Çağımızın hastalığı mı yoksa insanımızın yozlaşması mı?  Bilemiyorum. Eleştirilmedik, hakir görmediğimiz, eksik görmediğimiz ve haddi aşmadığımız konu kalmadı nerdeyse.

Nedendir bilmem, millet olarak enteresan bir millet haline geldik. Sürekli, bardağın boş tarafını görür, dolu tarafını görmezden geliriz. Oysa, bardağın dolu tarafını görerek; “Yarısı boş bardak” demek yerine “Yarısı dolu bardak” demek de mümkündür. Biz iyiyi, güzeli, faydalıyı hep başkasından bekler olduk. Ben ne yaptım, biz ne yaptık, bizim hatamız nerde diyen yok. Bu durum bizim ne kültürümüzde ne örfümüzde ne dinimizde ve de geçmişlimizde var. Doğaya ve insanlara bakıp da her şeyi karanlık ve kasvetli gören bireyleri oluşturduğu bir topluluk olduk. Ne var ki bu kasvet ve karanlık bakmayı bilmeyen, göremeyenlerin kendi tasalı ruhlarını ve görüşlerini yansıtır. Gerçek renkler inceliklidir. Seçebilmek için daha açık bir görüş ister. “Diğer yandan sürekli sızlanırız da olumsuz bulduğumuzu, olumsuz gördüğümüzü olumluya çevirmek ve dönüştürmek için gayretimiz ve tavrımızı ortaya koymayız. Gören göze karanlık perde olamaz; görmek istemeyen göze ışık ne yapsın. İnsanın gözü ancak bildiği ve anladığı şeyi görür, ancak daha derin bilgi ve kültürün bize gösterdiği birçok şeyi, önümüzde durduğu halde yıllarca görmemiş olabiliriz.

Oysa çok iyi biliriz ki, sabaha kadar sızlansak, şikayetçi olduğumuz yanlışın, haksızlığın veya kötülüğün kendiliğinden ortadan kalkması söz konusu değildir.

İnsanımıza göre  “Bir kavim kendi halini değiştirmeden Allah onların halini değiştirmez.”

Karanlığın cehalet olduğunu, hakikati örten ve inkar eden bir hal olduğunu karanlığı aydınlıkla değiştirmenin yolu ve yönteminin hakikat bilgisine talip olma ve hikmete ulaşmadan geçtiğini fark etmeliyiz.

Onun içindir ki, “Karanlığa küfretmektense aydınlık için bir mum yakmak gerekir.”

Bilmemiz gereken bir başka husus: Mum kendisi erirken etrafını aydınlatır ve mum dibine ışık vermez. Yani etrafımızı aydınlatabilmemiz için kendimizin erimesi gerekir. Aydınlık bir gelecek, huzurlu ve mutlu bir toplum için; fedakârlık, çaba ve sabırla çalışmak gerek. Bu aydınlatmadan kişisel ve kısır menfaat beklentimizin olmaması gerekiyor.

Aydınlık günlere ve topluma ulaşabilmemizin yolu, mumlar olmamızdan geçer. Fakat, mum olma; birlik ve beraberlik içinde olmalıdır.

Unutmayalım ki, tek başınalık ve dağınıklık aydınlatmaya ve aydınlanmaya giden yolda en büyük engeldir.

Aydınlığa giden yolda birleşebilmemiz, doğru ölçmemiz doğru görmemiz, doğru değerlendirmemiz   ve doğrudan yana olabilmemiz ümidiyle hoşça kalın…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber