banner240
banner237
banner238

Ehliyet ve liyakat, birbirinin kardeşi sayılabilecek iki kelime. İkisini de Arapça''dan dilimize Arapçadan dilime girmiştir.
Herhangi bir işin yapılması, yaptırılması söz konusu olduğunda o işin ehlini ararız. Ehil olan, bilgisiyle de, deneyimiyle de işin üstesinden kolayca gelebilecek ehliyete sahiptir.
Ehliyetin ve liyakatin hayatımızın her alanında aranması gereken nitelikler olduğu, yeterlik ve uygunluk içermeyen bütün işlerin, ilişkilerin, hattâ nesnelerin ciddî rahatsızlıklar doğurduğu bilinen bir gerçektir. Ehliyet ve liyakatin olmayışı huzursuzluk, düzensizlik ve karmaşayı getir. Tam anlamıyla dört dörtlük insan idareci ve yönetici bulmak bu dönede az. Yöneticilerin iyi gözlem yapan ehil, danışan ve istişareyi önceleyen ekiple çalışmaları hatalıları azaltır. Yönetenlerle ve yöneticiler arasında doğru bilgi akışı, bilginin usta ellerde değerlendirilip doğru zamanda ve doğru yerde en doğru kararın verilmesi güzeldir. Tam da burada muhtarlıklarda azalar, belediyeler de meclis üyeleri, akil insanlar ve sivil toplum örgütlerine çok iş düşmektedir. Nüfusu çok olan ile ilçelerde ve illerde kent konseyleri, kadın ve gençlik meclisleri, çalışma gurupları ve platformların önemi büyüktür. Bu mekanizmaları kale almayanlarının hata olasılıkları daha fazladır.
Hemen her işte; görevlendirmede, değerlendirmede, ödüllendirmede, hattâ cezalandırmada ehliyet ve liyakat ölçütlerine göre davranılması beklenir. Selim akıl, selim fıtrat, temiz vicdan, ehliyet ve liyakatin devreden çıkarılmasına tahammül gösteremez.
Mantık her şeyin ve herkesin, kendi yeterliğine, hünerine, değerine, niteliğine, dengine, yakışığına, yaraşığına, yerine, yârine, düşmanına, hakkına uygun bir durumda olduğu anlaşılır. Tam burada bir atasözümü hatırladım. Körle yatan şaşı kalkar.
Örf adet, inanç ve maneviyatı öncelediğini iddia edenler adalet, ehliyet, liyakat ilkesi ve özellikle de kamunun önünde toplum adına iş yapanların mezkur konularda daha dikkatli olması gerektiğine şahit oluyoruz! Neden acaba?
Ehliyet ve liyakat, iş yapmaya uygunluk ve yararlılık durumudur! İş başına getirilen yönetici işi ile ilgili bilgi ve kabiliyete sahip olması gerekir! Yönetici her iş bilmek ve her şeyden anlayacak diye bir kuralda yoktur. Kendini bilmek ve hayatı okuyarak sıkıntı, sorun veya ihtiyaçlara çözüm üretebilir.
Yönetici ve idareciler için adalet, ehliyet, liyakat, kabiliyet, bilgi, dürüstlük ve özellikle güvenirlilik olmazsa olmaz şartlar olmalıdır! Peki, günümüzde böyle midir? 
Emanet ve adalet! Emanet ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe toplumda huzur ve barış sağlanmış, ihanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır!
Adalet, eşitlik ve dengeyi sağlamak demektir! Tabii ki akabinde de toplumsal huzur ve barış! İnsanların haklarını yiyenler, kendilerini karşıdakilerden üstün, seçkin ve güçlü görerek yapar!  
Adaletin gerçekleşmesi, adil uygulayıcılar yanında,  kimin neye lâyık, kimin neyi hak ettiği konusunda doğru, hakkaniyete uygun, dengeli bilgi ve ölçülere sahip olmaya bağlıdır! 
Denge, hakkaniyet ve adaletin olmadığı toplumlarda elbette ki sosyal barış ve huzur ortamı olmaz, sosyal karmaşa ve kaos hakim olacaktır! 
Eğer dini bütün, ibadetine riayet eden, tavır ve davranışlarıyla dini diyaneti çağrıştıran idareciler bu hususlara daha çok dikkat etmeli.
Adalet, liyakat ve ehliyete dikkat eden, önemseyen idarecilere selam olsun.
Kemal ÖZDEMİR

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1

banner220



Günebakış Trabzon Haber