İnsan sosyal bir varlıktır. Doğası gereği doğduğu ve büyüyerek geliştiği coğrafyanın izlerini taşır. Kimi toplumlar kendi kaderinin çizimin de rol alarak özgür olmak için çabalar. Toplumlarda huzurunu kaçıran ve etrafı tedirgin etmeye çalışanları görüp izleriz. Sorulduğun da genelde hür olduklarını söylerler. Özgürlüğün tanımını ve kapsamını bilmeden kendi egolarını tatmin etmeye çalışırlar.

Çokça duyduğumuz hürriyet kavramının ne olduğunu ve içinin nasıl doldurulması gerektiğiyle birlikte hayata nasıl yansıması gerektiğini irdelemek isterim.
En bilinen tanımı ile hürriyet; “Özgürlük, serbestlik, hür olma halidir.” Bu tanımın ham haldeki algısının toplum hayatına etkilerini okumaya çalışalım.

Toplum hayatında gözlemleyerek veya bizatihi yaşayarak öğrenilen genel kabul dışı davranışlara şahit oluruz. Yüksek sesle müzik dinlemek, düğünlerde sağa sola ateş açmak, ortak kullanım alanlarında çevreye rahatsızlık vermek, trafik kurallarını hiçe saymak gibi davranışlar bunlardan sadece birkaç tanesidir. Bu tür davranışları sergileyen bireylerin yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi statüleri ise oldukça geniş bir yelpazeyi işgal etmektedir. Bu davranışları sergileyen bireylerin arkasına sığındıkları “Hür; üm kavramı” ile kavramın gerçek manası arasında tezat bir durum olduğu aşikârdır.

Öyle ise hürriyeti nasıl anlamalıyız?

Hürriyet, bir iş veya fiili icra edecek yetki ve donanımı var iken iradeli davranışlar ile ya hayra doğru bir hareket etmek ya da hayır için hareketsiz kalmaktır. Dıştan zorlayan kuvvet ile içeriden gelen frenleme arasındaki dengeli tutum ve davranıştır. Tamamen iradenin eseridir.

Dıştan zorlayıcı kuvvetler, insanı şekilden şekile sokan menfaatler, haz, toplumsal tahrik veya tepkisel davranışlar, şan-şöhret, spor ve eğitimdeki akademik yarışmalar olarak sıralanabilir. Bu zorlayıcı kuvvetler ile harekete geçen insan hayra yönelmemiş ise freni patlamış bir kamyon gibidir. Aslında toplumda gördüğümüz birçok hadise söz konusu dıştan zorlayıcı kuvvetlerin etkisiyle sergilenen davranışlardır.

Öyle ise hürriyet kavramının toplum hayatında sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için güçlü bir fren mekanizmasına ihtiyaç vardır.

Hür olduğunu iddia eden insanı gerçekte hürriyet ile tanıştıracak mekanizma ya da diğer bir ifadeyle içeriden frenleme sistemi ile nasıl çalışır, hangi yapı taşlarından meydana gelir, nelerden beslenir? 

Frenleme sistemi; merhamet, adalet, diğer gamlık,  yardımseverlik, hak bilirlik, insan ve tabiat sevgisi gibi ruhi unsurların tamamının birlikteliğinden oluşan vicdandır. Diğer bir deyişle iyiyi kötüden ayırarak ahlaki olandan yana tavır koyabilmektir. İyi-kötü; güzel-çirkin; faydalı ya da zararlı gibi kavramlarını ayırt edebilendir vicdan.

Vicdan ile hareketlerimiz kemâl bulur ve hür bir hareket halini alır. Vicdanı en büyük ruhi meleke olarak hayata hâkim kılmak için onu besleyen kaynakları diri tutmak zorundayız.

Konumuza anahtar olan “hürriyet” kavramını doğru anlamak ve onu hayata hakim kılmak için şahsiyet eğitimine ihtiyaç vardır. Eğitim müfredatlarına yerleştirilen ‘değerler eğitimi’ ile ne kadar değer elde edildiği somut verilerle ortaya konulmalıdır. Değerler eğitiminin konusu olan kavramların çeşitli alt başlıklarda eğitim müfredatlarında bulunmasına rağmen, bu kavramların gündelik yaşamda birey davranışlarına yansımadığını görmekteyiz. Eğitime yön verirken istatistiksel verilerden ziyade fertlerin yüzündeki huzur hali veya toplumsal huzuru tesis edecek felsefe zemini üzerine programlar tesis edilmelidir.  

Eğitimi, faydanın ve maddenin tekelinden çıkararak, madde ile ruh arasında denge oluşturmak zorundayız. Sonuç itibariyle hürriyetin, vicdan terazisinden geçmiş, iradeli hareket olması için ‘Şahsiyet Eğitimi’ şarttır diyoruz.

Özgür olmak ise istediğin her şeyi yapmak değil, aksine istemediklerini yapmamaktır. 
Özgür bireyler ve özgür toplum dileklerimle.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber