Tüm dünya da ve Türkiye’de, 

              “Yalan ve algı savaşlarının,”  alabildiğine yaygınlaştığı, zirve yaptığı, en büyük silah olarak kullanıldığı  bir zamanda yaşıyoruz. 

                Eskiden de böyleydi. 

                İnsanoğlu dünyaya geldiğinden yani ilk insanlıktan beri maalesef bu durum böyle idi. 

                Ancak günümüzde, bunun çok daha geliştiğini, büyüyüp yaygınlaştığını ve  zirve yaptığını görüyor, yaşıyor, şahit oluyoruz. 

               Zira günümüzde yalan ve algı araçları da alabildiğine gelişip, büyümüş, yaygınlaşmış ve çok çoğalmış durumda. 

               Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar. 

               Basının bu kadar çok ve yaygın olduğu, ama doğru habere ulaşmanın ise, en zor olduğu bir dönemdeyiz. Bu kadar çok kitle iletişim aracı, ama doğru bilgiye ulaşmak çok ama çok zor. Hatta imkansız bir dönem. 

               Yalan ve algının baş roldeki araçları, ekser  SİYASETÇİLER ve BASIN. 

               Çok vahim bir durumdur ki, ülkeyi idare etmeye ve millete hizmet etmeyi tek gaye edinmesi gereken siyaset, 

                Kendine ve partisine hizmet etmeye dönüşmüş, 

                Kendilerinin ve partilerinin ikbal ve istikbali, memleket ve millet ikbal ve istikbalinin çok çok önüne geçmiş, 

                Bu uğurda her türlü yalan ve algı, yegane silah ve araç haline gelmiştir. 

                Ekser siyasetçiler yalan ve algı üzerinde bir politika yürütmekte, nasıl olsa milyonlar gerçeği araştırıp bulamazlar, kim doğru kim yalan konuşuyoru tespit edemezler diye ( zaten öğrenmeleri zor hatta imkansızdır), bu iki şeytani aracı sürekli kullanmakta, hep devrede tutmaktadırlar. 

                Bir politikacının diğeri hakkındaki bir iddiayı, diğeri yalanlamakta, gerçeği budur diyerek bir başka yalan konuşmakta, milyonlar ise, acaba hangisi doğru diye çoğu kez sorgulamamakta, liderine “şeyh” gibi biat ettiği için, ne söylerse doğru kabul etmekte, 

                Sorgulamak isteyenler için ise, araştırılması, gerçek bilgi edinilmesi fevkalade zor bir süreç ile karşılaşılmakta,  

                Ancak devlet imkanları ile bulunabilecek bilgi ve belgeye, güçsüz milyonlar ulaşamamaktadır. Ulaşanlar da, ulaştıkları doğru bilgiyi geniş kitlelere duyurma imkanından mahrum bulunmaktadır. 

               Zira tek duyurma aracı yazılı ve görsel basın olup, o da zaten “yalan ve algı siyasetçilerinin” elinde bulunmakta, halk yığınlarının böyle bir imkanı olmamaktadır. 

               Basın büyük ekseriyetle yalan ve algının aracı durumuna gelmiş, adeta savaşın en önemli silahı, eskiden kılıcı, şimdi ise topu, tüfeği, uçağı, bombası ve füzesi durumuna gelmiştir. 

               Yaklaşık 50 seneden beri basını izleyen ve takip eden bir insan olarak, basının o kadar çok yalan ve algısına şahit oldum ki, artık bir siyasi olay ya da bir mevzu ile ilgili,  kimin, hangi basının ne yazabileceğini tahmin edebilir ve anlayabilir hale gelmiş bulunmaktayız. 

               En imkansız diyebileceğimiz, hatta, “bu kadar da olmaz” dediğimiz yalanlara hemen her gün şahit olmakta, basında görmekteyiz. 

               Birkaç örnek verelim: 

              Farklı bir siyasi partiden bir belediye bir yol yapıyor. Yol meyilli bir araziden geçiyor ve çok tabii olarak şevler oluşuyor. 

               İlgili o belediye, şevlerin çıplaklık ve çirkinliğini ortadan kaldırmak için şevlere, rengi yeşil olan püskürtme çim uygulaması yapıyor. 

               Tabii ki, şevler başlangıçta, bulamaçtaki çim tohumları çimlenip çıkıncaya kadar “yeşile boyanmış” gibi gözüküyor. 

               Hemen bunu rakip siyasi parti yandaşı basın; “İşte falan  partili belediyenin halkı kandırması. Şevleri yeşil yağlı boya ile boyadı” diye bütün Türkiye’ye yayın yapıyor. 

               Bir diğeri. Rakip belediyenin bulunduğu şehirde, bir çöp kutusunun etrafına konulmuş bir çöp poşeti ve birkaç çöpü çekiyor, her şehrimizde görülebilen bu durumu  “İşte falan belediyenin temizlikte sınıfta kalışının fotoğrafı, çöpler toplanmıyor, halk isyanda” diye haber yapıp, milyonlara servis ediyor. 

               Bir başka örnek: Kendi belediyesindeki işçi ve memurlara yapılan emekliye zorlamayı baskı ve mobingi görmezden gelirken, rakip siyasi partinin belediye başkanı yapınca; “İşte falan partili belediye başkanının zulmü. Hukuka aykırı olarak personelini emekliye zorluyor, baskı kuruyor” diye haber yapabiliyor. 

                Ya da bir siyasetçinin çok yakını hakkında, çok ağır bir iftirayı sosyal basında gezdirebiliyor. 

                Hatta, vatandaşın okumaktan kaçındığını, sadece başlığını okumakla yetindiğini bildikleri için, haber başlığını o partiyi zan altında bırakacak ve gözden düşürecek şekilde atarken , muhtevasını/içeriğini  farklı yazacak kadar ileri gidebiliyorlar. 

                Başlığı okuyunca çok kötü bir izlenim alırken, devamını ve haber açıklamasını okuduğunuzda, bambaşka bir şey görebiliyor, şaşkına dönebiliyorsunuz! 

                Korkunç bir yalan, algı, aldatma, karalama, aşağılama, gözden düşürme, kötüleme ve  şeytanlaştırma politikası ve basın çizgisi, almış başını gidiyor. 

                İşte böyle bir siyaset, böyle bir particilik ve böyle bir basın ile memleket mahvediliyor. 

                Zaten siyasette, yalan ve algıya paralel olarak, ayrıştırıcı, ötekileştirici, kamplaştırıcı, düşmanlaştrıcı, şeytanlaştırıcı, çok sivri ve  bölücü dil kullanılarak, halk kin ve nefrete sürükleniyor. 

                Toplum korkunç yaralar alıyor. Ayrışma, kamplaşma ve husumet derinleştikçe derinleşiyor. 

                Millet olarak çok acil, bu tarz siyaset ve basın ahlakından vazgeçilmesini bekliyoruz. 

                YALANSIZ SİYASET ve YALANSIZ BASINA ŞİDDETLE ÖZLEM DUYUYORUZ. 

                Bu şekilde bir siyaset ve basın, geleceğimizi karatıyor, ülkeyi yaşanmaz kılıyor. 

                Kısaca siyaset ve basın, S.O.S veriyor! 

                Aman dikkat! 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber