banner240
banner237
banner238

Daha biz çocukken hayatımıza giren televizyon evlerimize güneş gibi doğunca, çok mutlu olmuştuk.
Konu komşu akşamları televizyonlu evlerde toplanıp, sıra sıra dizilir, o masum dizileri izlerdik; Küçük Ev, Dallas, Kaçak...
Böylece 1 LEVEL(!) atladık! 
Gel zaman git zaman, her eve giren TV lerle birlikte beyinlerimize birşeyler vermeye başladıklarını anlayamadık. 
Masumiyet yavaş yavaş yerini şiddete, kültür dezenformasyonuna, ahlaksızlığın normalleştirildiği film ve programlara bıraktı.
Eğer geriye dönüp bakarsanız çok değil 35-40 yıl önceki yaşam algımızla bugünün ne kadar farklı olduğunu fark edersiniz.
Elbette bunu büyük oranda evlerimize kendi ellerimizle ve büyük hevesle soktuğumuz TV lere borçluyuz.
Öngöremediğimiz şey; bu aletin toplum sağlığı açısından ileride başımıza getireceği felaketlerdi.
İşte ta o zamanlarda başladı ailenin temelleri sarsılmaya.
Çocuklar filmlerde gördükleri karakterlere bürünüyor, karı - koca yine filmlerde gördükleri kadınlara ve erkeklere özenip birbirlerinden uzaklaşıyor, bizlerle birlikte evdeki eşyalar, üstümüzdeki giysiler, yediğimiz içtiğimiz her şey hızla değişiyordu.
Öyle sıkıntılı dönemlere girdik ki toplum olarak
"Bir maaş yeterli olmuyor, hadi kadını da çalıştıralım!" diyerek belki de ona en büyük haksızlığı yaptık ve kadını sokağa attık.
Peki evin ekonomisi düzeldi mi?
Hayır!
Çünkü üretim yapmıyor hızla tüketiyorduk.
İşte o sıralarda hayatımıza yepyeni iş tanımları girdi; gündelikçi, bakıcı...
Kadının evdeki boşluğunu başka kadınlarla doldurmaya başladık.
Hayatımızın en değerli varlıkları çocuklarımızı cahil kadınlara emanet ettik daha iyi yaşamak uğruna ve maalesef çocuklarımız kaydı gitti ellerimizden. 
Yaşayabildik mi peki?
Hayır?
Çünkü iş hayatı kadını yordu; ağır iş koşulları, baskı, taciz ve tecavüzler yaşanmaya başladı.
Kadının cephesinde durum buyken, erkek de tüm şartlarını zorlayarak ailesi ve kendisi için daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, daha iyi bir yaşam peşinde çabalamaktan yorgun düştü.
Sonuçta aileler parçalandı ve o zavallı çocuklara oldu olan; hep birlikte psikolog ve psikiyatrist arayışına girdik.
Bir anda toplumun çok büyük bir bölümü ilaç bağımlısı oldu.
O sıralar da evlerimize sinsice bilgisayarlar girdi, sevindik yine "Harika bişey bu ya!" dedik. 
Günün çoğunu onların başında oturarak geçiriyorduk.
"Al bak İKİNCİ LEVEL(!) dasın!" dediler, biz bunu iyiye yorduk bir kere daha sevindik tabi! 
Farkına varmadan hem kullandığımız ilaçlardan hem de oturmaktan; obez olduk!
Derken, hop diye bir bomba bulduk avucumuzun ortasında; artık sokakta, evde, yemek yerken, toplantıdayken, işteyken gözümüz hep o ekranlardaydı. 
"Kim ne yazmış, kim nasıl yorum yazmış, kaç like aldım? "
Oldu mu sana 3.LEVEL(!)
Hızla yükseliyorduk ve başımız dönüyordu! 
Bir fırtına bizi hızla bulunduğumuz gerçek alemden uzaklaştırarak, sanal aleme doğru sürüklüyordu.
Artık aile, komşu, arkadaş kavramları anlamını yitirmiş ve biz yapayalnız kalmıştık. 
İşte kafayı böyle yedik!
Bitmedi!
Önceleri filmlerde  çok hoşumuza giden  o robotlar vardı ya; onlar girdi hayatımıza, işlerimizi ellerimizden aldılar!
Yapay zekayla mücadele edemez olduk veee sonunda eve kapandık!
Sanal paralarla elimizde avucumuzda kalan son kuruşumuz da yakında  yok olacak!
Gözümüz kapalı arka arkaya atladığımız LEVELLAR( seviyeler)  ayaklarımızı yerden kesti ve biz kendimizi havada asılı bulduk!
Midemiz bulanmaya başladı! 
Bu gerçek değildi, olamazdı da zaten!
Aslında halüsünasyondu gördüklerimiz! 
Benliğimizi kaybediyorduk sadece, olan buydu! 
Sevgili Dostlar!
Birileri bizi insanlıktan çıkarmaya çalışıyor, anlamamız lazım!
Bu günlerde sanal portalların gizli bilgilerimize erişimini tartışıyoruz değil mi?
"Yahu ne gizlim var ki, neyimi ele geçirecekler?" diye düşünenlere cevabım:
Kardeşim haklısın zaten her şeyin elden gitmiş, sıra  beynini ele geçirmeye kaldı.
Yani bir sabah uyanınca sen seni tanımayacaksın! 
Bu son hamleleri!
Şimdi iyice bir düşün, aynanın karşısına geç aklınla son kez incele kendi kendini!
Eğer şu an kendine gelmezsen çok kısa bir süre sonra sen sen olmayacaksın!
Oyun sona erecek ŞAH-MAT yani! 

Saygılarımla
Sebahat Karagöz

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1

banner220



Günebakış Trabzon Haber