Yıldırımhan Ben Yaptım Oldu Diyemezsiniz .

Ortak akla her zaman ihtiyacımız var iken Bu şehirde ben yaptım oldu mantığını yürütemezsiniz

Çok eski değil 1990’larda değirmendere Vadisi’nde yaşanan o acı felaketin ardından Değirmendere vadisine terminal koyuyorum demek Felakete davetiye çıkartmaktır

Daha dün Rize’de artvin de dereler yolları patlatırken maddi manevi zararlar ortadayken siz hala değirmen dere vadisi’ne yapacağınız terminali savunamazsınız kaldıki esnafta orayı istemiyor

Bunların sesine kulak tıkıyamazsınız sizin burada kamu adına yaptığınız bu eylemin yaylaları betonlaştıran sorunsuzca binalar diken o insanlardan ne farkımız kalır yayladaki evleri kanunsuz olduğu için yıkarken

Beş sene önce 22 trilyona mal olan makine ikmal tesisini yıkıp kaldıracaksınız yerine 50 trilyona koyacaksınız Bunun hiçbir mantıklı ilgisi yoktur

Hiçbir teknik adam bu projenin altına imza koyamaz koyanlar Bu dünyada olmasa bile huzuru mahşerde bunun hesabını muhakkak verirler diyor

İŞTE MAZHAR YILDIRIMHAN'IN YAZISININ TAMAMI

Karadeniz, boydan boya Türkiyenin en güzel doğallığına sahip bölgesi. Ancak bu doğallığı korumak ve bu coğrafyanın gerektirdiği bir yapılaşmaya yönelmek, doğal güzelliğin sürdürülebilirliği ve gelecek kuşaklara aktarılması için önemlidir.
Zor bir coğrafyadır Karadeniz. Her türlü hizmeti götürmek , hem zor hem maliyetlidir.
Her yıl yaşadığımız sel ve heyelanlar hem can ve mal kayıplarına hem de büyük hizmet maliyetlerine yol açmaktadır.
Her felaketten sonra bir sürü demeçler veriliyor, nasihatler ediliyor, dere yataklarına ve çevresine yapılaşmalara dikkat çekiliyor ama sonrasında değişen bir şey olmuyor. Ne kamu anlayışı değişiyor, ne de şahısların mantığı değişmiyor. Günü geçiştirerek sürdürdüğümüz ve pek tabii karşıladığımız bir idare etme anlayışımız var.
Dere yataklarının tamamı zaten mecburi olarak yollarla geçilmiş. Başka seçenek te yok. Bütün vadilere, dere kenarlarından yol verilmesi zorunlu gibi, bu zorunluluğun getirdiği ciddi sakınca var zaten. Ancak yolun dışında yapılaşmaları yoğunlaştırmak akıl kârı değil. Hele bu yapılaşmayı kamu kurumları yapıyorsa bu tam bir fecaat oluyor.
Nesiller nadiren de olsa yaşanan büyük taşkınların getirdiği felaketi ya yaşamamış ya da unutmuş olabilirler. Ancak devlet aklı bunu asla unutmamalı. Çünkü devlet kurumları süreğen bir kayıtlı hafızanın sahibidir. İdareciler meselelere kendi dönemleri kadar değil devletin ömrü kadar bakarak karar vermelidirler. Bu günü geçelim yarına Allah kerim anlayışı, hem çok yanlış, hem çok maliyetli ve veballi bir anlayıştır.
Karadenizde öncelikle bütün kamu kurumları dere yataklarından ve seyrek yaşansa da, derelerin yüksek taşkın etkileme alanlarından uzak durmalıdır.
Değirmenderede ve söğütlü kalanima deresinde 1990 yılında yaşadığımız büyük felaket gözlerimizin önündedir. Gece, üzerinden geçtikten kısa bir süre sonra ardımızdan yıkılan Değirmendere köprüsünü ve Esiroğlundan denize kadar yaşadığımız felaketi unutmak mümkün değildir.
Ben yaptım oldu mantığı ile yapılan iş bir hizmet değil uzun vadede büyük bir yanlışa dönüşür. Bu konuda kamu, arazinin gerçeklerine, bilimin ve ilgili meslek kuruluşlarının ikazlarına ve toplumun kahir ekseriyetinin karşıtlığına rağmen bir direnç ortaya koyuyorsa, gelecek felaketler çok daha acı tablolara gebe demektir.
Dere yatakları ister kamunun ister şahısların mülkiyetinde olsun çok ama çok sıkı kanuni düzenleme ile koruma altına alınması gereklidir.
Devlet milletin önüne geçmeli ve işi kaynağında net bir şekilde çözmelidir. Dere kanarı yapılaşmalarda ruhsatlandırma alabilmek öyle kolay olmamalıdır. Her yıl yaşanan can, mal ve hizmet maliyetini hiç birimizin ihmali nedeniyle artırma hakkı kimsede yoktur.
Son yıllarda ciddi ıslah çalışmaları yapılmıştır. Büyük bir gayret ortaya konmuştur. Ancak yapılaşmaları mutlaka durdurmak gerekir.
Dere yatakları gibi yaylalardaki vahşi yapılanma da ayrı bir dert. Yaylalar bu gidişle yaşanır olmaktan çıktılar. Yayla adı üstünde özel statüsü olan, hayvancılığın geliştirildiği alanlardır. Ne varki parası olanın vahşice betonlaştırdığı sayfiye alanları haline getirdik. Yaylaların gelecek maliyeti çok büyük olabilir. Mutlaka tedbir almalıyız. Her iş bittikten sonra vahlanmanın kimseye faydası olmaz. Gelecek nesillerin ahlarını almak ta işin cabası!.
Her şeye politik nazarla bakıp kuralsızlıklar, kanunsuzlukları ve tedbirsizlikleri meşrulaştırırsak hizmet yerine şeamet vesilesi oluruz!.
Kamu ve şahıs imtiyazlılığı, toplumda sadece hak ihlallerine ve öfkeye yol açar.
Mesele bişey yaptım demek değil, mesele bu gün için de, yarın için de doğruyu yaptım diyebilmektir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber