Eskiden yolculukta, bir toplantıda ya da yeni tanıştığınız birinden duyardınız bu sözleri.
Hiç de zorunuza gitmezdi çünkü konuşmak, samimi olmak için kurulan bir cümleydi bu.
Bazen saatlerce sürecek yolculuklar başka türlü nasıl geçerdi?
Yanınızda oturan kişiye daha "Merhaba" bile demeden gülümseyerek sorulurdu "Nerelisiniz?"
Amaç elbette onun özel hayatını deşelemek değil; yalnızca masumane bir dostluk bağı, bir samimiyet köprüsü kurabilme çabasıydı.
Hele bir de aynı memleketli çıkılınca; o kilometrelerce süren yolculuk kısacık gelirdi insana.
Ardından adres, telefonlar alınır ama sonradan bazen çok az görüşülür, bazen de kaybolur giderdi eldeki veriler.
Bir de memleketinize gelen yabancı birinin memnun olması için ne yapacağınızı bilemezdiniz.
"ANADOLU İNSANI" derdik ve hepimizde saygı ve sevgi uyandırırdı böyle kişiler.
Gelelim günümüze:
Artık memleket falan kalmadı, herkes evini barkını bırakıp başka şehirlere göç etti, oraları mesken tutmaya çalışıyor.
Huzurlu mu?
Hayır!
Mutlu mu?
Hayır!
Elinde varsa karnını doyurabiliyor, yoksa çoluk çocuk aç yatıyor, itilip kakılıyor! 
Oysa geldiği topraklarda komşuluk vardı, insanlık vardı, sevgi vardı, saygı vardı...
En çok göç edenlerin başında ben geliyorum, sıkılmazsanız anlatayım. 
Benim Annem, Babam Uzungöl-TRABZON'da doğmuş büyümüş. Evlenince oradan ayrılıp Erzurum'a yerleşmişler ve bizler orada dünyaya gelmişiz. Ardından Soma'ya göç ettik. İlk, orta ve liseyi orada bitirdim. Üniversite için ilk olarak Isparta'ya (1 yıl) oradan İstanbul'a gittim ve orada 23 yıl yaşadım. O süreçte Ailem İzmir'e yerleşti. Yozgat'lı biriyle evlendim.
Sırasıyla 2 yıl Düzce, 4.5 yıl Aydın, 4.5 yıl Kuşadası, 5 yıl Iğdır'da  kaldıktan sonra son olarak 2 yıldır Rize'de yaşıyorum.
"Ay sen kuş musun?" dediğinizi duyar gibiyim.
Hele bi sorun "Ne diye anlatıyorsun bunları?" diye.
Anlatıyorum çükü biri bana
"Hemşerim memleket nire?" diye sorsa ben ne cevap vereyim?
Tıpkı köyünden, topraklarından kopan o ANADOLU İNSANI gibiyim; korkak, dışlanan, güven duygusunu kaybetmiş fakat içi insan sevgisiyle ve vatan sevgisiyle dolu biriyim.
Üzülüyorum yaa!
Dünya ülkeleri neredeyse aralarındaki sınırları kaldırıyor; biz de ise şehir şehir, köy köy, sokak sokak sınırlar kalın çizgilerle yeniden çiziliyor sanki.
Yıllar önce bir uzman ve bu konuya dikkat çekiyordu. "Gettolaşma, ülke için bir tehlikedir!" diyordu. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum.
İnsanlar  hemşehrileriyle aynı yerlere taşınıp memleketlerindeki birlik beraberliklerini buralarda sürdürmeye çalışıyorlar. Dışarıdan gelecek müdahalelere karşı bir olup defans oluşturuyorlar. Kültürlerini tıpkı köylerindeki gibi yaşamaya çalışıyorlar.
Karşı cenah da aynı davranışları sergileyince uyumsuzluk başlıyor, çatışmalar yaşanıyor doğal olarak.
Sen-Ben oluyor ve taraflar ortaya çıkıyor. Ayrışmanın en belirgin göstergesidir bu.
Özellikle birlik beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan bu günlerde birbirimize sıkı sıkı sarılmamız gerekirken; memleket meselesini  hemşehriciliğe indirgemek hiç doğru bir şey değildir.
Bu bizleri ayrıştırmaktan, birbirimize düşman etmekten ve düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir işe yaramaz.
Diyorum ki; aynı Bayrağın altında aynı tarihi, aynı kültürü, aynı yazgıyı paylaşıyoruz.
780.000 kilometre kara vatanımızın her karışı bizim, hepimizin.
82 milyon insanımızın hepsi bizim kardeşimiz.
Hiç bir ayrım yapmadan:
"HEPİMİZ TÜRKİYELİYİZ!" demeliyiz. 

Saygılarımla
Sebahat Karagöz

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber