Bu ülkede hepimiz aynı geminin içinde gidiyoruz. Gemimizin sağ salim hedefine varması hepimizin öncelikli dileği olması gerekir.  

Bindiğimiz geminin dümeni dolaylı da olsa siyasetçilerin elinde bulunmaktadır. Ne yazık ki, siyasetçilerin çıkarları ile onlara oy verenlerin çıkarları aynı düzlemde değil. 

Siyasetçilere oy verenler, adalet, eşitlik, güvenlik, dürüstlük gibi temel hak ve hürriyetlerden faydalanmak istiyorlar.  

Siyasetçiler ise, kendilerine ve yakınlarına hiç hak etmedikleri istikballer temin etmenin peşinde koşuyorlar.  

Seçim arifelerinde grup halinde halkın arasına girerek, herkese mavi boncuk dağıtan siyasetçileri, seçim sonrası bulmanız mümkün değildir. Telefonlara çıkmaz, bir yerde yakalasanız üstün körü cevaplarla sizi geçiştirir.  

Bunları söylerken bir siyasi partiyi gözetmediğimi özellikle belirtmek isterim. 

Siyasetçilerimizin içinde, ülkesi ve milleti için canla başla ve samimiyetle çalışan değerli insanlarımız elbette vardır. Onlara sözüm yok. 

Bir düşünelim, Ahmet Davutoğlu başbakan iken bir konuşmasında Erdoğan’dan yani Ak Parti ilkelerinden bir gün yüz çevirirsem yüzüme tükürün demedi mi elbette dedi.  

Ayni Ahmet Davutoğlu şimdi Ak partiden ayrıldı ve yeni bir parti kurdu. Peki, ne diyor Ak Parti için, onu ben söylemek istemiyorum herkes biliyor.  

Aslında gelin benim yüzüme tükürün demek istiyor da ona da tenezzül eden yok galiba. 

Ali Babacan da Ak Partide iken neler konuşuyordu oradan kovulunca neler konuşuyor.  

Bunların örneklerini çoğaltmak mümkün. Ülkemiz böyle ilkesiz, tutarsız, çapsız politikacılarla doludur. 

Ülkemizdeki Anayasal düzen siyasetçilere akıl almaz imkân ve fırsatlar sunuyor. Onlar da o imkân ve fırsatların kendilerine yetmediğinden şikâyet ediyorlar. 

Yani yönettikleri ve yönetimine talip oldukları halkın içinde bulunduğu eşitsizliklerden dahi haberleri yok.  

Hani olsa da kimsenin umurunda değil. 

Siyasetçilerimiz sıvılara benziyor, hangi kabın içine giriyorlarsa hiçbir direnç göstermeden o kabın şeklini rahatlıkla alabiliyorlar.  

Siyasetçilerimizin bu esnekleri halkımız tarafından gayet iyi anlaşılıyor ama yapılacak pek fazla bir şey yok. 

İşin içinde yağmurdan kaçıp doluya tutulmak var.  

Anlaşılan o ki, Türk milleti olarak yönetenlerin kazıklarını çok uzun zaman daha yemeye devam edeceğiz.  

Milli gelirimizin geniş halk kitlelerine adil bir sistemle dağıtılması kimsenin aklına gelmiyor. Aklına gelen varsa da buna cesaret edemiyor.  

Demokratik bir ülkede egemen güç milli irade olmalıdır. Adı demokrasi olanlar ülkelerde ise egemen güç maalesef sermayedir.  

Bana derseniz ki, çözüm nedir? Vallahi ben kısa vadede bir çözüm göremiyorum.  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber