Sevgili okurlar,
Soframızdaki ekmek, bardağımızdaki su, çocuklarımızın geleceği… Hepsi tarımın ellerinde. Ama Türkiye’nin tarım politikaları derin bir çıkmazda. Çiftçi borç batağında, tarlalar ranta teslim, yerel tohumlar patent kıskacında, su kaynaklarımız özelleştirme tehdidinde. Gıda güvenliği, ithalat faturalarının gölgesinde eriyor. İklim krizi kapıyı çalıyor, ama etkili bir planımız yok. Bu gidişat, sofralarımızın bereketini ve çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Peki, tarladan sofraya gıda ve su güvenliğini nasıl sağlayacağız?
İthalatla Bağımsızlık Hayal
Buğday, arpa, ayçiçeği, soya… Stratejik ürünlerimiz dediklerimiz, ithalatla sofralarımıza ulaşıyor. Çiftçimiz tarlasını ekemezken, yabancı tohum şirketleri kasalarını dolduruyor. Gıda egemenliği, market raflarında çok uluslu şirketlerin hegemonyasına yenik düştü. Yerel tohumlar patentleniyor, GDO’lu ürünlerin gölgesi büyüyor. İthalata bel bağlayarak, çiftçiyi borçla köşeye sıkıştırarak mı bağımsız olacağız? Tarım arazilerimiz madenlere, meralarımız betonlaşmaya kurban ediliyor. Zeytinlikler, “stratejik yatırım” bahanesiyle talan ediliyor. Bu politikalar gıda güvenliğini değil, rant düzenini koruyor. Bağımsız bir ülke, sofrasını başkalarına mı emanet eder?
Çiftçinin Borç Yükü, Devletin Sessizliği
Mazot, gübre, tohum maliyetleri çiftçinin belini büküyor. Ziraat Bankası’na, Tarım Kredi’ye borçlar birikiyor; haciz korkusu kapıda. Elektrik faturaları, sulama giderleri, tarla kiraları… Çiftçi, ekonomik bir kıskacın içinde. Tarım Kanunu, GSMH’nin %1’inin çiftçiye destek olmasını emrediyor, ama bu destekler nerede? Çiftçinin cebine ulaşmıyor, başka ceplere mi gidiyor? Küçük aile çiftçileri, bu ülkenin gıda güvencesiyken, neden borç batağında? İthalatı dayatan bu sistem, hepimizi zora sokuyor. Devlet, bankaların gölgesinde değil, çiftçinin yanında olmalı.
İklim Krizine Körlük
İklim krizi tarlalarımızı kurutuyor, su kaynaklarımız tükeniyor. Ama ne yapıyoruz? Endüstriyel tarımla toprağı yoruyor, açık kanal sulamayla suyu israf ediyoruz. Zeytinlikler madenlere, meralar ranta feda ediliyor. Geleneksel köylü tarımı, daha az su ve enerjiyle toprağı koruyan bir hazineyken, neden ihmal ediliyor? Münavebe, organik tarım, yerel tohumlar… Bunlar, iklim krizine karşı en etkili çözümler. Ama biz GDO’lu tohumlara, kimyasal gübrelere sarılıyoruz. Tarım arazilerini betona gömen, ormanları yangınlara terk eden bu yaklaşım, geleceğimizi riske atıyor. İklim krizi gerçek, ama planımız, vizyonumuz nerede?
Hayvancılıkta Yem Krizi
Süt ve et fiyatları artıyor, ama çiftçi kazanamıyor. Neden? Çünkü yem ithal, maliyetler yüksek. Meralarımız talan edilirken, yem bitkisi üretimi %13’te takılı. Gelişmiş ülkelerde bu oran %35. Çiğ süt fiyatları öyle düşük ki, çiftçi 1 kg sütle 1,5 kg yem alamıyor. Buzağılar, kuzular, oğlaklar yetersiz destekler yüzünden telef oluyor. Küçükbaş hayvancılık, coğrafyamıza en uygun modelken, neden teşvik edilmiyor? Çobanlar sosyal güvencesiz, aile işletmeleri batık. İthal yemle, ithal hayvanla gıda güvenliği sağlanır mı?
Suyun Rantla İmtihanı
Su, tarımın can damarı. Ama suyumuzu özelleştirme hevesiyle tehlikeye atıyoruz. Açık kanal sulamayla suyun %63’ü boşa gidiyor, sulama randımanı sadece %37. GAP, KOP, DAP projeleri yıllardır tamamlanmayı bekliyor. Kuraklık kapıda, ama yağmur suyu hasadı, gri su geri kazanımı hâlâ plan aşamasında. Su kaynaklarımız rant projelerinin gölgesinde. Suyun hakkı, halkın hakkıdır; özelleştirme değil, koruma ister. Su yasası nerede? Havza yönetimi nerede?
Gıda İsrafı: Bereketi Çöpe Atmak
Tarladan sofraya gıda kaybı, hepimizin cebinden çalıyor. Dayanıksız ürünler tarlada çürüyor, çünkü soğuk zincir yok. Depolama tesisleri yetersiz, lojistik altyapısı zayıf. Hasat zamanı fiyatlar düşüyor, fırsatçılar kazanıyor. Gıda bankacılığı sınırlı, atık gıdalar çöpe giderken milyonlar ihtiyaç sahibi. Bu israf, sadece ekonomik değil, ahlaki bir sorun. Tarladan sofraya zincir, rantçıların değil, çiftçinin kontrolünde olmalı.
Doğru Yol İşte Bu: Tarımı Ayağa Kaldıralım!
Bu tabloyu değiştirmek mümkün. Ama önce zihniyeti değiştirelim: Tarım, rant değil, hayat meselesi! İşte çözümler:
Çiftçiye Nefes Aldırmak: Mazotta KDV ve ÖTV’yi kaldırıp litre başına 10 TL destek verelim. Elektrik ve su faturalarını hasat zamanına göre tahsil edelim. Küçük çiftçilerin borç faizlerini silip, ana borcu 5 yıla yayalım. Hazine arazilerini genç ve kadın çiftçilere açalım, Tarım Meslek Okulları’nı yeniden kuralım.
Tohum ve Toprakta Egemenlik: Yerel tohumları patentten kurtaralım, çiftçiye ücretsiz tohum ve gübre hibesi sağlayalım. GDO’lu ürünlere kapıyı kapatalım, organik tarımı ve coğrafi işaretli ürünleri destekleyelim.
Geleneksel Tarım, Sürdürülebilir Gelecek: Münavebe ve az su tüketen köylü tarımıyla toprağı koruyalım. Zeytinlikleri, meraları koruma altına alalım. İklim krizine karşı kuraklığa dayanıklı tohumlar geliştirelim.
Hayvancılığı Canlandırmak: Nadasa bırakılan 3,5 milyon hektarda yem bitkisi üretelim. Mera hayvancılığını destekleyelim, küçükbaş ve büyükbaş için bölgeye özel teşvikler verelim. Çiğ süt fiyatlarını 1 kg sütle 1,5 kg yem alınacak şekilde düzenleyelim. Çobanları sigortalayalım, buzağı ve kuzu ölümlerini ücretsiz aşılarla önleyelim.
Suyun Hakkını Korumak: Arazi toplulaştırmasıyla sulama maliyetlerini %40 düşürelim. GAP, KOP, DAP projelerini tamamlayalım, damlama sulamayı yaygınlaştıralım. Gri suyu tarımda kullanalım, yağmur suyu hasadını zorunlu kılalım. Su yasasını derhal çıkaralım.
Gıda İsrafına Son: İlçelerde kooperatiflerle soğuk zincir sistemi kuralım. Lisanslı depoculuğu yaygınlaştırıp fiyat dalgalanmalarını önleyelim. Gıda bankacılığıyla üretim fazlasını ihtiyaç sahiplerine ulaştıralım.
Planlı Tarım, Güçlü Gelecek: 5 yıllık üretim planlarıyla çiftçiye güvence sunalım. Kooperatifleri güçlendirip tarladan sofraya zinciri üreticinin kontrolüne verelim. Fındık, çay, zeytin gibi ürünlerde dünya markaları yaratalım.
Son Söz
Bu memleketin tarımı, rantçıların değil, çiftçinin elinde yükselecek. İthalatla, GDO’yla, özelleştirmeyle bu iş yürümez. Çiftçiyi borçtan kurtaralım, yerel tohumu koruyalım, suyu israf etmeyelim. Geleneksel tarımla, planlı üretimle, kooperatiflerle gıda egemenliğimizi geri alalım. Tarladan sofraya, sağlıklı gıdayı ve suyu garanti altına alalım. Doğru yol budur: Çiftçinin emeğini, toprağın bereketini, suyun hakkını koruyarak geleceğe umutla yürüyelim! Hadi, el ele verelim, tarımı bu memleketin gururu yapalım!