VERGİ HAFTASI

Maliye Bakanlığı tarafından 30 yıldır her yıl şubat ayının son haftasında kutlanan vergi haftası bugün itibariyle başladı. Hafta boyunca yapılan etkinliklerle toplumda vergi bilincini artırmak amaçlanırken, bu yıl ilk defa Hazine ve Maliye Bakanlığı çatısı altında yapılacak etkinlikler hafta boyunca devam edecek.

Bu sene Bakanlık “Kahveyle Hatrın, Verginle Katkın Olsun”, “Geleceğin Garantisi Vergilerinizdir, ŞifreSİZsiniz” , “Vergilerle Hayalleriniz Gerçek Olsun” temalı hazırlamış olduğu afişlerle, vergi haftasına oldukça iddialı girdi. Bırakın yurttaşları, maliye emekçilerinin bile anlamakta zorlandığı afiş içerikleri ülkemizin içinde bulunduğu vergi sisteminin karmaşıklığını ve uygulamalardaki ciddiyetsizliği akla getirirken, Bakanlığın bile vergi konusunda topluma somut bir mesajının kalmadığını da ortaya çıkarmış oldu.

Bakanlık tarafından Vergi Haftasının amacı “verginin toplumun tüm kesimlerine benimsetilmesi ve vergiyi gönüllü olarak ödeme alışkanlığının arttırılması” olarak özetlenirken, Türkiye’deki maaş ve ücretleri üzerinden her ay vergisini peşin olarak ödeyen emekçiler doğrudan Vergi Haftasının kapsamı ve amacı dışında kalmaktadır. Türkiye’de toplanan gelir vergisinin son 10 yıl ortalaması alındığında toplanan verginin %92’si emekçilerin ödediği vergilerden oluşmaktadır.

Türkiye’de vergi sistemi ağırlıklı olarak harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergilerden oluşmakta olup, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki oranı %70 seviyesindedir. Kişilerin gelir düzeyine bakılmaksızın herkesten aynı oranda alınan, hem vergi hem de gelir dağılımı adaletsizliğine yol açan dolaylı vergilerde, Türkiye OECD ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Emekçilerin zorunlu olarak tüketmek zorunda oldukları mal ve hizmetler için peşin olarak ödedikleri KDV ve ÖTV başta olmak üzere dolaylı vergiler de doğal olarak vergi haftasının amaç ve kapsamı dışında kalmaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görevi, emekçiler üzerinde bunca vergi yükü varken, hala emekçiler üzerinden vergi gelirlerini arttırmaya çalışmak değil, harcamalar üzerinden değil kazançlar üzerinden alınacak adil bir vergi sistemi kurmak olmalıdır. Sermaye çevrelerine tanınan muafiyet ve istisnaların ortadan kaldırılması başta olmak üzere, bir defaya mahsus konulacak bir servet vergisi ve sonrasında herkesin kazançları üzerinden vergilendirileceği bir zeminin oluşturulması ihtiyaç iken, siyasi iktidarın tercihi sebebi ile emekçiler ve yoksul halkımız vergi yükü altında ezilmeye devam etmektedir.

Bir litre benzinin %55’i, bir cep telefonunun %41’i, bir otomobil fiyatının %77’si vergilerden oluşurken, elektrik ve su faturalarında dörder, beşer kalem vergi ile karşı karşıya kalıyoruz. Başta gıda olmak üzere eğitim, sağlık, giyim vb. zorunlu mal ve hizmet alımlarında KDV, ÖTV vb. dolaylı vergileri peşin olarak ödüyoruz. Ortalama bir hesaplama ile asgari ücretin 1/3’ünün vergilere gittiği bir vergi soygunu ile karşı karşıyayız.

Ödediğimiz Vergiler Nereye Harcanıyor!

Vergi, kamu hizmetlerinden faydalanmanın karşılığı olarak tanımlanırken, içinde bulunduğumuz dönemde verginin tanımı da değişmiş durumdadır. Neredeyse kamu hizmetlerinin tamamı piyasaya açılırken, eğitim, sağlık, yol ve köprü geçişlerinin paralı hale geldiği devlet tarafından yapılması gereken yatırımların yap işlet devret modeli ile fahiş fiyatlarla özel sektöre devredildiği ve bunun bedelinin kullanıp kullanılmadığına bakılmaksızın yurttaşlarımıza ödetildiği bir sistemde yaşıyoruz. Sözde vergilerimizle verilen elektrik, su vb. hizmetlerinin karşılığında ödenen faturalarda, tüketim bedeli dışında tekrar vergilerle karşı karşıya kalıyoruz.

İçinde bunduğumuz ekonomik kriz koşullarında oluşan hayat pahalılığı karşısında Cumhurbaşkanın yaptığı bir konuşmada “Ne diyorlar? Domates, patlıcan, patates, sivri biber diyorlar. Düşünün, bir merminin fiyatı nedir?” sözleri ülke kaynaklarının nereye harcandığının göstergelerinden biridir. Türkiye, “ülkede, bölgede ve dünyada barış”ı ilke edinmesi gerekirken, kaynaklarını askeri harcamalara ayırmaktadır. Ülke kaynaklarını vergi alması gereken kesimlerden aldıkları borçlar karşısında ödedikleri faize, israf ekonomisine, yolsuzluklara harcanmaktadır.

30. Vergi Haftasında da Vergide Adalet İçin Mücadele Etmeye Devam Edeceğiz!

* Milyon dolarlar kazanan futbolcuların gelir vergisi dilimini %15’lik dilimle sabitlerken, yoksulluk sınırı altında maaş ve ücretleri %20 ve daha üzeri vergi dilimine sokulmasına;

* Her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan vergi dilimlerinin yeniden değerleme oranı yüksek çıkınca bu oranın altında arttırılmasına;

* Sinekten yağ çıkarırcasına emekçilerdin vergi alırken, sermaye çevrelerine getirdiği istisna ve muafiyetlerle Türkiye’yi vergi cennetine çeviren anlayışa,

* Olağan hale gelen ve periyodik olarak çıkarılan vergi afları ile yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükelleflerin ödüllendirilmesine;

* Maaş ve ücretlerinden vergileri peşin olarak kesilen, attığı her adımda ödediği dolaylı vergilerin yükü altında ezilen emekçileri, kümesteki kaz misali yolmaya çalışan bu sisteme artık yeter diyoruz!

Maliye Emekçilerinin Talepleri Karşılanmalıdır!

Maliye hizmetlerinin bütünleşmesinin sağlanması, maliye emekçilerinin tekrar bir üst kimliğe kavuşturulması maliye emekçilerinin söz, yetki ve karar sahibi olacağı bir sürecin başlatılması ile mümkün olup, ilk adım olarak maliye hizmetleri yeni bir sınıf olarak tanımlanmalıdır.

Atılacak ikinci adım Türkiye’nin bir çok yerinde aynı mekanda iç içe hizmet veren gelir ve gider birimlerinin birleştirilmesi olacaktır. Üçüncü olarak Bakanlığın denetim işlevi tartışmaya açılmalı, kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunda tüm maliye emekçilerinin işlevlendirileceği denetim süreçleri planlanmalıdır.

Maliye emekçilerinin gelir/gider birimleri başta olmak üzere, kurum içi özel sınavlar bir an önce

açılmalı ve periyodik hale getirilmelidir.

Görevde yükselme sınavlarında mülakat uygulamasına son verilmeli yada yapılan sınavlar objektif kriterlere dayandırılarak denetime uygun hale getirilmelidir. Maliye emekçilerinin ek gösterge talebi karşılanmalı, 400 ile 9000 arası belirlenen ek gösterge rakamlarının kamuda her türlü eşitsizliğin kaynağı haline geldiğinden hareketle, ek gösterge sistemi yeniden yapılandırılmalıdır. En alt sınır 3600 olmak üzere, bütün kamu emekçilerine ek gösterge verilmelidir.

Çalışma hayatında elde edilen her türlü ek ödeme emekli aylığına esas kazanca dahil edilmelidir. Memur/uzman, merkez uzman/uzman arasındaki ücret adaletsizlikleri giderilmeli, uzmanlık kadrolarının iş tanımı yapılmalıdır.

Son yıllarda birisinin ödemeleri bitmeden bir diğeri başlayan, ödeme kolaylığı, yapılandırma, vergi barışı gibi isimlerle kamufle edilen vergi afları, vergisini düzenli olarak ödeyen vergi mükellefleri açısından haksızlık yaratmakla birlikte, maliye emekçilerinin iş yükünü sürekli olarak artırmaktadır.

Af dönemlerinde fazla çalışma yapmak zorunda kalan maliye emekçilerine fazla mesai karşılığı izin verilmekte yada komik miktarlarda fazla mesai ücreti verilmektedir. Çarpık vergi sisteminin iş yükünü maliye emekçilerinin sırtına yıkan Bakanlık, maliye emekçilerinin hakları söz konusu olduğunda kayıtsız kalmaktadır.

BES olarak kuruluşumuzdan bu yana adil bir vergi sistemi talebi ve emekçilerin vergi yolu ile yoksullaştırılmasına karşı mücadele ediyoruz, bu yüzden göstermelik vergi haftası kutlamalarına karşı olduk. Düzenlediğimiz alternatif etkinliklerle emekçilere vergi adaletsizliğini anlatmaya çalıştık. Bu yıl da hafta boyunca yapacağımız eylem ve etkinliklerle mücadelemizi sürdüreceğiz.

Buradan bir kez daha, tüm maliye emekçilerini, göstermelik vergi haftası etkinliklerinin figüranı olmamaya, sendikamızın yapacağı eylem ve etkinliklere katılmaya davet ediyoruz!

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

Yaşasın BES!

MERKEZ YÖNETİM KURULU

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber