SORACAK HESABIMIZ YENİYİ KURACAK GÜCÜMÜZ VAR!

Bu yıl 8 Mart’a, kadın katliamlarının her gün arttığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilen binlerce kadının artan faturalar, barınma ve yaşam masraflarıyla açlığa terk edildiğine yönelik şiddetin devlet eliyle körüklendiği, kadın işsizliğinin arttığı, savaş politikalarıyla militarizmin cesaretlendirildiği, göçmen kadınlara yönelik ırkçı saldırıların çoğaldığı koşullarda tüm bunlara karşı öfkemizle geldik. Depremde on binleri alınmayan önlemlerle enkaz altında katledenler, yüzbinlerce insanı göçük altında, göndermedikleri yardımlar sebebiyle ölüme terk etti.

Depremin ilk günlerinde hayati önem taşıyan adımları atmayan devlet, biz kadınların deprem bölgesinde yaşayan kadınlarla kurduğumuz dayanışmayı engellemeye çalışıyor. Biz bu saldırıları bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın kurumlarının kapatılmaya çalışılmasından, kadın kurumlarına ve iradesine atanan kayyımlardan,25 Kasım’lar da, 8 Mart’lar da, 1 Mayıs’lar da sokağa çıkan kadınların işkence edilerek gözaltına alınmasından tanıyoruz. Gerici politikalarla güçlendirilmiş aile yapısını dayatarak bizleri aileye sıkıştırmaya çalışanlar, kamusal yaşamdaki varlığımızı baskı altına alıyor.

Tarikat ve cemaatler eliyle kadınların, çocukların yaşamlarını gerici bir kuşatma altına alanlar, depremzede çocuklarla ilgili “evlatlık edinilen depremzede çocuk ile evlenmekte bir sakınca yoktur” diyerek çocuk istismarının önünü açıyor. Deprem bölgesine psikolojik destek için ilahiyatçı gönderip, çadırlara okuldan önce kuran kursu açıyor. Yaşamlarımız üzerinde kurulan bu kuşatmayı, tarikat ve cemaatleri, sömürü ve şiddet yuvası olan her alanı reddediyoruz. Baskı ve zor yoluyla kadınları susturmaya çalışan erkek egemen sisteme, onun temsilcilerinden olan AKP iktidarına itaat etmiyoruz!

Ekonomik krizin derinleştiği bu koşullarda, işten ilk çıkarılan biz kadınlar ve oluyoruz. Kadın işsizliği rakamları son bir yılda çığ gibi artarken, güvencesiz, düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz.

Ev içi emeğimiz daha da görünmez kılınıyor, mutfağın tüm yükü bize yükleniyor. Bu yük deprem bölgelerinde yaşamı yeniden inşa etmek için mücadele eden kadınlarda çok daha ağır; yemek yapma, çocukların bakımı, yaşlı ve sakatların bakımı, temizlik gibi birçok ağır işi çok daha kötü koşullarda üstlenmek zorunda kalıyoruz.

Kadın sağlığının en temel ihtiyaçları olan ürünleri bizler için ulaşılamaz hale geldi. Barınma sorununun artan kiralarla en temel yaşamsal sorunlarımızdan olduğu bugünlerde, bizim emeğimizden çalarak zenginleşen bir avuç sermayedar sefa içinde yaşarken, milyonlarca kadını sömüren bu sistemin içine mahkum ve mecbur bırakmaya çalışıyor. Biz kadınlar bizlere dayatılan bu yaşama mecbur değiliz.

İktidarın savaş politikaları depremde bile durmazken militarizm, milliyetçilik ve cinsiyetçilik ile kurulu bir yaşamı bizlere dayatıyorlar. Devlet halkın kayıplarına olan öfkesinin üzerini göçmen ve mülteci nefretiyle örtmeye çalışıyor, yağmacı denilerek insanlar devlet eliyle katlediliyor. Deprem bölgesinde tek dille enkaz alanlarına seslenen AFAD’a cevap veremeyen insanlar bir kez daha kamusal hizmetin hayati olduğunu gösterdi bizlere.

Tekçiliğe karşı kadınların çoklu dayanışmasını engelleyenler, savaşın karşısında özgür, eşit bir dünya için mücadele eden kadınlara biat ettirmek istiyor. Kadın mücadelemizdeki yol arkadaşlarımız devlet eliyle planlanmış saldırılarla katlediliyor. Hapishanelerde ve gözaltılar da çıplak aramalar yapılarak işkence normalleştirilmek isteniyor, infaz yakmalarla kadınların özgürlüğü engelleniyor. Biz kadınlar biat etmedik, etmeyeceğiz.

Biliyoruz, 8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınları fabrikaya kilitleyerek katledenler ile bugün depremde halkı göçük altlarında ölüme terk edenler, bankaların para kasalarını çıkarmak için vinç yollayanlar, halkın emeğinden çalarak halka çadır satanlar aynı sermaye egemenliğidir. Hayatlarımızı yok sayan erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, tek güvencemiz birlikteliğimizdir. Bugün burada kentlerimizi yeniden dayanışma ile inşa etmek için isyanımızla, öfkemizle bir aradayız.

Biz kadınlar, şiddetin ve sömürünün olmadığı eşit ve özgür bir yaşamı birlikte mücadelemizle kuracağız. Yeniyi biz kuracağız. Yaşamlarımızı bizler savunacağız. Yaşasın kadın dayanışması. 08.03.2023

                                                                                          Neşe ÖZKAN ARSLAN

                                                                                               KESK Kadın Platformu Adına

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber