Bir seçimi daha geride bıraktık.

             Seçimden hemen sonra vuku bulan ve çok yanlış, istikrarsız, hukuksuz, devleti acziyete düşüren Van meselesi hariç, çok şükür sakin bir seçim geçirdik diyebiliriz.

            Hususen seçimden sonra, yine Van olayı hariç, daha da sakin bir ortam oluştu. Ateş düştü, yangın söndü, sinirler yatıştı!

           50 Yılı aşkındır seçimleri, seçime girenlerden, politikanın tam ortasında yer alanlardan çok daha fazla izler, takip ederim. İçinde olanlardan tek farkım, seçim seyrine tarafsız, objektif, akılcı ve vicdani bakmam, bakabilmemdir. Son 22 yıldan beri de bizim mahalleye de komşu mahallemize de öyle baktım ve ilk günden beri yazılı veya sözlü her ortamda yanlışları söylemeye, kadim dostlarımızın ve mahallelilerimizin  her türlü yafta ve linçine rağmen yapageldim. Böyle bakmayınca, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamak mümkün olmamaktadır ki hep öyle oldu, olmaya da devam ediyor.

            Türkiye siyasetinde bütün kesimlerce ve hususen İslami hassasiyeti olduğunu söyleyenlerce yapılan temel yanlışlardan biride, hataların seçimden önce değil, iş işten ve seçim bittikten sonra görülmesi ve bunun da bilerek, taraflı, korumacı, kayırmacı ve parti müritliği anlayışı ile bağnazlıkla yapılmasıdır.

             Bırakınız doğru zamanda ve seçim öncesi hataların söylenmesini, söylemeye kalkanlara her türlü YAFTA yapıştırılmakta, TERÖRİSTLERLE BERABER ZİKREDİLMEKTE ve HAİN ilan edilmektedir.

              Oysa, hatalar yapılırken söylenmeli, ikaz edilmeli ki iş işten geçmeden fayda sağlasın.

              Elbette seçimden sonra da değerlendirilme yapılacak, “nerede hata yaptık” sorusu sorulacaktır ve sorulmalıdır da.

             Ama seçim öncesi yapılan çok daha kıymetli ve herkese yararlı olandır. Zaman kaybını ortadan kaldırmak, zamanında hatadan dönmektir.

             Bu konuda sayfalarca yazmak mümkün ve gereklidir ama esas yazı konusunu ıskalamak ve çok uzun olmasına sebep olmak olacağından, esasa, seçim sonuçları ve bu sonuçlara etki eden temel hususlara geçelim.

             Bazı itirazlar ile henüz sonuçlanmasa da 31 Mart mahalli idare seçimlerinin sonucunda belediye ve il genel meclisinde farklı olmak üzere  CHP %37.76- 35.41 oy oranı ile birinci, %35.48 -32.36 ile AKP ikinci, %6.19 -6.98 ile YRP üçüncü, % 5.70-5.61  ile DEM Parti dördüncü, %4.98-5.85 ile MHP beşinci, % 3.76-4.59 ile İP altıncı, %1.73-2.56  ile ZP yedinci, % 1.09-1.3 ile SP sekizinci ve % 1’in altında oy alarak 9.HÜDAPAR (%0.55-0.64), 10. BBP (%0.43-1.22), 11. Deva ( %0.32-0.43), 12. BTP (0.24-0.38), 13. DP( 0.20-0.34), 14. Memleket Partisi (%0.17-0.27 ), 15. TİP (%0.15-0.61), 16, DSP(0.10-012), 17. Vatan Partisi (0.09-0.08), 18. Millet Partisi(0.08-0.05), 19. GP ( %0.07-0.11) , 20. ANAP( 0.03-0.05) ve 21.Milli Yol Partisi(0.03-0.03) olmuştur.

               Bu sonuçlara etki eden, bazıları ekser partileri de ilgilendiren faktörler ise;

               Ekonominin kötüleşmesi, enfilasyon, kiralardaki zulme varan artışlar, hükümetin bu konuda aciz kalması, azgın pahalılık, işsizlik ve düşük emekli maaşları.

               Lüks, israf ve savurganlık, kurumun/milletin parası ile isim ve resim reklamı.

               Ziyonist İzrail’in Gazze soykırımında, geçmişte “Van minüt (one minute)” çıkışına rağmen en küçük bir yaptırım yapılamaması, ticaretin bile kesilememesi. Bu konudaki eylem ve taleplerin dinlenmemesi, bastırılması. Ziyonist canilere fiili bir yaptırım yapılamazken, seçimin Gazze ile irtibatlandırılması ve Gazze kan ağlarken, mezalim yokmuş gibi seçim tavrı gösterilmesi.

                Dış politikadaki zaafiyetler, keskin dönüşler, ülkemiz ve bölgesel kayıplar.

                Aday tespitinde yanlışlıklar, dışlanmalar, küstürülmeler.

                Dini, milli ve yerli değerler konusunda hassas tabana yeterli ilgi gösterilmemesi, adanmış ve dadanmışların ayırt edilememesi.

                 İstişareye kapalı olunması, tenkite imkan tanınmaması ve eleştirenlerin terörle iltisaklandırılması, hain ilan edilmesi.

                 Dışlayıcı, aşağılayıcı, hakaretçi, kutuplaştırıcı, kamplaştırıcı , ötekileştirici, öcüleştirici, düşmanlaştırıcı ve bölücü dil. Mahalli seçimin ideolojik savaşa dönüştürülmesi. Benimle isen altınsın, benimle değilsen hainsin yaklaşımı.

                 Tabanları tutmak ve konsolide etmek pahasına tüm fay hatları ile oynanması.

                  Milli varlığın satılması, özelleştirme, aşırı iç ve dış borçlanma, konfora yatırım, ziraat ve hayvancılığın gerilemesi, sanayinin irtifa kaybetmesi

                  Eğitimde mesafe alınamaması.

                  Ehliyet ve liyakatin ıskalanması, atamalarda mülakat ve partizanlık.

                  Dini değerlerin siyasete alet edilmesi, aşırı kullanılması.

                  Yalan, algı, saptırma, örtme, gizleme ve manipülasyonun yaygınlaşması.

                  DEM ile mücadeleden ziyade, DEM kullanılarak ve üzerinden oy devşirilmesi.

                  Muhalefet belediyelerine yönelik kısıtlamalar ve abartılı sataşmalar.

                  Belediye başkanları, vekiller ve parti yöneticilerinde açık kibir veya rol-oy icabı tevazu gösterileri, tabanın dinlenmemesi, adam yerine koyulmaması, sorunlarıyla ilgilenilmemesi, ulaşılamama, görüştürmeme, kapıda bekletme, vatandaşın taleplerini karşılamamak için binbir numara, yalan, dolan

                  “Nasıl olsa seçimi alırız” kibri, rahatlığı ve gevşekliği.

                   Gençlik üzerinde manevi ve maddi sonuç alınamaması.

                    İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye rağmen uyum yasalarının yürürlükte olması, aileyi yıpratması, televizyonların kontrol edilmemesi, aile üzerinde ahlaksız ve yıkıcı tesirlerinin dindar taban üzerindeki rahatsızlığı.

                    Ölçüsüz maden aramalar, HES’ler, ziraat, orman ve mera arazilerinin amaç dışı kullanımı, bazı yerlerde “Kırsal Mahalle Yasasının” belediyelerce yürürlüğe sokulmaması.

                    İhalelerde şaibe, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, varlıklıların vergi afları, düşük gelirlilerin değilde, sermaye çevrelerinin aslan payını alması.

                    Adalet ve yargı üzerinde oynamalar, adalete güvenin zedelenmesi.

      Sandığa gitmeyen %22 civarında küstürülmüş, siyasetten tiksindirilmiş önemli bir kesimin bulunması.

       Desteklenen bir yığın STK’nın önemli bir kısmının gerçekte bir işlev görememesi, partiye eklemlenmesi ve sadece imkan devşirmesi. STK’nın bağımsızlığını kaybetmesi, uyarıcı rollerinden uzaklaşması.

                    Elbette genelde ve yerelde daha birçok sebep sıralanabilir.

       Netice olarak CHP oylarının bir kısmı kendi oyu olmayıp, tepki ve aday odaklı oylardır.

       YRP oylarının önemli bir kısmıda, AKP’de yer bulamayıp oraya itilen oylar ve yine tepkisel oylardır.

        MHP, YRP ve BBP’nde de küsme ve  tepki oyları söz konusudur.

        Ayrıca parçalanmışlığın ve bölünmüşlüğün de seçim üzerinde etkisi birçok ilde görülmüştür.

         Peki bu sonuçlardan ders alınır mı?

        Tüm partiler almalıdır.  Alınırsa, hem partilerin geleceği hem de ülke ve milletin geleceği için fevkalade yararlı sonuçlar çıkacaktır.

         Muhalefette bu oyları çantada keklik görmemeli, benzer hataları yapmadan ve ders alarak ona göre hizmet ve halkla ilişki kurmalıdır.

          Yarış asla savaşa döndürülmemeli, rekabet ve hizmet yarışı öne çıkmalı, ÇALIŞKANLIK, MESAİDE SINIR TANIMAMA, DOĞRULUK, DÜRÜSTLÜK, ADALET, AHLAK, İNSAN HAKKI YEMEME, HER FERDİN DERDİNE DERMAN OLMAYA ÇALIŞMA, EHLİYET VE LİYAKAT, İSTİŞARE VE ŞURA, LÜKS VE İSRAFTAN KESİNLİKLE UZAK DURMA  BİRİNCİL ÖNCELİK OLMALIDIR

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber