Son yıllarda Türkiye’de milliyetçilik ve ulusalcılık kavramlarının içinin ne kadar boşaltıldığını üzülerek görüyoruz. Fatih Altaylı’nın, “Dün Öcalan’ı asın diye ip atanlar, bugün barış tohumları ekiyor” sözü, Türkiye’nin siyasi manevralarındaki çelişkileri en açık biçimde gözler önüne seriyor. Ancak burada asıl mesele, bu çelişkilerin ötesine geçerek, ülkemizin bağımsızlık mücadelesine yönelik tarihi ve ideolojik saldırıları fark edebilmekte yatıyor.
PKK’nın fesih bildirgesi, yalnızca bir terör örgütünün sona ermesi iddiasını taşımıyor; aynı zamanda İstiklal Savaşı’nın mirasına, Sevr’i yırtarak bağımsızlık kazanan Türk milletine ve Lozan’la kurulan Cumhuriyet’e açık bir meydan okumayı barındırıyor. Bugün bizden, Sevr’i reddettiğimiz, emperyalistlere boyun eğmediğimiz ve üniter bir devlet kurduğumuz için özür dilememiz bekleniyor. Bu, kabul edilemez bir ihanettir.
Lozan ve Üniter Yapının Vazgeçilmezliği
Lozan, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir ve bu senedi tartışmaya açmak, ülkemizin bağımsızlığına ve geleceğine yöneltilmiş en büyük tehdittir. “Lozan öncesi” söylemi, yalnızca bir tarihsel dönemi değil, aynı zamanda Türkiye’yi yeniden parçalanma ve kaos ortamına sürükleme arzusunu yansıtır.
Bugün, üniter devlet yapımızı hedef alan bu tür girişimlerin, Neo-Osmanlıcılık hayalleri kurarak ülkemizi Ortadoğu’nun kan ve gözyaşı dolu bataklığına sürükleyeceği açıktır. Türk milletinin binbir emekle kurduğu bu Cumhuriyet, ne emperyalistlerin ne de onların maşası olan yapıların oyuncağı haline getirilemez.
Barış ve Demokrasi Kimlerin İşi?
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, her zaman Türk milletinin en büyük rehberi olmuştur. Bizler barış, kardeşlik ve demokrasi ikliminin tesis edilmesini elbette en içten dileklerle istiyoruz. Ancak bu idealler, eli kanlı bir terör örgütünün şartlarıyla ve TBMM’nin iradesi dışında şekillendirilemez.
Bugün yaşananlar, hukukun askıya alındığı otokratik bir iktidarla, eli kanlı bir terör örgütü arasındaki çıkar ortaklığının sonucudur. Bir yanda siyasal ömürlerini uzatmaya çalışanlar, diğer yanda emperyalist hedeflere hizmet edenler, Türkiye’yi daha fazla bölünme riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu sürecin nihai hedefi, Lozan’ı tartışmaya açarak Türkiye’yi tarih sahnesinden silmektir.
Mücadele Devam Ediyor
Türk milleti, İstiklal Savaşı’yla yalnızca bir toprak parçasını değil, aynı zamanda özgürlüğünü ve onurunu da korudu. Bugün de aynı kararlılıkla, Cumhuriyet’in kazanımlarını ve üniter devlet yapımızı korumaya devam edecektir.
Lozan, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin en önemli kazanımıdır. Bu kazanımı hedef alan her girişime karşı, milletin iradesi ve direnci en büyük cevabı verecektir.
Hiç kimse unutmasın: Türk milleti ne Sevr’i kabul eder, ne de Lozan’dan geri döner. Tarihten aldığımız güçle, geleceğimizi savunmaya devam edeceğiz.
Ne mutlu Türk’üm diyene!