Yine edindiğimiz tecrübelerden yola çıkarak bazı tespitler yapmaya çalışacağız.

Millet olarak toplumun çoğunda görülen “Tahammülsüzlük” maalesef normal günlük hayatımıza da etki ediyor.

Arkadaşın, arkadaşına tahammülü yok.

Komşunun, Komşusuna Tahammülü yok.

Çalışanın, İşverenine Tahammülü yok.

Yolcunun kendisini sağ salim gideceği yere ulaştıracak Şoförüne Tahammülü yok.

Evlatların, Anne ve Babalarına Tahammülü yok.

Akrabaların, birbirlerine tahammülü yok.

İnsanların Hukuk’a Tahammülü yok.

Kendine Şifa verecek olan Doktora, Hemşireye Tahammülü yok.

Yok, yok, yok…

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.

Tahammülsüzlükle ilgili her akşam bütün kanallarda haberler var. Öyle ki; haber saati Tahammülsüzlük haberleri ile dolu.

Tabi Tahammülsüzlüğün de bir ilacı var. Nasıl ki. Her derdin devasını Yüce Rabbimiz yaratmış. Tahammülsüzlüğün ilacı da “SABIR” dır.

Eğer birey olarak, Toplum olarak sabredebilirsek, o zaman birbirimize olan Tahammülsüzlüğümüzde ortadan kalkar.

Dün akşam haber programlarında izlemişsinizdir. Bir şarkıcı (Güya sanatçı ) ismini bile yazıp reklamını yapmak istemiyorum.

Komşusuna yaptığı hakareti tüm dünya izledi. İnsanlık dışı olaya şahit olan iki arkadaşı da öylece baktılar bir müdahale yapmadılar.

Birde sarf ettiği sözler de çok önemli” Sen Ezan mı okuyorsun” diyerek adamcağızı darp ediyor.

Yani adam özel bir meseleden kavga ederken, Ezana karşı oluşunun kinini orada açık olarak ortaya koyuyor.

İşte toplumumuz bu tür insanlara değer veriyor. Bunların konserlerine gidiyor. Bu insanların maddi yönden büyümelerini yardımcı oluyorlar.

Bu konularda da çok dikkatli olmalıyız.

Oysa ki toplum olarak da bireysel olarak da. Sabretmeyi bilmemiz lazım.

Bakın bu konuda Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.leri ne buyurmuş.

“Musîbete karşı “rızâ “hâlinde, şiddete karşı “sabırlı” ve sarsıntı anlarında vakarlı olmak, “velîlerin” âdetidir.” (Burada ki Veli Allah dostu, Yani “Müslüman” olan kişi kastediliyor)

Yine bu Muhterem zat

“İlmin başı, yumuşak huyluluk; hikmetin başı, insanlarla iyi geçinmektir.”

Sahabeden İbn-i Abbâs -rahmetullahi aleyh-;

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın dost(un olmuş)tur.” (Fussilet, 34) âyetiyle ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

“Ayette ifade edilen «en güzel yol»dan maksat, öfke ânındaki sabır ve kötülüğe mâruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde, Allah onları muhâfaza eder, düşmanları da kendilerine boyun eğer. Sanki samimî bir dost olur.” (Buhârî, Tefsîr, 41/1)

Bir haksızlığa maruz kalmışsak, haksızlığın muhatabını af edersek Allah’ın bizleri af edeceğini beyan ediliyor.

Ayet-i kerimede buyrulur:

“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).”

(el-Furkân, 63)

Bütün bu ayetler, Hadisler ve İslam âlimlerinin sözleri hep insanların birbirleri ile iyi geçinmelerini sağlamak için bizlere birer uyarı olarak gönderiliyor.

Sonuç olarak dostlar, zannederim top yekûn bir eğitimden geçmemiz lazım. Her şey eğitimden geçiyor. Kendi geleceğimiz olan çocuklarımızı eğitmek bizlerin boynunun borcudur.

Allaha emanet olunuz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber