Türk futbolu, her zaman sürprizlerle ve çalkantılarla dolu bir arena gibi.
Gün geçmiyor ki yeni bir haber, yeni bir tartışma patlamasın! 

Türkiye Futbol Federasyonu, son günlerde gerçekleştirdiği kararlı operasyonlarla, 
Türk futbolunu kirli ellerden ve karanlık işlerden arındırma yolunda cesur adımlar attığını açıkça ortaya koydu. 

Bu temizlik harekâtı, futbolun tüm paydaşlarını kapsayan geniş çaplı bir hareket olarak dikkat çekiyor. 
Peki, bu süreçte neler oluyor, neler yapılmalı, nerede durulmalı, durulmalı mı, yoksa sonuna kadar gidilmeli mi?
Bence sonuna kadar gidilmeli.

TFF’nin operasyonları, ilk olarak hakem camiasında yankı buldu. Üst ve alt klasmanlarda görev yapan pek çok hakemin, yasa dışı ya da yasal bahis faaliyetlerine bulaştığı tespit edildi. 

Bu isimler, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK)’ya bazıları tedbirli, bazıları tedbirsiz olarak sevk edildi. 
Adil bir inceleme süreciyle, hak edenlere cezaların uygulanacağına olan inancımız tamdır. Çünkü TFF başkanına güveniyoruz. 

Ancak dalga burada durmadı; sıra futbolculara geldi. 

Şaşırtıcı bir şekilde, 1000’in üzerinde futbolcunun bahis oynadığı ortaya çıktı. 
Bu oyuncuların büyük bir kısmı, hakemler gibi PFDK’ya sevk edildi. 
Bu isimler üzerinde durmak yerine, sistemin ve uygulamanın yanlışlarına odaklanmak gerekiyor. Zira bu operasyonlar, hem Türk futbolunun temizlenmesi için elzem hem de bazı açılardan tartışmalıdır. 

Temizlik operasyonlarının sürekli yapılması gerektiği tartışmasız. Ancak, geçmişe dönük cezalandırmalar etik açıdan tartışmalı olduğu için iyi sorgulanmalıdır.

Beş yıl önce, henüz 18-20 yaşlarında, alt liglerde mücadele eden ve maddi imkânları sınırlı bir futbolcunun oynadığı bir bahis, 
bugün o oyuncunun 25-26 yaşında, üst klasman bir takımda, 
belki de milli formayı giydiği bir dönemde ortaya çıkarılıp cezalandırılıyorsa, üstelik kendi oynadığı müsabakalara bahis oynamamış olması ortadayken bu ne kadar adildir? 

Beş yıl önceki bir gencin masumane hatasıyla, bugün kendi oynadığı bir müsabakayı manipüle ederek aynı suçu işleyen bir oyuncunun, aynı kefeye konması, vicdanları yaralamaz mı? 

Dahası, bir futbolcunun, hakemin ya da yöneticinin kendi oynadığı, yönettiği ya da içinde bulunduğu bir müsabakaya bahis yapmasıyla, tamamen alakasız bir müsabakaya, hatta başka bir ülkedeki ya da farklı bir spor dalındaki bir etkinliğe bahis yapması aynı kefeye konulmamalı. 

Kendi müsabakasına bahis yapan bir isim, etik ve ahlaki sınırları açıkça çiğnemiştir; bu durumda en ağır cezalar uygulanmalı, kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı. 

Ancak, 
devletin izin verdiği yasal bahis sitelerinde, kendi müsabakasıyla ilgisi olmayan bir bahis oynayan birine yaptırım uygulamak, adalet terazisini sarsar. 
Yasal olan bir eyleme, sonradan ceza getirmek, çelişkili bir yaklaşım değil midir?
Bu nedenle TFF’nin işi çok zor! 

Teknik Ekiplerde Mercek Altında!

Operasyonun bir sonraki ayağı, teknik direktörler ve ekiplerine uzanıyor. 
Şaibeli oyunlar, bahis bağlantıları tespit edilirse, bu isimler de Türk futbolunu temizleme yolunda en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. 

Ancak bu süreç, son derece hassas bir konu. Şaibe kaldırmayacak bir titizlikle yürütülmeli. 

TFF Başkanı Sayın İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu ve ekibinin, bu operasyonu adil, şeffaf ve kararlı bir şekilde yönetmesi şarttır. Yönetecektirde. 

Ve tamda Şimdi 2011 Şike Davası İçin,
Geçmişle Yüzleşme Zamanıdır!

Türk futbolunun temizlenmesi için atılan adımlar, sadece bugünü değil, geçmişi de kapsamalı. 

2010-11 sezonunda yaşanan ve kamuoyunun büyük bir kısmının “şaibeli” olarak gördüğü şike süreci, hâlâ zihinlerde tazeliğini koruyor. 
O dönemde, FETÖ bağlantılı hakim ve savcıların baktığı davaların gölgesi, futbolumuzun üzerine bugünde düşmeye devam ediyor. 

Eğer bugün Türk futbolunu gerçekten temizlemek istiyorsanız, o dönemin dosyalarını yeniden açmak, adil bir yargılama süreciyle gerçekleri gün yüzüne çıkarmak zorundasınız.
Bu, belki de Türk futbol tarihinin en cesur adımı olur.

Bugüne kadar kimse bu cesareti gösteremedi. Ancak, özü sözü bir, dik duruşuyla bilinen Trabzonlu bir yürek, Sayın İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu, bu tarihi sorumluluğu üstlenebilir. 

Trabzonlular olarak inanıyoruz ki, bunu yapsa yapsa bir Trabzonlu yapardı! 
Yapacakta. 
Ve o Trabzonlu, Türk Futbol paydaşlarının ve milletin gönlünde taht kuracaktır. 

Son Olarak: 
Temiz Futbol İçin, 
Cesur Adımlar Atılarak,
Türk futbolunun geleceği, adaletin ve şeffaflığın egemen olduğu bir zeminde yükselebilir. Bunun için asla geç değildir.

TFF’nin temizlik operasyonları, doğru ve iyi bir niyetle başlamıştır. 
Bu uygulama ve araştırma  sürecinde kesinlikle etik ve adil çizgiden asla çıkılmamalı!

Bu minvalde, 
şaibeli eller futbolumuzdan tamamen temizlenmelidir. 

Sayın Hacıosmanoğlu’na sesleniyorum:
Haydi başkanım, bu işi temizle, Türk futbolunu hak ettiği yere taşı! 
Bunu başarabilecek cesarette, kararlılıkta sende var.
Trabzonlular olarak sonuna kadar yanındayız.

(2010-11 ŞAMPİYONU TRABZONSPOR)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber