Kendisine değer verdiğim bir arkadaşım, beni arayarak gerek sosyal medya yoluyla ve gerekse siyasal içerikli yazılarım nedeniyle muhalefete çok yüklendiğimi ve bunu yapmamam gerektiğini ifade etmiştir.

Beni eleştirdiği için öncelikle bu arkadaşıma gönülden teşekkür ediyorum.

Kendisi ile telefon konuşmamız esnasında yeterli cevap veremediğimi düşünüyorum. Zira o esnada otomobil kullanıyordum.

Beni bir Ak Partili kabul ederek bu ülkeyi yönetecek olan kişiyi hapse attığımızı ve ülkemizin çok kötü yönetilmekte olduğunu, örnek olarak da konut kiralarının fırlayıp gittiğini, iktidarın kendi adamlarının yolsuzluklarını görmeyip muhalefetin belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyum atadığını ve bütün bunların kabul edilebilir olmadığını ifade etmiştir.

Bu dostuma öncelikle şunları ifade etmeliyim;

Bir defa ben partizan birisi değilim, doğruya doğru eğriye ise eğri demeye çaba gösteren biri olduğumu düşünüyorum.

Hangi parti olursa olsun eğer bir iktidar yani yönetme gücü elinde varsa ki belediye başkanları da bunlar arasında sayılabilir, iktidar gücünü elinde bulunduranlar eleştirilir. Kaide budur.

Ben yazılarımda Ak Partinin iktidar gücünü gelir dağılımı adaletsizliği üzerinde gösteremediğini, bu nedenle de bu ülkede kiminin yiyip kiminin baktığını defalarca anlatmaya çalıştım.

Ayrıca bu gelir dağılımı adaletsizliğinin üretim tüketim dengeleri üzerinde büyük oynamalara neden olduğunu ve hatta çeşitli kavga ve geçimsizliklerin bir numaralı nedeni olduğunu anlattım ve halen de anlatmaya çalışıyorum.

Rahmetli N.Fazıl Kısaküreğin deyimi ile “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” özdeyişi ile defalarca eleştirdim.

Benim bu eleştirilerimi iktidarın duymamasını anlıyorum ama muhalefet neden dile getirmiyor, bunu anlamıyorum. Aslında anlamıyor da değilim anlıyorum. Çünkü onlar da ayni adaletsizliklerden nemalanıyorlar da ondan.

İstanbul büyük şehir belediye Başkanı Sayın E.İmamoğlu, nasıl olsa beni halk seçti kimse kılıma dokunamaz demeye çalıştığı kendi ifadelerinden ayan beyan anlaşılıyor. Kendine iktidar tarafından bir şey yapılırsa bahane hazır “Beni çekemiyorlar yıpratmaya çalışıyorlar” demek suretiyle her ne yaparsa meşru sayılacağını sanıyor. Dünyada böyle bir düzen yok.

Sizi halk seçti ise sizi görevden alanları kim seçti onlar gökten zembille inmediler ya onları da halk seçti.

Bu noktada yargıya güven konusu gündeme geliyor. Yani yargı iktidarın emri ile İmamoğlu ve sair Belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyumlar atıyor denilerek yargıya güvenmediklerini anlatmaya çalışıyorlar.

Hakkında olumsuz hüküm verilen hiçbir kimse yargıya güveniyorum demez. Bu çok doğaldır.

Haklarında soruşturma kararları verilen insanlar peşinen yargıyı bu yolla töhmet altında bırakmaya çalışıyorlar. Bunu çok yanlış buluyorum.

Atalarımız “Orman Çakalsız olmaz” demişlerdir. Mutlaka yargı mensupları arasında da bilerek veya bilmeyerek yanlış yapanlar olur. Buna kimsenin bir diyeceği yoktur. Eyvallah ama bütün bir yargı camiasını töhmet altında bırakmak neyin nesi?

İBB Başkanı Sayın E.İmamaoğlu hakkında ileri sürülen iddia ve isnatlardan aklanması için yargılanması en doğal süreçtir. Buna neden karşı çıkılır anlamıyorum.

Sadece okuduğu bir şiir yüzünden İBB Başkanı iken Silivri ceza evine gönderilen Erdoğan hakkında bugünkü muhalefetin yazıp çizdiklerini de hatırlıyorum. Adama yerden yere vuruyorlardı. Kendisine isnat edilen suç açısından asla İmamoğlu ile kıyaslanamaz.

Türk yargısına daima güvenmek zorundayız. Aksi halde tahmin edilemez sonuçlar doğar.

Bir de E.İmamoğlu’nun diploma iptal süreci var. Bu duruma ilişkin şikayetler de diğerlerinde de olduğu gibi CHP liler tarafından ortaya atılmış iddialardır. İddiaların doğruluğu ispat edilerek diploma YÖK tarafından İPTAL edilmiştir.

Bir gün iktidar değişir ve kendisine bir diploma hediye ederler buna karışmam olur mu olur.

Bir birey olarak diplomanın varlığı veya yokluğunu hiç önemsemiyorum. Ancak, Sayın İmamoğlu’nun da bu ülkeyi yönetecek bir yeteneğinin olduğuna da asla inanmıyorum.

Bunlar benim şahsı görüşlerim. Nihai kararı elbette Türk Milleti verecektir.

Telefonla beni arayarak eleştirilerde bulunduğunu söylediğim o dostum arkadaşım Ü.Özer ben kendini çok severim. İyi bir sanatçıdır.

Bir eleştiri de yakında hayatını kaybeden THM sanatçısı Volkan Konak hakkında bir yerde konuşma esnasında benim kendisini sevmediğimi söylemiş olmamdır.

Buna da kısaca bir cevap vermek isterim. Şöyle ki, bütün sanatçıların, sağı solu yok, siyasi taraftarlık yapmamalarını isterim. Siyasi yan tutan adamdan sanatçı olmaz. Mutlaka her bireyin bir siyasi görüşü vardır ve olmalıdır da. Ancak, bunu kamuoyunda alenen söyleyerek tarafını belli etmesi asla hoş karşılanamaz.

Topluma öyle mal olursunuz. Aksi takdirde bir kesimin sanatçısı olursunuz.

Netice itibariyle muhalefet de eleştirilir ki, işini doğru yapsın. Eleştirilmez kimse yoktur. Bu günkü muhalefetin iyi muhalefet yaptığı kanaatinde değilim.

İyi muhalefet şöyle dursun çok kötü muhalefet yapıyor.

Mesela ben bu muhalefetin hangi kadro ile ve hangi projelerle halkın karşısına iktidar olarak çıkmak istediği bilmiyorum.

İktidarın her yaptığına yanlış demek bir muhalefet taktiği olamaz. Olursa buna kolaycılık denir.

Ekrem İmamoğlu İBB başkanı olmak için ileri sürdüğü hiçbir projeyi hayata geçirememiştir. Başkan olmasını Ak Partiye olan tepkiden almıştır.

Sonuç olarak şunu söylemeliyim ki, İstanbul’un hali ortada taş taş üstüne konulmamış ulaşım sekteye uğramış, pek çok ihale yolsuzlukları kendi partililerince ortaya atılmış bir başkan durumundadır.

Ne olsa idi iyi olurdu, hakkında kendi partililerince ortaya atılan iddia ve isnatları yargı incelemese mi iyi olacaktı. Bir türlü anlamış değilim. 10.05.2025

M.Saullah SAĞLAM

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber