Yaş elliye merdiven dayamışken geride kalanları gözden geçirdim. Hatalar, hayaller, beklentiler, tecrübeler ve geride kalan güzellikler.
İmtihanımız için bu fani dünyada, çocukluğumuzdan günümüze kadar neler görüp yaşadığımıza, buna rağmen dostluğu ve yol kazalarımıza götürmeye çalışacağım sizi. Sokağımızı, mahallemizi, top oynadığımız okul bahçelerini,  gazozu, simidi, kara lastiği, naylon topu, bilyeli arabayı, saklambacı, sapanı, çelik çomağı, çemberi, misketi, topacı, zalisi, deniz kenarındaki gün boyu kuru ekmekle oyunlarımız geçecek filim şeridi gibi bu satırlardan.
Mahallemizdeki dostluğu komşuluğu, soba ekmeğini, kapımızın önünü, oturup sohbetler, çaylar için süpürülen sulanan evlerin önlerini,  bahçemizdeki Karayemiş ağacını, o karayemiş halen nasıl söylendiğini, bereketiyle mahalleliye nasıl yettiğini, okul bahçesinde top oynayan büyüklerimin ve küçüklerimin denize nasıl koştuklarını, suya doyasıya nasıl dokunduklarına götürmeye çalışacağım sizleri.
Sinirli, sıkıntılı bir süreçten geçerken. Öyle ’ki menfaati için adam satanlara, üç günlük dünyada iki kuruş̧ için yalanla yıkananlara, menfaati için toplumun huzurunu hiçe sayanlara,  çıkarı için yanındakilerini sırtından vuranlara da bu satırlardan gönderme yapacağım.
Onlar ‘ki Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, Nice elbiseler gördüm içerisinde insan yok”.  Sözüne şapka çıkartıp, elekten geçenleri, dökülenleri, kalanları görmeye çalışacağım görmekle bakmak arasındaki farkı bilerek.   
 Büyüdüğüm ortamdan, yıllardan kesitler ekleyip,  saf ve gün yüzü görmemiş̧ duygularımı sayfaların arasında saklanmış̧ gül yaprakları gibi her daim bakmaya çalışacağım. Deniz kenarından çakıl çıkararak üzerime aldığım giysileri, Trabzonspor maçına gitmek için bir ay boyunca para biriktirmeyi ve gittiğimiz o maçlarda stat dışın da ekmek arası köfteyle, stat için de yediğimiz copları unutamadım.
 Benimde arkadaşlarım var, bende insanım, bende nefes derken aldığımız nefesi, geçmişle olan mutluluğumuzu çocuklar da yaşasın istiyorum.  Çocuklar bizim, çocuklar hepimizin,  bakın çocukları kaybetmek üzereyiz, onlar mutsuz, huzursuz,  çocuklar uzaklaştı artık aileden, toplumdan. Akrabasını, komşusunu, dayısını, teyzesini, amcasını yasadığı yeri, çevresini,  mahallesini tanımıyorlar artık. Çocukları biz evin içerisinde kaybettik, aynı sofrada oturulmuyor, aynı tabakta yenilmiyor, aynı hava teneffüs edilmiyor, çocukların dünyaları değişti, zehir ile teknolojinin alıp götürdüklerine esir oldular. Mısır ekmeğinin yerine hamburgeri, koymuşlar. Lahana çorbasını, Lapayı,Gavutu  ve Gurultu tanımaz oldular. 
Bizim amacımız dostlarımızı geçmişe götürüp anılarına mutluluk serpiştirmenin yanı sıra geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızla beraber yolculuk yapmak olacaktır. Kazanır mıyız onları derken kaybetmek için yola çıkmayacağımın bilinmesini istiyorum. 
Dost bildiklerimizden, düşmanlığı, samimi gördüklerimizden samiyetsizliği, güvendiklerimizden güvensizliği, idealist diye tanınanlardan gayri ideali gördük. Gördük ve benimsediğimiz, bizim bildiğimiz, özlediğimiz yerlerden ve onlardan uzak kaldık. Uzak kalmak kimine değdi kimine değmedi. Dostlara, doğulara, vefalılara ve hakkı tutup kaldıranlara selam olsun. Onlara gönlümüz açık, yolları açık olsun. Madde süzgecinden geçemeyenlerle de hem bu dünyada hem de öteki dünyada görüşmek üzere…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber