KTÜ Rektörü,
Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı hocamızı
Bu sayfalarda,
Ağır Ceza Mahkemesinde
Yargılandığı için eleştirmiştim…
MYO Müdürü
Ve 
Rektör olarak,
Uzun yıllardır yöneticilik yaptı, yapıyor…
Rektörlük görevinin bitimine
Yaklaşık 
Bir yıldan daha az bir
Zamanı var…
Ciddi,
Ağırbaşlı
Ve
Sert bir karakter olarak duruyor…
Soğuk olduğu görünse de,
Onu tanıyanlar
Aslında 
Bu soğuk görüntünün ardında,
Sıcakkanlı birinin 
Olduğunu söylemekteler…
Tam 4 yıla yakın bir zamandır
Üniversitemizin en üst birimi olan
Rektör olarak görev yapıyor…
Tabi
Yıllarca yapmış olduğu
Yöneticilikte,
Her insanın yaptığı gibi
O da,
Bazı yanlışlar yapmış olabilir…
Mesela
Kurucusu olduğu sendika üyelerini,
Çok üstün olarak görmekte…
Liyakatli veya liyakatsiz,
Atamalardaki, 
En önemli kriter
Siyasilerin dikte ettikleri kişileri
Bu makama atamasıdır…
Bu kriterler içinde
Liyakatin kesinlikle hiçbir önemi yok…
Fakat bunu
İnsan olduğu için
Yaptığı,
Olumlu veya olumsuz,
Bazı işlere bağlıyoruz…
Yoksa
Sayın Hocam,
Çok iyi ve
Güvenilir biri olarak bilinir…

Geçenlerde,
Bazı işlerimi görmek için
Meydan’da,
Epey bir dolaştım…
Hem
Yorgunluğumu atmak,
Hem de
Bir çay içmek için
Çay salonlarının önündeki
Bir masaya oturdum…
Bir çay söyleyerek,
Gelen çayı
Yudumlamaya başladım…
Çay keyfi yaparak,
Dinlenmenin tadını çıkarıyordum…
Bir masa ötede
Birkaç genç adam,
Aralarında seslice konuşuyorlardı…
Konu 
Üniversite olunca,
Kulak kabarttım…
“Rektör,
Kurucusu olduğu sendikanın dışında
Hiç kimseyi,
Makama atamıyor
Ve
Liyakate bakmıyormuş…”
“İktidar partisinin
 Kendisine
Verdiği isimleri işe alıyor
Ve
Diğerlerine,
Hiç şans tanımıyormuş…”
Başka bir genç,
“Üst yönetici makamlarına atadığı
Dışardan kişilerin
Hemen hepsi,
Gelmiş oldukları kurumlarda
Şaibelere bulaşmış
Ve
Problemli kişiler” diyordu…
Başka biri,
“Dünyanın hiçbir yerinde
Yolsuzluk iddiasıyla
Ağır cezada yargılanan
Böyle
Şaibeli kişinin
Önemli kurumları yönetmesini bırakın
Hademelik bile
Yapamayacağını” söylüyordu…

Duyduğum bu sözler,
Beynimi
Allak bullak etti…
5 kişilik bu guruba
Tekme tokat girişecektim…
Ancak
Kendimi tutarak,
“Arkadaşlar,
İstemeyerek te olsa
Konuşmalarınıza tanık oldum…
Size
Şunu söyleyebilirim ki,
Bu söylediklerinizin hepsi
Mahalle Karısı dedikodusu ve
Hiçbir
Geçerlilik payı, yoktur…”
“Dayı,
Bu söylenenler yanlış mı?
Sen 
Nereden biliyorsun?”
“Ben
Üniversitenin eski bir bireyiyim…
Evet
Sayın rektör,
Yolsuzluk iddiası ile
Ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor
Ama
Çok az da olsa
Masum olma durumu olabilir…
Üniversite dışından
Makamlara atanma ise
Sayın rektörümün takdiri
Ve
Kendi keyfidir,
Ona kimse karışamaz…
Sendikasından başka sendikalardan
Makamlara atama yapmaması ise
Öbür sendikalarda
Liyakatli kimse olmadığından
Olacak sanırım,
Başka kimselere ne oluyor ki?
Sonra
İktidar partisinin söylediği kişileri
Atama sorunu ise
Çok önemli bir sorun değildir…
Artık
İlkokul birinci sınıfta
Sınıf başkanı ataması bile
Sayın Cumhurbaşkanının talimatı
Ve
Direktifleri ile oluyor…
Peki
Sizler bunları
Nereden biliyorsunuz?”
“Bunları
Trabzon ve
Bütün Türkiye’de bilmeyen var mı?”
“Sizler,
Genç adamlarsınız,
Üzerinize 
Lazım olan şeyleri konuşun” dedim…
Biri,
“Dayı, sen işine bak…
Herkesin konuştuklarını
Biz,
Niçin konuşmayalım?”  dedi…
“Bak Hadsizleşmeye gerek yok,
Bir bok, bildiğiniz yok…
Bildiğinizi sanırsınız çok,
Bizim karnımız buna tok” dedim…
Ortam
Bir anda gerilmişti…
Gençlerden biri,
“Dayı,
Git başımızdan” deyince,
“ulan,
Gitmezsem ne olur,
Siz
Defolup gidin”
“Sen,
Bela mı arıyorsun?
“Ulan,
Benim Rektörüme 
Laf edip,
Birde haklı gibi
Üste çıkmaya çalışmayın”

Bir anda
Ortam karışarak, ortalarına girmiş,
Kendimi,
Kalabalığın içinde bulmuştum…
Bir kahraman edasıyla,
Rektörüme
Laf söyleyen bu hadsizlere,
Haddini bildiriyordum…
Onların yumrukları
Bana
Sinek vızıltısı gibi geliyordu…
Yumruğumu vurduğum
Yere seriliyordu…
Arkadan yaklaşan biri
Bir anda
Sustalıyı karnıma doğru saplamış,
Az önce içtiğim
Çaylar ve
Yemekler yere doğru dökülüyordu…
Karnımdaki 
Büyük bir kesiği görünce,
“Of Anam” diye, bağırmışım…
Rektörüme,
İftira eden bu şerefsizler,
Beni de,
Öldürüyorlardı…
Yere düşerken,
Birinin saçlarına yapışmış,
Can havli ile
Tuttuğum saçlarını bırakmayarak,
Saçları,
Avucumun içinde,
Kafası kan içinde kalmıştı…
“Bırak beni,
Bııııırak,
Bııııııııııııraaaaaakkk” diye bağırıyordu…

Bir anda 
Kendimi atmışım…
Meğer
Yine kâbus görüyormuşum…
Hanımın saçlarına yapışmış, 
Bir türlü bırakmıyordum…
“Bırak beni,
Bııııırak,
Bııııııııııııraaaaaakkk” diye, bağıran
Meğer Hanımmış…
“Özür dilerim Hayatım,
Kâbus görüyordum” demişim…
Beni
Sürekli okuyan,
Cevat Hocanın nefesi
İyi gelmiyor mu ne?
Sürekli olarak,
Kâbus görmeye başladım…
Gördüklerim,
İyi ki kâbusmuş…
Ölümüm pahasına da olsun
3-5 zibidiye
Rektörümü tartıştırmam…
Ölürüm,
Ama
Ona, laf söyletmem…

Bunu,
Herkes böyle bilsin…

07.03.2024
Rahman AYHAN
Gazeteci-Araştırmacı Yazar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber