Allah'ın Sevgisini Kazanmak: Kalbin Hali ve Amelin Dili
İnsan fıtratının en derin ihtiyaçlarından biri, Allah'ın sevgisine mazhar olmaktır. Rabbimizin bizden razı olup olmadığı, bizi sevip sevmediği sorusu, her müminin kalbinde yankı bulur. Peki bu kutsi sevgiyi nasıl anlayabiliriz? İşte bu noktada, Resulullah (sav) Efendimiz bize çok değerli bir ölçü vermiştir.
Hadis-i Şerifteki Muhteşem Ölçü
Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuştur: "Eğer sen Allah katındaki değerini bilmek istersen, Allah'ın senin katındaki değerine bak." Bu hadis-i şerif, kulun Allah nezdindeki mevkisini anlaması için çok net bir kriter sunmaktadır. Kişi gün içinde Allah'ı ne kadar hatırlıyorsa, O'nun emirlerine ne kadar yöneliyor, yasaklarından ne kadar sakınıyorsa, işte o kadar Allah'ın sevgisine nail olmaktadır.
Kalbin Meşguliyeti: En Büyük İşaret
Gün boyunca neyle meşgul olduğumuz, kalbimizin gerçek yönelimini gösterir.
Eğer bir insan sabahtan akşama kadar sadece dünya işleriyle uğraşıyor, namazını kılmıyor, Kur'an'ı Kerim'i okumuyorsa, zikir ve tefekkürden uzaksa, bu durumun Allah katındaki karşılığı açıktır. Çünkü Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de buyurur: "De ki: 'Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, Resulü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin." (Tevbe: 24)
Aksine, bir kul gün içinde Allah'ı hatırlıyor, O'nu anıyor, ibadetlerini yerine getirmeye çalışıyorsa, Kur'an ile irtibatını koparmıyorsa, işte bu Allah'ın o kulu sevdiğinin en güzel delilidir. Allah kulunu seviyor ki, ona kendini hatırlatıyor, ona ibadet etme tevfikini nasip ediyor.
Şehitlik Şevki: En Yüce Aşkın İfadesi
Allah yolunda şehit olma arzusu, bir müminin Allah sevgisinin zirvesidir. Canını, malını, her şeyini Allah rızası için feda etmeye hazır olmak, kulun Rabbine olan muhabbetinin en parlak göstergesidir. Resulullah (sas) buyurmuştur: "Cennetin kokusunu duyan, ama cihad için koşmayan hiç kimse cennete giremez."
Bu kutsi şevk, kulun Allah'ı dünyada her şeyden çok sevdiğinin ispatıdır. Evet, beşer olarak zaman zaman hatalar yapabiliriz, nefsin ve şeytanın vesveselerine kapılabiliriz. Ancak özümüzdeki niyet değişmedikçe, tevbe kapısı açık oldukça, Allah'ın rahmeti kulunu kuşatır. Önemli olan, her düştüğümüzde tekrar kalkmak, her hatadan sonra tevbe ile Rabbimize dönmektir.
Allah'ın Dininin Yeryüzünde Hâkim Olması İçin Çaba
"Kim ki Allah'ın dinini yardım ederse, Allah da onu yardım eder." (Hac: 40) ayeti, İslam'ın yüceltilmesi için çalışmanın değerini göstermektedir. Allah'ın kelimesinin yüce tutulması, hakkın ve adaletin hakim kılınması için çabalamak, her müminin görevidir. Bu uğurda çalışan, insanlığın dünya ve ahiret saadetini gözeten kimseler, şüphesiz Allah'ın sevgisine nail olanlardır.
Ancak bu yolda bazen aceleci davranabiliriz, usul ve erkana riayet etmeyebiliriz. İşte burada önemli olan, özeleştiri yapabilmek, hatalarımızı görebilmek ve tevbe edebilmektir. Allah Teala Kur'an'da buyurur: "De ki: Ey kendilerine karşı aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar." (Zümer: 53)
Nefis Muhasebesi: Her Müslümanın Görevi
Hz. Ömer (ra) buyurmuştur ki: "Siz hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, tartılmadan önce kendinizi tartın." İşte bu, her müminin yapması gereken en önemli vazifelerdendir. Kendimize şu soruları sormalıyız:
Haram ve günah konusunda durumumuz nedir?
Allah'ın açıkça yasakladığı içkiyi, zinayı, kumarı işliyor muyuz?
HELAL-HARAM ayrımı yapmadan mı KAZANIYORUZ?
GIYBET, İFTİRA, YALAN gibi dil günahlarına bulaşıyor muyuz?
Masum insanlara ZULÜM ediyor muyuz?
TESETTÜR, EDEP, HAYA ölçülerine riayet ediyor muyuz?
İbadet hayatımız nasıl?
Namazlarımızı kılıyor muyuz?
Oruç tutuyor muyuz?
Kur'an ile irtibatımız var mı?
Zikir ve tefekkür yapıyor muyuz?
İÇTİMAİ ve SİYASİ DURUŞUMUZ nerede?
Allah'ın indirdikleriyle hükmedilmesini istiyor muyuz?
ADALETTEN yana mı duruyoruz?
ZULME KARŞI mı, yoksa ZALİMLERİN YANINDA mı?
RÜŞVET, YOLSUZLUK gibi toplumsal hastalıklardan uzak mıyız?
Bu sorulara vereceğimiz dürüst cevaplar, Allah katındaki durumumuzu gösterir.
Eğer hayatımızı günahlarla doldurmuş, ibadetlerden uzaklaşmış, Allah'ın emirlerine sırt çevirmiş ve bundan dolayı da tevbe etmeye niyetimiz yoksa, hatta günahları alışkanlık haline getirdiysek, bu çok vahim bir durumdur.
Allah Sevmediğini Cennete Koymaz
Bu acı gerçeği kabul etmeliyiz: Allah kendisine asi olan, emirlerine karşı gelen, yasaklarını çiğneyen ve bundan da tevbe etmeyen kullarını sevmez. Ve Allah sevmediği kulunu da cennete koymaz. Bu, basit ama çok net bir gerçektir.
Allah Teala Kur'an'da açıkça buyurur: "Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez." (Bakara: 190) "Allah zalimleri sevmez." (Âl-i İmran: 57) "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar." (Nisa: 48)
Tevbenin Önemi ve Umudun Kapısı
Ancak tevbe eden, günahlarından vazgeçen, Allah'a yönelen kullar için durum farklıdır. Resulullah (sas) buyurmuştur: "Günahından tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir." Önemli olan, günah işledikten sonra o günahta ısrar etmemek, tevbe edip Allah'a dönmektir.
Her gün, hatta her an kendimizi muhasebe etmeliyiz. Hangi amellerin bizi Allah'a yaklaştırdığını, hangi davranışların bizi O'ndan uzaklaştırdığını görmeliyiz. Kalbimizde Allah sevgisi var mı, yoksa dünya sevgisi mi hâkim? Gün içinde Allah'ı düşünüyor muyuz, yoksa sadece dünyevi işlerle mi meşgulüz?
0 Sonuç: Amel Diliyle Konuşmak
Halid Ekinci hocanın işaret ettiği gibi, Allah'ın bizi sevip sevmediğini anlamanın yolu, kendi amellerimize bakmaktır. Hangi ağırlık merkezine sahip olduğumuzu görmek için hayatımızı tetkik etmeliyiz. Allah'ı hatırlayabiliyor, O'nunla irtibatımızı koruyabiliyor, emirlerine yönelip yasaklarından kaçınabiliyorsak, müjdeler olsun, demek ki Allah bizi hatırlıyor ve seviyor.
Ancak hayatımız günahlarla, isyanlarla doluysa ve bundan tevbe etmeye bile niyetimiz yoksa, o zaman ciddi anlamda tehlikedeyiz demektir. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeden, hemen tevbe edip O'na dönmeliyiz.
Son olarak şunu unutmayalım: Allah'ın sevgisi, cennet yolunun anahtarıdır. O'nun rızasını kazanmak için çalışmalı, emirlerine uymalı, yasaklarından sakınmalı ve sürekli olarak kendimizi ıslah etmeliyiz. Allah yolunda cihad etmek, O'nun kelimesini yüceltmek, insanlığın hidayeti için çabalamak da bu sevginin getirdiği şevkin tezahürüdür.
Allah hepimizi kendini seven ve sevilen kullarından eylesin. Tevbe nasip etsin, istikamet üzere yaşamayı müyesser kılsın. Âmin.
"De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Âl-i İmran: 31) (G.Dihkan paylaşımından alıntı)




