İnsanın olduğu yerde hastalıkta olacaktır. Çünkü hastalanma her canlının doğasında vardır. Burada önemli olan hastalanmamaya çalışmak hastalandığında da hastalığa çare aramak lazımdır.

Peygamber efendimiz mübarek sözlerinde birinde şöyle buyurmaktadır; Allah Teala ölümün haricinde her türlü hastalığın şifasını yaratmıştır. “ Buradan anlamaktayız ki Allah ölümün haricinde her hastalığın şifasını yaratmış ne ki araştırıp şifasını bulmamız bizlere teşvik edilmektedir.

Peygamberimiz zamanında hastalıklara sebep olarak midenin doldurulması gösterilmektedir. Yeme adabı olarakta yemek esnasında medenin üçe ayrılması ve midenin üçte birinde yemekle üçte birinde havayla üçte birinde de suyla doldurulmasını tavsiye etmiştir.

Bu kaidelere uyan Sahabe efendilerimiz yıllarca hasta olmamışlardır. Hatta konu o kadar önemli ki Komşu Avrupa’dan İslam diyarlarını gönderilen doktorlar yaklaşık üç sene Medine’de kalmışlar bir tane hasta olmadığına şahitlik ettikten sonra bu nasıl bir şeydir deyip Müslüman olup ülkelerine döndükleri tarih kitapları şahitlik etmektedir. Haris bin kelede hazretleri az sayıda olan hastalara baktığı kayıtlarda vardır.

Tıp ilmi binli yıllarda büyük gelişme göstermiştir. Binli yıllarda Ebu Bekir Razi ve İbni Sina tıpla ilgili son derece büyük çalışmalar yapmışlardır. İbni Sina’nın yazdığı El Kanun fit Tıp adlı eseri o derece kıymetli ki Orta çağ Avrupa’sında onlarca yüz yıl üniversitelinde okutulmuştur. Binli yıllarda kanserin teşhis tedavi ve ameliyatı yapıldığı tarihi kaynaklarda mevcuttur.

Yazım buraya gelmişken binli yıllarda kanserle ilgili yapılan çalışmaların gün yüzüne çıkartılıp üzerlerinde çalışma yapılıp günümüze uyarlanıp kanserle ilgili son gelişmelere de göz önünde bulundurulup kansere ölümcül bir şamar atılması söz konusu olduğunu düşünmekteyim. Kanser öyle yenilmez bir hastalık olmadığını önemle belirtmek isterim. Öyle her hastalığın tedavisini dışardan almak hastalığından vaz geçmemiz geleceğimiz açısında çok önemlidir. Dedelerimizde her hastalığın yorumu bulmamız mümkündür. Eski kaynaklarda kanser hortum olarak isimlendirilmektedir. Yani ahtapot. Nasıl ki kanser bütün vücudu sarıyorsa ondan olacak her hal dedelerimiz kanseri ahtapot olarak nitelendirmekte ve bizlerin izanlarına sunmaktadır. Yeter ki biz torunları onları gün yüzüne çıkartalım ve anlamaya çalışıp daha da geliştirelim.

Dedelerimiz ve ninelerimizle barışmanın vakti gelmedi mi?! Ben cevap vereyim geldi de geçmekte.

Bakınız 1200 ‘lü yıllarda yaşamış İbni Nefise küçük kan dolaşımını bulmuş ve kıymetli kitabına almış. Şu ana kadar alıntıladığım her türlü bilgiden anladığım dedelerimiz ve ninelerimiz her ilim dalında olduğu gibi tıpta da çok yüksek seviyede bilgiye sahip ve bu bilgiyi kullanmaktaydı.

Bizim doktorlarımızın neyi eksik ki?! Onlara da aynı bilgi verilmekte. Burada önemli olan üzerimizde ki ölü toprağını atıp gerekli çalışmaları yapmamız.

Dedelerimiz ve ninelerimiz ne güzel buyurmuşlar; “ Az yiyen hekimle düz giden hakimle işi olmaz.” Yazımı bitiriyorken acizane bende bazen zorlanmakta olduğumu yazarak yemeği azaltmamız ve bolca yürüyüş yapmamızı tavsiye ederim…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber