DÜNDEN BUGÜNE “İNSAN HAKLARI KURULLARI” VE SORUNLARI 

                   İnsan Hakları Kurulları;  Toplumda ve kamu görevlilerinde insan hakları bilincini geliştirmek, İNSAN HAKLARINI KORUMAK, İHLAL İDDALARINI İNCELEMEK VE ARAŞTIRMAK, 

                   İnsan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engeller ile hak ihlallerine yol açan sosyal, siyasi, hukuki ve idari nedenleri incelemek, araştırmak ve bunların çözümüne ilişkin önerilerde bulunmak üzere,  İllerde “İl İnsan Hakları Kurulları” ile ilçelerde “İlçe İnsan Hakları Kurulları” oluşturulmuş, 

                02.11. 2000 tarih ve 24218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.12.2000 tarihinde yürürlüğe giren “İnsan Hakları Kurullarının Görev Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” ile faaliyete geçmiş, 

                 23 Kasım 2003 tarih ve 25298 sayılı Resmi Gazete ’de Yayımlanan; “İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş Görev ve Çalışma Esasları Hakkındaki Yönetmelik” 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun ek 6’ıncı maddesine dayanılarak yeniden düzenlenmiş ve İl İnsan Hakları Kurulu düzenlenen yeni yönetmelik çerçevesinde çalışmalarına bugüne değin devam etmiştir. 

                 2000’de çıkarılan Yön. ile kurulan kurullar, üye yapısında ağırlıklı olarak kamu görevlilerinin bulunması ve ihlallerin çoğunlukla bu görevlilerin faaliyetlerinden kaynaklanması sebebiyle eleştirilmiş, bunun üzerine kurulların üye yapısında ciddi değişiklikler yapılmıştır.  

                    Kurul başkanı olan vali/kaymakam ve kamu görevlisi avukat dışında kurulda bulunan devlet temsilcileri, yerlerini seçilmiş kişilere ve STK temsilcilerine bırakmıştır.  

                    Emniyet müdürü, jandarma komutanı, il-ilçe milli eğitim müdürü ve sağlık müdürünün yerini, İl genel meclis temsilcisi, siyasi parti temsilcisi, okul aile birliği temsilcisi ve meslek odaları temsilcileri almıştır.  

                   2003 yılında çıkarılan yeni yönetmelik ile kurulların kamu görevlileri ağırlıklı yapısı ortadan kaldırılarak, sivil toplum ağırlıklı yeni bir yapı oluşturulmuş ayrıca kurulların görev ve yetkileri detaylı olarak belirlenmiştir. 

                    Bütün bu değişikliklere ve geçen zamana rağmen, yürürlüğü girdiği tarihten beri içi AMACINA UYGUN DOLDURULAMAMIŞ, 

                 Etkin bir yapı ve işleve sahip olamamış, vatandaşların hak ihlallerinde müracaat edeceği bir umut kapısı olamamışlardır. 

                 Kuruldukları  ilk yıllardan itibaren, gerek kamu adına ve gerekse mensup olduğumuz “İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği” adına uzun bir süre içinde bulunduğum bu kurulları yakından değil, bilfiil içinde biri olarak takip ettim. 

                  28 Şubat darbe döneminde kurulmalarına rağmen, bu darbe atmosferinin etkin olduğu süre içerisinde maalesef, insan hakları kurulu değil, çoğunlukla kurulu düzenin haklarını savunan bir “İnsan Haklarını Engelleme Kurulu” olarak faaliyetini sürdürmüş, zaten sınırlı olan başvuruları, düzenin ideolojik yapısına göre ele almış, o dönemde temel insan hakları ihlallerinin hiçbirine merhem olamamıştır. 

                  Günümüzde ise, neredeyse hiç başvurulmayan ya da çok az başvurulan, unutulmaya yüz tutmuş bir kuruluş olarak , “adı var sanı yok” hale gelmişlerdir. 

                     Elbette bu duruma gelmelerinin birçok sebepleri bulunmaktadır. Bunlar: 

                     1-Kuruldukları dönemde uzun bir süre resmi ideolojik bir yapı ve işlev ile hareket etmeleri, sıtatükodan yana olmaları, 28 Şubat şartlarına göre hareket etmeleri ve bu nedenle vatandaşın hak ihlallerine büyük ölçüde cevap verememeleri nedeniyle SİCİLLERİNİN  BOZULMASINA ve GÜVEN KAYBINA uğramış olmaları. 

                      2- Adaletin ve yargının bile çözüm olamadığı, güven kaybına uğradığı bir ortamda, vatandaşın sorunlarına çare yeri olacağına inanmamaları. 

                      3-Vatandaşın; her türlü şikayet konusunda olduğu gibi, açık kimlikle şikayetçi olmaktan çekinmeleri. Birileri hakkında şikayetçi olduğunda başının derde gireceği ve devlet organlarının onları koruyamayacağı endişesi. 

                      4- Hala Kurulların bilinirliğinin çok düşük olması, çoğu ilde insan hakkı ihlaline uğrayan kişilerin haklarını aramak için İl-İlçe Kurullarına başvuru yapmaması ve birçok Kurulun kâğıt üzerinde faaliyet göstermesi. 

                           5- Vatandaşların sahip olduğu temel hakları ve özgürlükleri konusunda tam bir bilince ve bilgiye  hala sahip olmaması. 

                           6- Vatandaşın, bireysel konular dışında toplumsal hak ihlalleri ve özellikle de Çevre, bitki, hayvan ve umumiyetle tabiat ile ilgili hak ihlallerinde yeterli düzeyde bilinçli ve duyarlı olmamaları. 

                           7- Kurulların zorunlu masraflarının valilik ve kaymakamlık tarafından karşılanacağı belirtilmesine, Yönetmelik çerçevesinde Kurullara bilgilendirme, eğitim, bilinçlendirme, kitap, afiş, broşür hazırlama, panel ve konferans düzenleme, yerel radyo ve tv kanallarında i. hakları bilincini arttırma amacıyla programlar yapma gibi çok geniş görev ve sorumluluklar verilmesine karşın, bu faaliyetlerin yerine getirilmesi için ayrı bir bütçe öngörülmemesi, kurum faaliyetlerini valiliğin veya kaymakamlığın bu konuda ayıracağı bütçe ile sınırlanmasıdır. Ancak bu konular ile ilgili olarak Valilik-Kaymakamlıklara ayrılan bütçe ya bulunmaması ya da çok sınırlı olması.  

                          8- Kurulların kendilerine yapılan başvuru sonucunda, bağlayıcı karar alma yetkisi bulunmaması. 

                          9- Kurullarda görev yapan üyelere yönelik olarak görev güvencesi sayılabilecek nitelikle ayrıcalık ve dokunulmazlık düzenlemesi bulunmaması. Kurullar da ve kurulan komisyonlarda görev yapan üyeler, faaliyetlerin gereği gibi yerine getirilmesinde gerekli cesareti gösterememesi. 

                         10- Kurullarına kimlerin ve hangi haklar için başvuru yapacağı konusunda net bir hüküm bulunmaması ve başvuru süresi konusunda bir hüküm öngörülmemesi. 

                         11- 21.06.2012 tarihli ve 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu’nun R G yayımlanması ile beraber il ve ilçe kurullarının yasal dayanaktan yoksun hale gelmesi, TİHK ile İl-İlçe kurulları arasındaki görev paylaşımı net bir şekilde açığa çıkarılmaması. 

                            Not: Yazı muhtevasında ve 7’den 11. Maddeye kadar,  Yusuf İzci’nin “İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları’nın Etkinliği Açısından Kısa Bir Değerlendirme” yazısından yararlanılmıştır. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber