Eğer bir millet, geriye baktığı zaman onu bugünlere ulaştıran çetin, ümitsiz başlangıçların var olmak veya olmamak mücadelelerini, yenilgilerini, zaferlerin ve bunlara fikir, alın teri ve baş koymuş olan insanların hatıraları ile beslenirse hiçbir şey sorun olmaz.
Fakat bir millet geriye baktığı zaman orada, sıkıntılı, problemli günlerinde dayanak ve cesaret kaynağı olacak, bu tür hatıralardan yoksunsa ya da onları unutuyor hatta inkar ediyorsa o milletin geleceğine ancak günlük esintiler hükmeder.
Türk ulusu güç ve dayanakları bakımından zengin bir tarihe sahiptir. Var olan hayatta yaşanabilecek bütün tecrübeleri yaşamıştır. Mesele tarihte yaşananlar değil, mesele onlardan doğru bir şekilde haberdar olmak ve onlardan beslenerek geleceğimiz güçlendirmektir.
Tarihte büyük ve mucize sayılabilen hiçbir hamle, zengin vasıtalarla ve bolluk içinde başarılmamıştır. Bütün büyük hamlelerin öncüsü ve yaratıcısı insandır. İnanan ve heyecan duyan insan. İşte özlem budur.
Millet olayların gelişmelerin daima arkasında kalmaz. Olaylar halkın seziş, anlayış ve denetimi dışında gelişmez, gelişmemeli. Büyük dönemeçlerde bu millet pasif ve uyuşuk bir tavır gösteremez ve göstermemeli. Bu dönemeçlerde de bu milleti yok sayılmamalı.
Yani bu ülkenin her bir bireyi, yaşadığı ülkenin rahatsızlık duyduğu her hangi bir konuda her daim kendini de sorumlu hissetmelidir. Bu ülkeye mal olmuş canlı cansız ne varsa başı dertte ise bu ülkenin fertleri uzaktan seyredemez. Seyretmemeli. Gerekirse o taşa uzanan eli kırar geçer.




