ÖRS: YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU BÜTÇELERİ” ÜZERİNE YAPTIĞI KONUŞMA


2021 yılı bütçesini müzakere ediyoruz ama bu bütçede EYT'liye bir şey yok, çalışana 3600 ek gösterge yok, pandemiden dükkânı kapanan, tezgâhını açamayan esnafa, evine hapsolmuş servis şoförüne, Tarım Kredi Kooperatiflerine borcunu ödeyemediği için haczedilen üreticiye can suyu bile yok. Bunu da baştan söyleyeyim.

Eğitim temel bir insan hakkıdır ve diğer hakları güvence altına almak için bir temeldir. Barış, hoşgörü, insani tatmin ve sürdürülebilir kalkınma için de bir gerekliliktir. Ayrıca eğitimin tam istihdam ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasının anahtarı olduğunu da unutmamak gerekir. Bu nedenle ülkelerin en önemli hedeflerinden biri yaşam boyu öğrenme yaklaşımı içinde; eğitime erişim, eğitimde eşitlik, eğitimde kalite ve öğrenme çıktılarına odaklanmaktır.

Eğitime erişim ve eğitimde fırsat eşitliğinde var olan adaletsizlikleri yıllardır tartışıyoruz. Pandemiden sonra eğitime erişim ve fırsat eşitliğinde var olan sorunlara bir de uzaktan eğitime ulaşamayan öğrenciler sorunu eklenmiştir. Her olumsuzluğu pandemiye bağlama kolaycılığına kaçmadan gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Bakanlık "1,5 milyon" diye dile getirmişti ama eğitimciler bunun 3, 4 katı öğrencimizin uzaktan eğitime gerçekte ulaşamadığını ifade ediyorlar. Ya, bilgisayar yok; ya, tablet yok hatta televizyon yok televizyon, internet bağlantısı yok. Geçim darlığı çeken çok çocuklu ailelerin farklı sınıflarda okuyan çocukları tek televizyondan EBA'yı veya tek bilgisayardan uzaktan eğitim desteğini nasıl izlesinler ki?

Uzaktan eğitim en çok dar gelirli vatandaşlarımızın evlatlarını vurdu. Bir yanda, çocuklarına özel öğretmen tutan, her türlü teknolojik imkâna ulaşacak mali durumu olan ailelerin çocukları; diğer yanda, salgından dolayı işsiz kalıp evine ekmek götüremeyen, telefonunda bile interneti olmayan dar gelirli ailelerin çocukları var. Hülasa, bu süreçte öğrenme uçurumu derinleştikçe derinleşmiştir.


Apartmanlarda üniversite açmayı "büyük eğitim hamlesi" olarak sunan bu iktidarın "eğitimde büyük atılım" diye gazetelerinde, televizyonlarında çarşaf çarşaf pazarladığı bir projesi vardı; neydi onun adı? FATİH Projesi. Bakanlığın resmî internet sitesinde bu projeyle ilgili aynen şöyle deniliyordu: "FATİH Projesi, fırsatları artırma ve teknolojiyi iyileştirme hareketi. Her öğrencimizin en iyi eğitime kavuşması, en kaliteli eğitim içeriklerine ulaşması ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için tasarlanmış olan FATİH Projesi, eğitimde teknoloji kullanımıyla ilgili dünyada uygulamaya konulan -dikkat edin- en büyük ve en kapsamlı eğitim hareketidir." Merak ediyorum, bu proje için kaç milyar harcandı, bu projeden geriye ne kaldı? "Yüzyılın projesi" diye pazarladığınız "dünyada uygulamaya konulan en büyük ve kapsamlı eğitim projesi"nden geriye evlerimizde dolapların üstüne, çekmecelerin içine atılmış tabletler ve boşa giden milyarlar ile zenginleşen, zenginleştirilen birtakım yandaşlar kalmıştır arkadaşlar.

Yükseköğretim sistemimize baktığımızda birçok yapısal sorun olduğunu görüyor, bu sorunların bir kısmının da ortaöğretimden geldiğini biliyoruz. Yükseköğretimde meslek edinimini hedefleyen tıp, mühendislik, teknoloji, iktisadi ve idari bilimler, eğitim ve sağlık fakülteleri mezunlarının okudukları bölüm ile istihdam edilebilmeleri arasındaki ilişki oldukça zayıftır. Bunun için sahanın taleplerine uygun ve gerçekçi bir projeksiyon çizilememiştir. Mesela atama bekleyen öğretmenler, işsiz iktisat, işletme fakültesi mezunları bunun en bariz örnekleridir.

Öğretmen adayı gençlerimiz sözleşmeli öğretmenlik sistemiyle aynı işi yaptıkları meslektaşlarından daha az maaşla çalışmakta ve birçok haktan da mahrum kalmaktadırlar. Yine, işsiz kalan öğretmenlerimiz özel eğitim kurumlarında asgari ücretin altında çalışmaya razı olmaktadırlar.

2003-2019 yılları arasında KPSS'ye giren ve ataması yapılan öğretmen sayısına baktığımızda bugün burada ataması yapılmayan öğretmenler sorununu neden konuştuğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Her yıl KPSS sınavına girenlerin küçük bir kısmı atanırken büyük bir bölümü ataması yapılmayan, işsiz öğretmenler ordusuna dâhil edilmektedir.

Sayın Bakanım, 2019 yılında KPSS'ye giren öğretmen adaylarının ekstra bir mağduriyeti söz konusudur, bunu da arz etmek istiyorum. Bu kardeşlerimizin girmiş olduğu KPSS soru sayısı ile 2017 ve 2018 yıllarında yapılan KPSS soru sayısı farklıdır. 2019 yılında öğretmen adayları için yapılan sınavdaki soru sayısı 2017 ve 2018 yıllarındaki KPSS'deki soru sayısından fazladır. Öğretmen adayları farklı soru sayısına ve farklı puan hesaplamasına tabi tutulmuştur ancak adaylara aynı sınava girmiş gibi sıralama yapılmıştır. 2017 ve 2018 KPSS sınavları ile 2019 KPSS sınavının soru sayılarındaki farklılık sebebiyle öğretmen adaylarının puanları arasındaki denkleştirme yapılmadığından atamalarda da adaletsizlikler ortaya çıkmıştır. Bu mağduriyet yapılan atamalara ek olarak yeni bir atama daha yapılarak ancak giderilebilir, bunu da arz etmek istiyorum.

İktisadi ve idari bilimler fakülteleri Türkiye'nin en çok mezun veren ama mezunları en çok işsiz kalan fakülteleridir. Birçok üniversitede maliyeti düşük diye kurulan iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden mezunların sayısı 400 bini geçmiştir. İktisat, ekonometri, işletme, maliye, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi gibi alanlarda eğitim alan mezunlar kamuya yerleşebilmek umuduyla KPSS'ye girerken, açılmayan veya çok az açılan kadrolar nedeniyle işsiz kalıyorlar. Kendimin de milletvekili olmadan önce Karadeniz Teknik Üniversitesinde hocalığını yaptığım iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının istihdam sorununu burada sizlerin dikkatine sunuyorum. Türkiye'de genç işsizlere baktığımızda bunun büyük bir kısmını ne yazık ki iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları oluşturmaktadır. İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu genç kardeşlerimiz aldıkları eğitimle hak ettikleri kadrolara yerleşmek istiyorlar. Bizim bunların sesine kulak vermemiz gerekir çünkü İİBF mezunları imtiyaz değil, adalet istiyorlar; İİBF mezunları torpil, iltimas değil, atanabilecekleri kadroların ilan edilmesini istiyorlar. İİBF mezunları KPSS sonrası kurum mülakatlarının şeffaf olmasını, sınavların ve mülakatların belli bir planlama dahilinde yapılmasını, sınav yapılacak merkezlerin çoğaltılmasını, mezun sayısının kontrol altına alınmasını ve İİBF mezunlarının girebileceği alanlara diğer bölümlerden mezun olanların alınmasını önleyen bir düzenlemenin yapılmasını istiyor.

Yükseköğretimi konuşurken bir hususa dikkatlerinizi çekmek isterim: Üniversitelerimizde son yıllarda giderek artına boş kontenjanları göz ardı etmeyelim. Boş kontenjanları yüksek eğitimde kalite sorununu işaret eden bir uyarı olarak almalıyız. Birçok öğrencinin tekrar tekrar üniversite sınavına girmeleri, bir üniversiteyi değil, kaliteli kabul ettikleri bir üniversite veya bölümü talep ettiklerinin göstergesidir. Türkiye'nin prestijli kabul edilen fen, sosyal bilimler, Anadolu ve proje imam hatip liselerinden mezun olan çocuklarımızın ilk sınava girdiklerinde yerleşmeyip tekrar sınava girmeleri de bunu teyit etmektedir.

Yükseköğretimde eğitim ve öğretimden sorumlu insan kaynağı olan öğretim elemanlarının beceri aktarım odaklı öğretme ve sahaya yönelik eğitim verebilme konusunda ciddi eksiklikleri vardır.

Öğretim üyelerine öğretmeye başlamadan önce ve sonrasında pedagojik eğitim veya destek verilmemektedir. Mühendislik, mimarlık, teknoloji, tıp gibi alanlarda öğretim üyesi olarak görev yapanların öğretmenlik mesleğine -tırnak içinde söylüyorum- dair hiçbir eğitim almadığını da unutmayalım.

Konuşmamın son bölümünde Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in sözleriyle bizleri ekranları başında izleyen gençlerimize seslenmek istiyorum: "Sevgili genç kardeşlerim, sizler bizim gururumuz, Türk milletinin umudusunuz. 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok.' diyen bir anlayışla değil, herkes en kaliteli eğitim almalı, kimse işsiz kalmamalı." düsturuyla yönetilen bir Türkiye'de yaşamayı hak ediyorsunuz. Hiç merak etmeyin, bunu birlikte başaracağız. Biliyorum, tablo kötü, sıkıntı büyük ama inanın, Türkiye bu sorunları aşacak kadar büyüktür; Türkiye'nin imkânları var, kaynakları var, zenginlikleri var. Zenginin çocuğu hangi haklara sahipse tüm çocuklara aynı hakları vereceğiz.

İYİ PARTİ'nin adalet anlayışı budur. İYİ PARTİ iktidarında biz bunu başaracağız, başaracağız, başaracağız.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber