Biliyorsunuz,
Partili
Cumhurbaşkanlığı olmadan önce
Yasama, yürütme,
Yargı diye,
Kuvvetler ayrılığı vardı…
Bu dönemde olan işler 
Bu kurumların,
Denetiminde olduğundan,
Genellikle
En doğruya yakın işler olurdu…
Kurumların hepsi bir yere bağlı olmaz,
Haksızlık karşısında dik duran,
İcabında 
Kuvvetler ayrılığını oluşturan
Kurumlar olurdu…
Şimdiki gibi
Her yerden,
Her kurumdan,
Bir kişi sorumlu olmaz
Ve
Yanlış çok az olurdu…
Yanlış olursa,
Muhalefet 
Muhalifliğini yaparak,
Olaya müdahale etmeye çalışırdı…
Ve
Kamuoyu oluşturulur,
Hak eden
Hak ettiği yerde olur,
İktidar
Torpil yapsa bile,
Bu 
Sınırlı sayıda olurdu…
Üniversitelere
Rektör olacak kişinin
Uluslararası 
Makaleleri olması,
Hatırı sayılır
Bilim İnsanı olması
Ve
İnsanlarla iyi geçinir olması gerekiyordu…
Fakat
Partili cumhurbaşkanlığı
Sisteminde,
Bunların hiçbirinin 
Olması gerekmemektedir…
Şu andaki 
Rektörlerin % 70’inin
Hiçbir
Bilimsel yayını yok…
Kim
Cumhurbaşkanına ulaşır
Ve
Kendini 
Daha iyi yandaş olarak gösterebilirse,
O,
Rektör olarak atanmakta…

Anadolu’da ki elit
Bir üniversitenin rektörü olan hoca
Rektör atanmadan önce,
Cumhurbaşkanına
Ne kadar yakın olduğunu 
Kanıtlamak için çevresindekilere,
“Sayın Cumhurbaşkanı
Beni
Kucağına alır,
“Sarı Papatyam” diye severdi” diyordu…
Yanındakilerden
Bir hoca,
“Hastir lan yavşak,
Cumhurbaşkanı seni
Kucağına alıp sevdiği zaman
Ne Cumhurbaşkanı,
Ne Başbakan,
Ne de
Daha İstanbul’a başkan olmamıştı
Ve
Sıradan bir insandı…
Sen onu
Nereden tanıyorsun ki,
Seni 
Kucağına alıp,
“Sarı Papatyam” diye sevsin…
Sonra
Senin yaşın ile 
Sayın Cumhurbaşkanının yaşı arasında
Taş patlasın
10 yaş kadar fark var…
Ona 
Yakın olduğunu kanıtlamak için
Kucağına alıp,
“Sarı Papatyam” diye,
Sevmesine gerek var mı?
Ayrıca 
Sen bilim insanıyım diye geçiniyorsun,
Gerçek 
Bir bilim insanına,
Bu gibi sözler 
Yakışıyor mu?” diye söylemişti…

“ Hayır
Ben gerçek diyorum,
Sayın
Cumhurbaşkanı beni kucağına alır,
“Sarı Papatyam,
Sarı Papatyammmmmmm derdi, diyordu…
Bende
“Tamam ulan,
Sarı Papatya, Sarı Papatya” diye,
Ona bağırırken,
Bir perçem kalan saçlarım
Eşimin elinde,
Olanca gücüyle çekiyordu…
Can havli ile uyanmış,
“Ne oluyor” diye,
Anlamaya çalışıyordum…
“Hayatım, aşkım
Ne oldu yine” diye bağırıyordum…
“Çabuk söyle,
Sarı Papatyam dediğin kimdir?
Kim o kadın,
Sen beni 
Sarı garılarla aldatıysin”
“Yok hayatım
Bir rektör adayı
Herkese
Sayın Cumhurbaşkanı
Beni
Kucağına alıp,
Sarı Papatyam diye severdi, diyormuş…
Rüyamda 
Onu gördüm sanırım,
Bırak saçımı,
Kâbus görüyordum, kabussssss”
Meğer
Yine kâbuslar görüyormuşum…
Neyse
Hanımı zor ikna ettim…
Cevat Hoca
Yurt dışına görevli olarak çıktıktan sonra
Epey havalara girdi…
“Beni oku” dedikçe,
Nazlanıp, duruyor…
Ne biliyim,
Okumak için para mı istiyor, anlamadım…

02.10.2023
Rahman AYHAN
Gazeteci-Araştırmacı Yazar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber