
Bugün Eğitim Sen Trabzon Şubesinin 11. Olağan Genel Kurulu için burada toplanmış bulunmaktayız. Öncelikle sizlere sendikamızı kısaca tanımlamak istiyorum.
Bizler, Eğiti-sen olarak başta eğitimciler olmak üzere ülkemizdeki tüm emekçilerin ekonomik, demokratik, meslek, özlük ve sosyal haklarını savunan yine ülkemizde demokrasiyi özgürlükleri toplumsal barışı ve adaleti savunan, yine işsizliğe yoksulluğa, soyguna, sömürüye karşı çıkan, doğal çevrenin korunması için mücadele eden, engellilerin, çocukların, kadınların, yaşlıların haklarını savunan yine ülkemizde Eğitimin Demokratik, Laik, Bilimsel herkese eşit ve parasız olması için mücadele eden bir sendikal örgütlenmeyiz.
İşte bu anlayışın ve mücadelenin temsilcisi sendikamız Eğitim Sen Trabzon Şubesinin il Genel Kuruluna katıldığınız için hepinizi sendikamız adına hoş geldiniz diyor, saygıyla selamlıyoruz.
Sevgili dostlar;
Küresel sermaye dünyayı yağmalamaya devam ediyor. Dünyanın mazlum halklar küresel sermayenin çıkarları ve oyunları sonrasında Etnik, Dinsel, Mezhepsel savaşlarla birbirlerini boğazlıyor. Vahşi kapitalizm kana doymuyor. Ölüm-kan-gözyaşı-göçler özellikle masumları yani çocukları kadınları yok ediyor. Adlan bebekler denizlerde boğulup karaya vuruyorlar.
Dünyanın geçmiş siyasi tarihine baktığımızda 2. Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan 2. Kutuplu dünya ve soğuk savaş döneminde ABD emperyalizmi Truman Doktrini ve Yeşil kuşak projesi kapsamında Sovyetler Birliğinin önünde uc karakol görevi verilen ülkemizde ağır bedeller ödetmiştir. Bu dönemde Nato’ya alınmamız karşılığında ABD ile 1947-48 yılında imzalanan FULLBRİHGT Eğitim Antlaşması, Köy enstitülerinin kapatılması Kore’ye asker gönderme Nato’ya giriş, Özel harp dairesinin ve Kontrgerillanın kurulması, Komünizmle Mücadele Derneğinin kurulması, İlim Yayma Cemiyetinin kurulması ve 60,71,80 askeri darbeleri tümüyle Türkiye’de sol muhalefetin önünü kesmek, emek ve demokrasi güçlerinin etkisiz hale getirmek üzere planlanmış Emperyal politikalardı.
1990 yılında Soğuk Savaş döneminin sona ermesi yerine küresel emperyal güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda Büyük Ortadoğu projesinin devreye koymaları ve Türkiye’ye bu proje kapsamında eş başkanlık görevi verilmesi, Cumhuriyetin kuruluş sürecinden beri genel olarak bağlı kalınan ve Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’nin Dış Politikası olarak benimsediği “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikası terk edilmiş, Suriye ve diğer komşularla yürütülen komşularla sıfır sorun politikası ve kardeşim Esat politikası yerine düşmanım Esed politikasına geçilmiştir. Devamında başta Suriye olmak üzere diğer Ortadoğu ülkelerinde Arap Baharı adı altındaki etnik, dinsel ve mezhepsel temelde çıkarılan iç savaş sonucunda milyonlarca göçmen ve mülteci masum insan çoğunluğu ülkemize geçmek ve Avrupa ya gitmek üzere yerlerinden ve yurtlarından göç etmişlerdir. Büyük acılar ve dramlar yaşanmaktadır. En son önceki gün 34 askerimiz şehit olmuş çok sayıda askerimiz yaralanmıştır. Hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet diliyor ,yakınlarına baş sağlığı , yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Şimdi ise Suriye de durum içinden çıkılmaz hal almış. Ülkemizde, Suriye de bir savaş sürecin içerisine sürüklenmiştir. İç savaş sürecinde yüzlerce binlerce sivil halk hayatını kaybetmiştir. Bu kaotik savaş koşullarından çıkış yolu bu coğrafyanın tarihi kadim halkları ve ülkeleri barışarak ve güç birliği yaparak tüm emperyalist güçlerin bu coğrafyadan kovulacaktır. Nasıl ki Ulusal kurtuluş savaşı sonucunda Mustafa Kemal önderliğinde tüm emperyalist güçler Anadoludan kovulduysa bugünde Ortadoğu’dan kovulacaktır.
Sevgili dostlar sevgili basın mensupları;
Bu siyasal sürecin değerlendirmesinden sonra ülkemizdeki eğitimin ve eğitimcilerin sorunlarını değerlendirmek istiyorum.
Türkiye’de eğitim sistemi iki önemli tehditle karşı karşıyadır. Birincisi Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla beraber esas alınan bilimsel, demokratik laik eğitim modeli son yıllarda tamamen terk edilmiş din esaslarına dayalı eğitim modeline dönüşüm hamleleri başlatılmıştır. Bu bağlamda 4+4+4 eğitim uygulaması salt İmam Hatip Ortaokulları ve Kuran Kurslarının önünü açmak için hayata geçirilmiştir. Dini Vakıflar ve Kuruluşlar ile Milli Eğitim Bakanlığı çeşitli eğitim protokolleri imzalayarak okullarımıza öğrencilerimiz bu dinci vakıfların kuşatmasına açılmıştır. Dindar ve Kindar nesiller yetiştirmek, Okullarımızın tümünü arka bahçe olarak konumlandırmak istemektedirler.
İkinci olarak eğitimin piyasaya açılması, okulların özelleştirilmesi, Akademik liseleri azaltıp meslek liselerinin önünün açılması, parasız eğitim anlayışı yerine eğitim ticarileşme hamleleri başlatılmış, meslek liselerinde okuyan öğrencilerimiz özel sektörün ucuz iş gücü haline getirilmiş çocuk işçiliğinin önü açılmıştır.
Yine eğitim emekçilerinin öğretmenlerimizin mesleki saygınlığı ortadan kaldırılmıştır. Toplu sözleşme süreçlerinde yetkili yandaş sendikanın işveren hükümetin politikalarına uygun yüzdelik zam dilimlerine rıza gösterip toplu sözleşme imzalamaları meslektaşlarımızın her yıl alım gücünü azaltmış bunun akabinde Mart ayından itibaren artan oranlı vergi dilimine giren arkadaşlarımız yüzde 3-4 lük zammı bile fazlasıyla kaybedilmiştir. Öğretmenlerimizin ve tüm eğitimcilerin mesleki saygınlıkları alım gücüyle ve ekonomik kazanımlarıyla doğrudan ilintili olduğunu unutmamalıyız .bütün eğitimci arkadaşlarımız bankalardan kredi kullanarak yaşamlarını sürdürmektedirler.
Yine öğretmenlerimiz Önce Milli Eğitim Bakanı daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından bir önceki yerel seçim süreçleri sırasında sözü verilen öğretmenlerin 3600 ek gösterge kapsamına alınmaları sözü unutulmuş seçim sonrası iki kez hükümetin yüz günlük eylem planlarına konulduğu halde gereği yapılmamıştır. Eğer öğretmen arkadaşlarımız 3600 ek gösterge kapsamına alınırsa yaklaşık 120bin öğretmenimiz emekli olacak, emekli ikramiyelerine otuz bin TL ek gelir eklenecektir. Maaşlarına yaklaşık altı yüz lira ilave eklenecektir. Ayrıca atanmayan öğretmenlerimiz için de 120 bin kadro açılmış olacak. Bu talebimizin gerçekleşmesi için Eğitim Sen olarak ısrarla ve inatla mücadeleye devam edeceğiz.
Öğretmen atamaları her yıl ihtiyacın %15 oranında gerçekleşmektedir. Şu an itibarıyla MEB’in 120 bin öğretmene ihtiyacı varken yirmi bin öğretmen atanmaktadır. Bakanlığımız ihtiyaç olan tüm öğretmenlerin atanmamasını, bütçede kaynak olmadığı için maliye bakanlığının kadro vermemesine bağlamamaktadır. Oysa sadece on bir tane zengin sermaye grubunun geçen yıl devlete olan üç buçuk milyar TL vergi borcu affedilmeseydi 50 bin öğretmenimizin bu kaynakla ataması yapılabilecekti. Yine öğretmen arkadaşlarımız atanırken KPS sınavından aldıkları puan üzerinden atamaları yapılması gerekirken ayrıca mülakat sınavına yani torpil sınavına tabi tutulmaktadır. Mülakat öncesi atamayı hak etmiş arkadaşlarımız mülakat sonrası elenerek siyasal yandaş kadroların atanması yapılmaktadır. Bu durum okul müdürü, müdür yardımcısı atamalarında da aynı şekilde devam etmekte Liyakat yok sayılmakta Sadakat esas alınmaktadır.
Bunun yanında 1- Milli Eğitim bakanlığına bağlı tüm okullarımızda öğrenci kayıt sistemi çeşitli yöntemlerle esnetilerek özellikle misafir öğrenci uygulamasıyla gerçek dışı ikametgahlarla merkezi okullarda büyük yığılma ve kalabalık sınıflar oluşmakta … böylelikle eğitimde verimlilik düşmektedir
2-Bu durumda derslik sorunuyla karşılaşan okul yönetimleri okul kütüphanesini, laboratuvarları ve spor odalarını dersliğe dönüştürerek okullardaki eğitimin niteliğini düşürmektedir.
3-Bu yıl 4-4-4 eğitim uygulamasının 8 yılı orta okul bölümünden mezuniyet yılı. Bu yıl eğitimi süren mevcut liselerin önünde yüzde 40 daha fazla öğrenci yığılacak fakat bu kapasiteyi karşılaşılacak okul ve derslik yapılmamış durumda … bunun sonucu liselerin önünde yığılacak öğrenciler ya imam hatibe yada meslek lisesine zorunlu yerleştirilecektir.
4- köy okullarımız, öğrenci sayısının azalması gerekçe gösterilerek kapatıldı ve köylerimiz okulsuz ve öğretmensiz bırakıldı … köylerimizde öğretmenlerimizin aydınlatma meşalesi söndürülürken köyden kente göçte hızlandı …
5-Öğrencilerimize milli eğitim bakanlığı ve kredi yurtlar kurumu yurt yapmayınca taşradan gelen yoksul aile çocukları çeşitli dini cemaat ve tarikatların yurtlarına mahkum bırakıldı,,,, bu yurtlarda da çeşitli dönemlerde yaşanan taciz ve tecavüz iddiaları tüm kamuoyunu tedirgin etmeye devam etmektedir .
6- milli eğitim bakanlığı imam hatip liselerine büyük yatırım yaparak destek sağlarken diğer okullarımız ödeneksiz bırakılmaktadır. Dolayısıyla da bu okullarımızda eğitimin kalitesi ve başarısı düşmektedir .
Bu nedenlerden dolayı aşağıdaki taleplerimizi Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümetten talep etmekteyiz.
1- insanca yaşayabilecek ve insan onuruna yakışır yoksulluk sınırının üstünde bir gelir düzeyine çıkarılmamızı istiyoruz .
2- tüm öğretmen ve eğitimcilerin 3600 ek gösterge kapsamına alınmasını istiyoruz .
3- Öğretmenlerimizin ilk ataması, yönetici atama, tayin atama ve yer değiştirmede LİYAKAT esas alınıp MÜLAKATIN tümüyle kaldırılmasını istiyoruz
4-Milli eğitim bakanlığının çeşitli dini vakıf ve derneklerle imzaladığı tüm protokollerin iptal edilmesini istiyoruz .
5- 4+4+4 sisteminin kaldırılıp yerine yeni bir bütünlüklü sisteme geçilmesini istiyoruz .
6- Kamu okullarına kaynak aktarılmasını, yeni okul ve dersliklerin açılmasını istiyoruz.
7- Tüm il ilçe ve beldelerde milli eğitim bakanlığına bağlı öğrenci yurtları yapılmasını istiyoruz .
8- Ders müfredatlarının bilimsel gerçekliklerin ışığında günümüz koşullarına ve eğitim öğretimin pedagojik esaslarına uygun hale getirilmesi ,bilim dışı ideolojik içeriklerin ayıklanmasını istiyoruz
9- MEM tarafından özel okullara ayırılan destek payının tamamen kaldırılmasını bu kaynakların yoksul aile çocuklarına burs olarak verilmesini istiyoruz .
Bu talepleri ısrarla sürdürüp tüm eğitim emekçisi arkadaşlarımızın demokratik, ekonomik ,mesleki haklarını geliştireceğiz ve arkadaşlarımız mesleki saygınlıklarını yeniden kazanacaklardır. Bunun yanında ülkemizdeki eğitim sistemini laik demokratik ve bilimsel esaslara uygun aklın, bilimin ve özgür düşüncenin ışığı doğrultusunda çağdaş hedeflere ulaşması için mücadele vermeye devam edeceğiz. Ayrıca EĞİTİM SEN ve KESK olarak ülkemizde demokrasi , insan hakları, özgürlük, barışın , adaletin sağlanması için bütün emek ve demokrasi güçleri ile birlikte mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. 29.02.2020
Engin NUR
Eğitim Sen Şube Başkanı