Sıradan bir Türk vatandaşı olarak, özellikle son aylarda ülkemizde oldukça sıra dışı diyebileceğimiz bazı olaylar cereyan etmektedir.

Mart 2020 den buyana ülkemizi de etki altına alan Korona Kovit 19 virüsü, gerek üretim- tüketim ilişkilerinde ve gerekse sosyal hayatımızda çok uzun yıllardır alışa geldiğimiz yaşam tarzımızı temelindin etkilemektedir.

Çeşitli iş yerleri kapandı, dolayısıyla üretim olumsuz etkilenirken işsizlik de iyice pik yaptı. Bütün dünyayı kasıp kavuran bu korona virüs pandemisi için henüz dünyada ele avuca sığar bir çözüm maalesef bulunabilmiş değil. Ben çok yakın bir gelecekte de kalıcı bir çözümün bulunması bir yana yeni biyolojik virüslerin daha sahneye sürüleceğini düşünmekteyim. Umarım yanılırım.

Bu korona virüsün öyle sıradan masumane bir hastalık olduğunu asla düşünmüyorum. Çin’de veya başka bir yerlerde bir üst aklın ürettiği bir biyolojik savaşın atom bombasından daha da güçlü bir silahıdır kovit19 virüsü.

Evrensel hukukta bir kural vardır “şüpheden sanık yararlanır” bu kural gereği henüz kimse kimseyi suçlayamıyor. Çünkü olay halen tam anlamıyla şüphe mertebesinde durmaktadır. İleriki bir tarihte bütün gerçeklerin mutlaka ortaya çıkacağından hiç kuşku duymuyorum.

Hızlı bir şekilde artan dünya nüfusunu azaltmanın bundan daha güzel bir yolu şimdiye kadar bulunamamıştı.  Aile planlamaları gibi önlemler çok denendi ama pek işe yaramadı.

Tabii ki, doğu ve güneydoğu sınırımızdaki ayrılıkçı terör örgütlerinin vahşice işledikleri cinayetlere karşı güvenlik kuvvetlerimizin verdiği kahramanca mücadele, doğu Ak denizde, bazı batılı devletlerin kışkırttığı Yunanistan ile aramızda ciddi boyutlara varan sorunlar, Ermenistan’ın saldırdığı kardeş Azarbaycan’a karşı ülkemizin göstermek zorunda olduğu haklı tepkinin sonuçlarına katlanmak.

İzmir ilimizde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle, burada zarara uğrayan vatandaşlarımızın yaralarının sarılması için gereken yardımların hiç vakit kaybetmeden yapılması.

Ülkemizin içte ve dışta karşı karşıya olduğu bütün sorunların (Ekonomik ve Sosyal) aşılabilmesi için elimizde bulunan en kıymetli sermaye, hiç şüphe yok ki, kendi birlik ve beraberliğimizdir.

Basit ve kısır siyasi çekişmelerle milli birlik ve beraberliğimize asla zarar vermemeliyiz. Kendi iç ve dış sorunlarımızla mücadele ederken elbette en iyi yolu tercih etmeliyiz. Yani daha az zararla daha çok işler başarmalıyız. Bunun için iktidar muhalefet birbirinin sesine samimi olarak kulak vermelidir.

Gelecekte çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız ülke mirası, gayet anlaşılabilir pırıl pırıl bir miras olmalıdır. Bugünün büyükleri olarak örnek olmak zorundayız. Böyle olursa geride bırakacağımız neslimizin bizlere rahmet okumasını beklemek hakkımız olur. Aksini burada söylemek dahi istemiyorum. 08.11.2020

M.Sadullah SAĞLAM

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber