DR. GÖKHAN PEKER VE DR. İBRAHİM ALTUN İLE ORTOPEDİ VE TRAVMOTOLOJİYİ

Trabzon  Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ortopedi ve Travmatoloji  Öğretim Görevlisi olarak hizmet eden Dr. Gökhan Peker ve Dr. İbrahim Altun ile ortopedi ve travmatolojiyi konuştuk.
      Dr. Gökhan Peker ilk ve orta öğrenimini Trabzonda tamamlayıp, ardından yomra fen lisesinden mezun olarak 2000  yılında İstanbul Üniversitesi  Çapa Tıp Fakültesinde tıp eğitimine başladı. 2006 yılında İstanbul Bakırköy Eğitim ve Araştırma hastanesinde ortopedi ve travmatoloji ihtisasına başladı. 2012 yılında Kanuni Eğitim ve Araştırma hastanesine başlayıp halen bu görevine devam etmektedir.

      Dr . İbrahim Altun ilk, orta ve lise eğitimini Adanada tamamladıktan sonra 1996 yılında Erciyes Üniversitesinde İngilizce tıp eğitimine başladı, 2003 yılında eğitimini tamamlandıktan sonra aynı yıl Ankara Eğitim ve Araştırma hastanesinde aile hekimliğine başladıktan sonra 2005 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ortopedi ve travmatoloji ihtisasına başladı. 2011 yılında mezun olduktan sonra Kanuni Eğitim ve Araştırma hastanesine başlayıp halen bu görevine devam etmektedir.
      

Hastanemizde şuan 2 Dr. öğretim görevlisi ve 6 uzman hekim olarak halkımıza hizmet edilmektedir. Hastanemizde günümüz ortopedik hastalıkları en güncel yöntemlerle, bilimin ön gördüğü doğrultuda en doğru şekliyle başarılı bir şekilde yapılmaktadır.

      Kliniğimizde sıklıkla eklem hastalıkları, travma sonrası kırıklar, spor cerrahisi, bölgemizde çoğu klinikte yapılmayan kol ve bacak kısalık ve eğriliklerinin düzeltilmesi, omurga kırığı, eğrili(skolyoz) ve kamburluk gibi hastalıklar tedavi edilmektedir.

     Hastanemiz yaşadığımız bölgede başlıca travma hastanesi olarak hizmet etmekte olup uzman ekiplerce yönetilen, yoğun bakım uzmanı, göğüs cerrahisi uzmanı, kalp ve damar cerrahisi uzmanı, genel cerrahi uzmanı ve ortopedi uzmanlarıyla ve yeterli yoğun bakım yatak kapasitesi ile her türlü travma hastasına en doğru ve uygun bir şekilde yaklaşılarak başarılı sonuçlar elde edilmektir.

     Eklem hastalıklarında diz, omuz, kalça ve ayakbilek kireçlenmesine yönelik protez cerrahisi, diz eklemi artroskopik(kapalı) hastalıklarından başlıca menüsküs yırtığı tamiri ve ön-arka çapraz bağ tamiri gibi diğer spor yaralanmaları yine aynı yöntemle(kapalı) omuz çevresi tendon yaralanmalarının tamiri yapılmaktadır.
    Çocuklarda en sık görülen çarpık ayak, kalça çıkığı gibi hastalıkların tedavisi yapılmakta olup yine çocuk ve adolösan çocuk grubunda daha sık olmakla beraber toplumumuzda sık görülen çağımızın hastalığı omurga eğriliği(skolyoz ve kamburluk) hastalıkları, kol ve bacakta doğuştan veya travma sonrası meydana gelmiş kısalık veya eğrilikler başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
       Bugün özellikle üzerinde durmak istediğimiz hastalıksa çocuklarda sık görülebilen erken teşhis ile yüzde yüze yakın sağlığına kavuşma imkanı varken geç kalındığında hastaya birçok defa ameliyat yapılması gerekebilecek ve sonunda başarısız olma ihtimali yüksek olan en ciddi toplumsal hastalıktan kalça çıkığını(GKD) bahsetmek istiyoruz.
       Uluslararası kaynaklara göre dünyada %0,4 ile %17 arasında görülmekle beraber ülkemizde görülme sıklığı net olarak bilinmemektedir. Yapılan çalışmalarda ülkemizde 1000 canlı doğumda yüzde 5 ile 15 arasında olduğu öngörülmektedir.
       GKD kızlarda erkeklere göre 4 ile 8 kat fazla görülmektedir. Bu hastalıkta tek bir etkenden bahsetmek yanlış olmakta, bir çok etkenin rol oynadığı bir hastalık olarak tanımlamak daha doğrudur. Genetik ve etnik nedenlerin önemli rol oynadığının yanında risk faktörleri olarak tanımlayacağımız GKD açısından araştırma yapılması açısından bizlere işaret eden önemli bazı durumlarda eşlik etmektedir. Hastalığa sebep olan nedenleri sıralayacak olursak; öncellikle  genetik geçişli bağ gevşekliği veya asetabulum(kalça yuvası) yetersizliği  birinci sırayı almaktadır. Bu yüzden kalça çıkığı hastalığında %20 sinde aile öyküsü mevcuttur. Bunların yanında bebeğin anne karnındaki anormal pozisyonu(özellikle gebeliğin son 3 ayında makadi duruş) çok önemli risk faktörüdür. Üçüncü en önemli risk faktörüyse ülkemizde sıklıkla yapılan bebeğin kundaklanmasıda bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olduğu kanıtlanmıştır. Bunların yanında doğumdan sonra bebekte omurga bozukluklarının ve ayakta deformite(çarpık ayak, düz tabanlık vb.) olmasıda bebekte kalça çıkığı olması açısından önemli bir uyarıcıdır.
       Kalça çıkığının tanınması en önemli bir durumdur, çünkü erken tanı ve tedaviyle büyük ölçüde hastalık tam anlamıyla tedavi edilmekle beraber geç kalındığında ise bir çok defa ameliyatlar yapılması gerekebilmekte, istenilen sonuca zorlukla veya ulaşılamamaktadır. Hastalığı tanımada öncelikle ebeveynlerin bebekte bacakta kısalığın olmasına, bacak çizgilerinin orantısız olmasına ve bacak duruş şekline dikkat etmeliler. Dış görünümü normal olan bebeklerin bile kalça çıkığı olabileceği akıllardan çıkarılmamalıdır ki bu yüzden ülkemizde artık her bebek için rutin olarak yapılan görüntüleme yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu yöntemlerden ilk ve başlıca olan hızlı, kesin ve çocuk için zararlı olamayan kalça USG(ultrasoun)dur. USG ile en iyi bir şekilde kalça uyumunu, hastalıklarını tespit edilmekte ve sonradan olabilecek cerrahi girişimleri büyük oranda azaltmaktadır. 6. aydan sonra ise kemik gelişimi başladığından dolayı röntgen ile kalça çıkığı tam olarak tespit edilmektedir.
          Kalça çıkığı tanısı konulduktan sonra hastaya tedavi planlanmaktadır. Tedavi bebeğin yaşıyla değişiklik göstermektedir. Tedavideki amacımız en kısa sürede kalça eklemini anatomik olarak yerine oturtmak, bunu sürdürerek asetabulum (pelvisdeki kalça yuvası)  ve uyluk(femur) kemiğinin normal gelişimini sağlamak, oluşabilecek kalıcı kalça hasarını gidermek ve komplikasyonların olmasını önleyerek hastaya yaşam boyu işlevsel bir kalça eklemi sağlamaktır. Tanı ne kadar geç konursa yapılacak girişimlerin karmaşıklığı ve komplikasyon riski artar. Basitçe tarifleyecek olursak kalça çıkığının tedavisi ilk altı ay evde, altı ay sonrasında ise ameliyathanede olmaktadır.
         İlk altı ayda sıklıkla uygulanan pavlik bandajıdır. Bu yöntemde başarı ebevyn eğitimi ve ebeveyn-hekim işbirliği son derece önemlidir. Çünkü evde bu bandajı değişik sebeplerden dolayı çıkarıp-takmak gerecek ve aile bunu doğru bir şekilde yapamazsa tedavi olumsuz seyredecektir. Bandaj ile tedavi başarısı %80 ile %100 arasındadır.3-4 haftalık USG ile takibi yapılır ve eğer takibinde bir aşama ilerleme olmazsa yöntem sonlandırılarak daha rijid bandajlarla tedaviye devam edilmektedir. Altı aydan 18 aya kadar olan çocuklarda bandaj ile düzelmeyen kalçalara veya geç tanı konulan hastalara kapalı veya açık ameliyat yöntemi ve alçılamayla tedavi edilir. On sekiz aydan sonra önceki yöntemlerle tedavi edilse bile asetabulumun(pelvisdeki kalça yuvası) yeniden şekillenme yeteneğinin azaldığı ve asetabular yetmezliğinin  devam edebileceği varsayıldığından  dolayı artık pelvis (leğen) kemiğine yönelik düzeltme ameliyatları gerekmektedir. Bu ameliyatları daha çok 18 ay ile 6-8 yaş aralığında olan hastalarda yapılmaktadır. Genel yaklaşım olarak cerrahi girişim tek taraflı çıkıklarda 10 yaş iki taraflı çıkıklarda 8 yaş üst sınır kabul edilmektedir. Belirtilen yaşlardan daha büyük çocuklarda cerrahi girişim daha büyük problemlere yol açabileceğinden dolayı pek tercih edilmemektedir. Bu hasta grubu ise ileri yaşlarda kalça kireçlenmesi gelişmesinden sonra kalça protezi(total kalça protezi) ameliyatı ile tedavi edilebilmektedir.
      
         Öncelikle hastaya zarar vermemek gibi bir felsefeyle hizmet verdiğimiz hastanemizde bilimsel,modern ve doğru yöntemlerle hastalarımıza hak ettiği sağlığı ve mutluluğu sunmak  kutsal görevimizdir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber