görev verilmelidir.

                     Bir dönem sınırlaması ile vazifesini en iyi yapacak, tüm enerjisini  harcayacak, kendini ispatlayacak, ikinci dönem hesapları ve mahkumiyetiyle yanlışlara pirim vermeyecek, bir dönem bağımsızlık ve özgürlüğü ile en doğruyu yapmaya çalışacak, minnet ve mihnet altında kalmayacak, ikinci döneme yatırım yapmayacak ve ikinci dönemi almak gibi bir endişe, tasa ve mahkumiyet baskısı ve arzusu içinde olmayacak,kimseye borçluluk altında çalışmayacak, daha rahat ve vicdanı hür hareket edecek,  doğruyu yapma hürriyetini kazanmış olacak, şöyle yaparsanm ikini dönem beni koymazlar, seçmezler endişesinde ve hesabında olmayacak, yalnız Hak’kın ve halkın yararını gözetecek, beş yılın sonunda halkın takdirini kazanmış olma ve açık alınla gezme rahatlığıyla ve en büyük payesiyle gönüllerde olacak, yukarıda saydığımız olumsuz yönler tezahür etmeyecektir.

                      Daima YÜZLERİN YENİLENMESİ, YENİ YÜZLER hem eskiyen yüzlere, hem KURUMLARA hem de ait olduğu PARTİYE taze kan verir, gençleştirir, yeniler. Toplumda yeni karşılıklar bulur ya da yeni karşılıklar umudu doğurur. BU YÖNDE DEĞİŞİM GEREKLİDİR, ZARURETTTİR. Hep iyiye, yeniye, doğru ve güzele doğru dğişim.

                      Yaşanmış hayatlar buna somut örnekler olup, birkaç dönemden sonra çoğu belediye başkanlarının akıbeti, itibarı, sokaktaki rahatlığı veya rahatsızlığı herkesçe bilinmekte, birçoğu kaybolup gitmekte, sokakta rahat dolaşamamaktadır.

                      Aday olma ve seçim sistemi ise, çok kullandıkları Yonanca demoskratos’a /demokrasiye uymamakta, hukuki ve adil ise, hiç olmamaktadır.

                      Adayları HALK SEÇMEMEKTE, SEÇİLEN ADAY HALKIN ÖNÜNE KONMAKTA, “BİZ BUNU SEÇTİK, SEN DE BİZİM SEÇTİĞİMİZİ SEÇ” denmektedir.

                      Çözüm; aday adaylarını da, adayı da halkın seçmesi, çok aday tercihe sunulması ve tercihli sistemin uygulanması hatta aday adayı bile olunmaması, ehliyet ve liyakatli insanlara teklif getirilip, onların içinden tercih imkanı verilmesidir.

                    BU GÖREVLERE NEDEN ÇOK HEVES EDİLİR, ADAY OLUNUR?

                       Bu soruya da toptancı yaklaşmadan, hakikaten sadece hizmet aşkı ve doğru bir hizmet ve yönetim ortaya koymak için aday olanlar olduğu gibi,

                       Seçilip yukarda sayılan payeleri kazanmak, aday olamasa bile,

                       Yine salt çoğunlukta, piyangodan çıkma ümidi, çıkmazsa başka bir makam elde etmeye zemin hazırlama veya nimetlerden, imkan ve ihtimallerden faydalanmaya, parti içinde ve iktidarında yer ve itibar edinmeye, aş, iş, ihale, ticaret imkanlarına kuvvetli adaylardan olma heves ve niyeti egemen olmaktadır.

                       Hatta adaylığı hiç mümkün olmayanların bile aday adayı olduğunu görmekte, ikincil amaçlar için ortaya çıkıldığı aşikar edilmektedir.

                      İyi yer ve makamlara gelmiş, bir, iki, üç ve fırsat verseler dört ve beşe doymayanları da anlamak mümkün değil. Egonun, hırsın, doymamanın, NEFSİN AZMASI, DİZGİNLENEMESİ Mİ?

                      Önemli bir tespit te, İLLE DE BEN OLACAĞIM DİYENLERİN, BUNUN İÇİN HER YOL VE TEMASI TERCİH EDENLERİN, MİLLET İÇİN DEĞİL, KENDİ İÇİN OLMAK İSTEDİKLERİNİN anlaşılması, böylelerinin ise baştan çizilmesi gereğidir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber