Hayatta birinin değerini ve hayatımızdaki yerini anlamak her zaman kolay değildir. İnsan genelde alışkanlıklarının konforuna o kadar alışır ki, o alışkanlıkların ardında duran insanları fark etmeyebilir. Çoğu zaman bu değeri, o kişiyle birlikteyken yaptıklarımız veya onunla başardıklarımız üzerinden değerlendirmeye çalışırız. Ancak asıl cevap, o kişi hayatımızda olmadığında ortaya çıkar. Onsuz olduğumuzda ne durumda olduğumuza bakınca, o kişinin bizim için ne kadar önemli olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz.
O kişi, komik bir şey gördüğünüzde ya da okuduğunuzda paylaşmak isteyeceğiniz ilk kişidir. Gözlerinize yaşlar dolduğunda, telefonunuzun rehberinde adını aradığınız kişidir. Belki size saatlerce teselli vermez, sadece bir cümle kurar ya da sessizce yanınızda durur. Ama o sessizlik, dünyadaki en güçlü kelimelerden bile daha anlamlıdır.
Belki bazen işinizden, gündelik hayatın karmaşasından ya da başka insanlardan uzaklaşmayı göze alırsınız. Çünkü onun varlığı, dünyanın kaotik gürültüsünde sessiz ve huzurlu bir köşe inşa eder sizin için. O köşe; güvenin, sevginin ve tamamlanmışlık hissinin bir yansımasıdır.
Ama hayat, hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir. Bir gün o köşe eksildiğinde, geriye sadece derin bir boşluk kalır. Bu eksiklik, tam olarak yarım kalmışlık hissidir. Bitmemiş, yarım kalmış hikayeler insanın canını fazlasıyla acıtır. O hikayeler, beyninizin arka planında dönen bir şarkı gibi hiç durmadan tekrar eder.
Bazen her şey yolunda giderken, mutluyken bile bu düşünce zihninizi kurcalar. "Ya bir gün bu mutluluk sona ererse" korkusu bir gölge gibi peşinizden gelir. Çünkü hayatın bize öğrettiği bir gerçek vardır: Her güzel şeyin bir sonu vardır. Belki bu düşünceyi aklınıza getirmemek için çabalarsınız, ama bilinçaltınızda hep orada bir yerde durur.
Bazen bu korkuyu daha yoğun hissedersiniz. Zamanın hızla akıp geçtiğini ve ayrılığın yaklaştığını fark edersiniz. Belki kendinizi buna hazırlamaya çalışırsınız, vedalar için senaryolar yazarsınız. Ama ne kadar hazırlıklı olursanız olun, ayrılıklar her zaman acı saklar. O boşluk, en derin yaralarınızı açar. Kalbiniz kanar, ama aynı zamanda o kişinin sizin hayatınızdaki yerini ve size kattığı anlamı bir kez daha hatırlarsınız.
Bir kişi hayatınızdan çıktığında, geriye sadece o kişiyle geçirdiğiniz anılar kalmaz. Aynı zamanda onunla yaşama şeklinizin değiştiğini fark edersiniz. Artık komik bir şey gördüğünüzde kime göndereceğinizi bilemezsiniz. Ya da iyi bir haber aldığınızda o haberi paylaşacak ilk kişinin artık yanınızda olmadığını düşünmek sizi yalnızlığa iter. Bu yalnızlık, insanın hayatındaki eksik parçaları daha belirgin hale getirir.
Ancak belki de hayat, bize bu eksik parçaların aslında bir bütünün hikayesini oluşturduğunu anlatmaya çalışıyordur. Her eksiklik, bize tamamlanmış bir anı hatırlatır. Bu yüzden o eksik parçaları fark etmek, anlamak ve kıymetini bilmek belki de insanın kendi hikayesine anlam katmasıdır.
Sonunda hayat bize şunu söyler: Sevdiğiniz insanların kıymetini yalnızca onları kaybettiğinizde değil, yanınızdayken bilin. Çünkü bir gün onların yerinde yalnızca hatıralar olacak. Ve o hatıralar, sizin için hem en değerli hem de en acı dolu hazineye dönüşecek.
Hayatımızdaki Eksik Parçalar
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.