Azerbaycan yolunda
Otobüste, dul bir bayanla tanıştım…
Hoş, içten, samimi, biri olan kadın,
21 yaşında kocası ölünce, 2 çocuğu ile dul kalmış…
Çocukları da evlenince, tek başına yalnız başına yaşamakta…
Önce çocukları için evlenmemiş
Daha sonrada serbestçe rahat dolaştığı için evlenmeyi düşünmemiş…
Sürekli Türkiye’ye geliyor ve
Seyahat etmeyi çok seviyormuş…
Benden 5 yaş kadar büyük olan bu kadınla,
Molalarda, hep beraber oturup, konuştuk…
Şu anda 58 yaşında olan bu bayan,
58 yaşında ama 40-45 yaşlarında ancak gösteriyor…
Bunu, her gün 10 km yürümeye,
Akşam, bir tas yoğurttan fazla bir şey yememeye,
Fast food türü yemekleri ise 
Ömründe hiç yememeye borçluymuş…
Azerbaycan’a gittiğimizde 
Yeni arkadaşım beni, evine yemeğe davet etti…
Tabi, “davete icabet etmek gerek” diyerek, davete gittim…
Sofrayı görünce,
Çok güzel hazırlık yaptığını anladım…
Üzüm yaprağından yapılmış dolma,
Biber, Patlıcan ve 
Domatesin içi doldurularak yapılan bir yemek…
Kek, Su böreği,
Gibi yiyecekler hazırlayarak sofrayı donatmıştı…
Biber, Patlıcan ve
Domatesin içi doldurularak 
Yapılan yemeğin adı, “Üç bacılar” imiş…
Yalnızca, içlerine kıyma koyularak yapılan bu yemekte,
Bizimki gibi pirinç hiç yok...
Neşeli geçen yemek, güzel başlamış, güzel bitmişti…

Dul olan Fadime’nin kanı, Temel’e ısınmıştı…
Belli zaman sonra
Fadime, Temel’i, yemeğe davet etmişti…
Şuh bir vaziyette
Temel’in yanına gelen Fadime,

“Temel, benden ne istersin?”

“Yaa Fadime, Hamsi var mi?”

“Tamam yaparım, başka ne istersin?”

“Kara Lahana çorbasi yaninda iyi gider…”

“Başka?”

“Mısır Ekmeği varsa?”

“Başka?”

“Ya Fadime, adam o kadar
Şeyi bulduktan sonra, daha ne ister…”

Bizde, Temel gibi,
Bu kadar güzel yemekleri bulduktan sonra,
Daha ne isteyebiliriz ki…


BAKÜ’DE HALK PAZARI…

Azerbaycan’ın Bakü kentinde
Yayan olarak evden çıkıp, gezmeye karar verdim…
Yolu kaybetmemek için caddelerin
Sokakların isimlerini sorarak, defterime yazdım…
Durduğum cadde, Hasan Aliyev, Caddesiymiş…
Daha aşağıda, Elnur Aliyev Caddesi,
Merkez Cadde, Haydar Aliyev Caddesi…
En büyük, en görkemli Cadde ise İlham Aliyev Caddesi…
Sanırım, bütün cadde ve sokakların adı,
Aliyevlerin adıyla anılıyor…
Sözde, seçimle başa gelen Aliyevler,
İşi çok ayağa düşürmüşler…
Her yerde, her zaman, onların adı anılacak…

Bir halk pazarına denk gelince,
Oraya gidip, köylüleri gözlemleme fırsatı yakaladım…
Doğal yiyeceklerin satıldığı bu pazar, beni büyüledi…
Satıcı insanlar, içten ve samimiler…

Fotoğraf çektiğimi görenler,
“Beni de çek” diye benden istekte bulunuyorlar…
Bu pazarda,
Yiyecek, içecek, hemen her şey var…
Bir turşucu görerek, fotoğrafını çektim…
Bu turşucuda,
Hemen her çeşit meyvenin turşusu var…
Çilek, Hıyar, Biber, Armut, Kayısı, Şeftali, Domates,
Patlıcan ve daha bilmediğim, 
Bir sürü meyvelerin, turşuları var…
Yaşlı bayanlara samimiyetin belirtisi olarak “Hala” deniliyor…
Bu turşuları da,
Yaşlı bir Hala yapıp, satıyor…
Hala, turşuları kendi eliyle yaptığını söylüyor…
Yalnız, tuz ve suyun kullanıldığı bu turşular, şifa kaynağı imişler…
Hepsinden tadabileceğimi söyleyen Hala, ikram etti bana…
Ancak
Midem hassas olduğundan, kabul etmedim…
Ama Kayısı ve Şeftali turşularının tadını merak ettim…
“Belki, başka bir zaman tadarım” temennisi ile çıktım oradan…

Azeri dilinde,
“Maşın” arabaya deniliyor…
Ara sokaklarda gezerken, bir evin önünde yazan yazı 
Epey dikkatimi çekmişti…
O yazıda,
“Burada maşın saklamayın,
Yoksa ananızı si.erem” diye yazıyordu…
Demek ki, 
Adamı kızdırıp, çok bunaltmışlar…

Ya bilerek veyahut latife olsun diye, 
Her evin önünde 
Bir tane maşın varken,
Onun evinin önünde üç tane maşın vardı…

30.07.2021
Rahman AYHAN
Araştırmacı Yazar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber