
İşte bu konuyla ilgili bazı yasal düzenlemelere rağmen inanılmaz bir şekilde deniz ve toprakları ilelebet yok ediyoruz.
1. 2872 Sayılı Çevre Kanunu
Madde 8: Her türlü atık ve artıkların çevreye zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak alıcı ortamlara (deniz, göl, akarsu gibi) verilmesi yasaktır.
Madde 20: Bu yasağa uyanlara idari para cezası ve gerektiğinde faaliyet durdurma gibi yaptırımlar uygulanır.
2. Denizlerin Kirlenmesinin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik; Gemilerden veya kara kaynaklı faaliyetlerden denize herhangi bir katı ya da sıvı atık boşaltılması, izinsiz bir şekilde yapılırsa yasa dışı kabul edilir.
3. Toprak ve kıyılar, T.C Anayasanın 43. Maddesi “…kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır…” ve 44. Ve 45. maddeleri “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesi ve geliştirilmesi…” ilgili maddelerine göre tarım topraklarının amacı dışında kullanımı, taşınması veya başka amaçla yok edilmesi sıkı kurallara tabidir. Uluslararası Sözleşmelerde ise;
A. Barselona Sözleşmesi (1976):Akdeniz’in deniz ortamının korunmasına dair sözleşmedir.
Türkiye taraf olduğu için denize atık dökülmesini ve deniz çevresine zarar verecek her türlü eylemi engellemekle yükümlüdür.
B. Londra Sözleşmesi (1972):Denizlerin gemilerden, uçaklardan veya platformlardan atık boşaltımı ile kirletilmesini önlemeye yönelik uluslararası anlaşmadır.
Denize tarım toprağı dökmek sadece çevresel değil, hukuki açıdan da ciddi bir suçtur. Hem idari para cezaları hem de faaliyet durdurma, hatta hapis cezalarıyla sonuçlanabilir. Toprak analizleri yapılmalı ve geri dönüşüme veya yeniden kullanımına yönelik çözümler düşünülmelidir.
Denizi kirletmenin olası etkileri oldukça ciddidir ve hem ekosistemler hem de insanlar üzerinde uzun vadeli olumsuz sonuçlara yol açabilir. İşte başlıca etkiler:
Ekosistem dengesinin bozulması: Besin zincirindeki bir türün zarar görmesi, zincirin tamamını etkiler. Bu da biyolojik çeşitliliği azaltır.
İnsan sağlığına zarar: Kirlenmiş denizlerden elde edilen deniz ürünlerini tüketmek, ağır metal veya toksik madde birikimine yol açabilir. Bu durum, bağışıklık sistemini zayıflatabilir, hastalıklara neden olabilir.
Ekonomik kayıplar: Balıkçılık, turizm ve deniz taşımacılığı gibi sektörler deniz kirliliğinden büyük zarar görür. Kirli denizler, turistlerin gelmesini engelleyebilir.
Oksijen seviyesinin düşmesi (Ölü bölgeler):Aşırı besin yüklemesi (özellikle tarımda kullanılan gübreler) alg patlamalarına yol açar. Bu da sudaki oksijeni tüketerek deniz canlıları için yaşanmaz alanlar oluşturur.
İklim değişikliğine katkı: Mercan resifleri gibi karbon tutucu habitatların zarar görmesi, iklim değişikliğini hızlanması gibi birçok sonuç doğuracaktır.
Dünyamızın ve ülkemizin tarımsal üretimin artırılmasına çok daha fazla ihtiyacı olduğu bu dönemde, Ülkemizdeki tarım alanları ve meraların reva görüldüğü muamele mutlu azınlığı da mutlu etmemeli! Küresel ısınmadan dolayı artan Dünya nüfusunu beslemek için en küçük toprak parçasına ihtiyacımızın olacağının ilgililer tarafından çok yönlü olarak irdelenmesi, gelecek nesillere yaşam alanları bırakmamız için bizlerin çok büyük sorumluluğu var. Cemil PEHLEVAN
ŞUBE BAŞKANI