
Geçtiğimiz hafta Karadeniz bölgesini ziyaret eden Arıkan, bölgenin problemlerini dile getirdi.
DÜNYANIN EN İYİ FINDIĞINI ÜRETİYORUZ ANCAK FINDIĞIN BORSASI HAMBURG’TA
Kürsüye fındık ve çay ile çıkan Saadet Lideri Arıkan, şu açıklamaları yaptı:
Karadeniz’den size fındık ve çay getirdim!
Şunu rahatça söyleyebilirim:
Giresun’da fındıklıklarda, Rize’de çaylıklarda “Hükümete tepki” zirve yapmış!
Giresunlular, fındık kabuğunu dolduran ve taşıran sorunların kaynağının AK Parti olduğuna kanaat getirmiş. Rizeliler, demli çay eşliğinde, sıkıntıların kaynağının Hemşerileri Erdoğan Hükümetleri olduğunu ifade ediyorlar.
Nasıl olmasın ki?
Dünya’nın en iyi fındığını Giresun’da yetiştiriyoruz. Ama fındığın borsası Hamburg’tan belirleniyor. Benim Giresunlu çiftçim de Hansın hesabıyla iş görüyor.
Dünya’nın en iyi çayını üretiyoruz. Ama üretici çay alım kotası yüzünden özel sektöre ezdiriliyor.
SAYIN ŞİMŞEK LONDRA’YI, WASHİNGTON’U DEĞİL, GİRESUN’U, RİZE’Yİ DOLAŞIN
Ben de şimdi buradan Sayın Şimşek’e sesleniyorum:
Sayın Şimşek Londra’yı, Washington’u, New York‘u, Brüksel‘i dolaştığınız kadar; bir de Giresun’u, Rize‘yi dolaşın! Ekonomiye Amerika’daki patronların gözüyle değil Anadolu’daki garibanların gözüyle bakmayı deneyin. Bir kere de bahçesine zirai don vurmuş çiftçimizle görüşün. Giresun’da fındıklıkta, Rize’de çaylıklarda çalışan çiftçimizle konuşun.
Bakın ilgi nasıl oluyormuş, o zaman çok daha iyi göreceksiniz!
52 MİLYAR DOLAR İLE 800.000 SOSYAL KONUT YAPILIRDI
19 Mart’tan sonra Merkez Bankasının doları tutabilmek için sattığı 52 milyar dolara da değinen Arıkan konuşmasına şu açıklamalarla devam etti:
Geçen hafta açıklandı, 19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti: 52 milyar dolar. Merkez bankası doları tutabilmek için tam 52 milyar doları heba etti.
Bu para ne demek biliyor musunuz arkadaşlar?
Arkadaşlar, lütfen vereceğim rakamlara dikkat edin; bu para 800.000’in üzerinde sosyal konut demek. Bu da Türkiye’de ihtiyaç sahibi olan hiçbir ailenin evsiz kalmaması demek. 6 Şubat mağdurlarının tamamının çadırlardan, konteynırlardan kurtarılması demek.
2025 bütçesinde çiftçiye destek için ayrılan paranın tam 14 katı demek. Değerli arkadaşlar Türkiye’de “Çiftçi Kayıt Sistemine” kayıtlı 2 milyon 100 çiftçimiz var. Bu parayla, her bir çiftçiye 951.809 lira destek verilebilirdi. Bu dünkü kurla tabi, bugün ne olur bilmiyoruz.
Önümüz Kurban Bayramı. Bu parayla, bayramda emeklilere; 4.000 tl değil, 1 maaş değil, tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi. Arkadaşlar daha iyi anlaşılsın diye söylüyorum: 52 milyar doları, 100 dolarlık banknotlar halinde uç uca dizseniz, Dünyanın çevresini 2 defa dönebiliyorsunuz. Ha şunu da söyleyeyim, aynı rakamı TL’ye çevirince; 200 liralık banknotlardan Ay’a dört şeritli yol yapıyorsunuz!
DEPREMDE CAN DEĞİL GÜVEN KAYBI OLDU
Yaşanılan depremlere de değinen Arıkan, sözlerine şu şekilde devam etti:
Değerli arkadaşlar Türkiye sarsılıyor!
Geçen hafta Türkiye’nin doğusundan batısına; özellikle İstanbul’da yürekleri ağza getiren depremler yaşadık. Çok şükür can kaybı olmadı. Fakat ciddi anlamda bir güven kaybı oldu.
Özellikle, faturaya gelince dünyanın en pahalı fiyatını sunan GSM operatörleri, hizmete gelince en ufak sarsıntıda yerle bir oldular!
GELİN BU SEFER “DAYANIŞMA” GÜNÜ OLAN 1 MAYIS’I, “KUTUPLAŞMA” GÜNÜ OLMAKTAN ÇIKARALIM!
Saadet Lideri Arıkan, 1 Mayıs ile ilgili de şu sözleri söyledi:
Yarın 1 Mayıs, “Emek ve Dayanışma Günü”. Bütün emekçilerin, bütün çalışanların bayramını tebrik ediyorum. Şüphesiz bu dünyada, “alın teriyle kazanılmış helal lokmadan” daha değerli bir şey yoktur.
Ülke ekonomisinin büyüdüğünü söylüyorlar ama; asgari ücretlilerimiz, emekçilerimiz; kirasını ödeyemez, çocuğunu okutamaz, tenceresini kaynatamaz, hale geldi. Ülkenin işçisinin, emekçisinin; maaş ve ücretleri gün geçtikçe küçülüyor.
İşçimizin, emekçimizin konuşacak bu kadar sorunu varken; 1 Mayıs hala ideolojik tartışmaların esiri durumunda. Alın terinin, emeğin, sosyal güvencenin, taşeron işçiliğin, asgari ücretin konuşulması gereken bir gün “Taksim Meydanı” tartışmalarıyla geçiştiriliyor.
Biz isterdik ki, 1 Mayıs’ta Taksim’i tartışacağımıza, açlık sınırının altında kalan asgari ücretliyi konuşalım. Keyfi uygulamalarla işten çıkarılan işçileri, emekçileri konuşalım. 14 yaşında çalışmak zorunda bırakılan, çalışırken hayatını kaybeden çocuklarımızı konuşalım.
Gelin bu sefer “dayanışma” günü olan 1 Mayıs’ı, “kutuplaşma” günü olmaktan çıkaralım!