KARŞINIZDA ULAŞMAYA ÇABALADIĞIMIZ MUASIR MEDENİYET SEVİYESİ

               Batı dünyası uzun süredir kendisini “özgürlük”, “ilerleme” ve “bireysel haklar” kavramlarıyla tanımlıyor.

               Ancak rakamlar konuştuğunda ortaya çıkan tablo, ahlâkî bir ilerlemeden ziyade kontrolsüz bir çözülmeye işaret ediyor.

               Bugün Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde içki, kumar, zina, fuhuş, uyuşturucu, çıplaklık ve pornografi yalnızca yaygın değil; normalleştirilmiş, ticarileştirilmiş ve devlet denetimi altında meşrulaştırılmış durumdadır.

                Mesele artık “bazı bireylerin tercihi” değil, bir medeniyet pratiği hâline gelmiştir.

                Önce İÇKİDEN başlayalım. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre kişi başına düşen yıllık alkol tüketimi, Avrupa’da dünya ortalamasının açık ara üzerindedir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde yetişkin nüfusun çok büyük bir bölümü düzenli alkol tüketmektedir. Amerika’da ise her yıl alkole bağlı nedenlerle ölenlerin sayısı 170 binin üzerindedir. Bu rakam, alkolün “masum bir eğlence” değil; halk sağlığını doğrudan tehdit eden bir bağımlılık olduğunu net biçimde göstermektedir. Buna rağmen alkol, Batı kültüründe sosyal hayatın merkezindedir; kutlama, sosyalleşme ve hatta “özgürlük sembolü”  olarak sunulmaktadır.

                KUMAR da farklı değildir. Amerika’da kumar endüstrisinin yıllık hacmi 60 milyar doların üzerindedir. Avrupa’da çevrim içi bahis ve kumar pazarı her yıl çift haneli oranlarda büyümektedir. İngiltere’de yetişkinlerin yaklaşık yarısı hayatında en az bir kez kumar oynamıştır. Kumar bağımlılığı nedeniyle iflas eden, ailesini dağıtan, intihara sürüklenen insan sayısı artarken; devletler bu sektörü yüksek vergi gelirleri nedeniyle korumakta ve genişletmektedir.

               Yani BATI’DA ahlâk, bütçe kalemlerine feda edilmektedir.

               ZİNA ve FUHUŞ meselesi ise daha çarpıcıdır. Avrupa’nın birçok ülkesinde evlilik dışı ilişkiler olağan kabul edilmekte; sadakat, “modası geçmiş” bir değer gibi sunulmaktadır. Fransa’da doğan çocukların yarıdan fazlası evlilik dışıdır. Almanya, Hollanda ve İsviçre gibi ülkelerde fuhuş tamamen yasaldır ve resmî kayıtlara göre yüz binlerce kadın bu sektörün içindedir. İnsan ticareti raporları ise bu “yasal” sektörün büyük bölümünün zorla çalıştırma ve istismar içerdiğini ortaya koymaktadır.

             Batı, bir yandan kadın hakları nutukları atarken; diğer yandan kadını bedeni üzerinden pazarlanan bir meta hâline getirmiştir.

             UYUŞTURUCU kullanımında tablo daha da karanlıktır. Amerika’da her yıl 100 binden fazla insan uyuşturucu aşırı dozundan ölmektedir. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi verilerine göre, gençler arasında esrar ve sentetik uyuşturucu kullanımı hızla artmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde uyuşturucu kullanımı “kişisel özgürlük” gerekçesiyle fiilen tolere edilmekte, hatta bazı maddeler yasallaştırılmaktadır. Sonuç ortadadır: Bağımlılık yaşı düşmekte, ruh sağlığı sorunları patlamakta, toplum giderek daha kırılgan hâle gelmektedir.

             ÇIPLAKLIK ve PORNOGRAFİ ise bu çürümenin vitrini gibidir.

             Amerika merkezli porno endüstrisinin yıllık gelirinin 90 milyar dolara yaklaştığı tahmin edilmektedir. İnternet pornografisine erişim yaşı birçok Batı ülkesinde 10–11 yaşına kadar düşmüştür. Avrupa’da televizyon, reklam ve dijital platformlarda çıplaklık sıradan bir pazarlama aracı hâline gelmiştir. Kadın bedeni “özgürleşme” söylemiyle teşhir edilirken, erkek bedeni de aynı tüketim döngüsüne sokulmuştur.

               Sonuç: Artan cinsel şiddet, ilişkilerde bağlanma sorunları, evlilikten kaçış ve derin bir yalnızlık.

               Burada dürüst olmak gerekir. Batı’nın yaşadığı bu tablo bir tesadüf değildir.

              Tanrı’nın hayattan dışlandığı, ahlâkın görecellelleştirildiği, haz ve bireysel tatminin en yüce değer ilan edildiği bir sistemin doğal sonucudur. İçki, kumar, zina, uyuşturucu ve pornografi bu sistemde “yan ürün” değil; ana yakıttır. Ekonomi döner, medya beslenir, siyaset susar.

              Eleştiri bireylere değil, bu düzenedir. İnsan zaaf sahibidir; bu bütün dinlerin kabulüdür. Ancak medeniyet dediğimiz şey, zaafı sınırsızca teşvik eden değil; onu dizginleyen bir yapı kurabilmektir.

              Bugün Avrupa ve Amerika’nın başaramadığı tam olarak budur. Özgürlük adına ahlâkı, birey adına aileyi, haz adına insan onurunu feda eden bir medeniyet; dışarıdan parlak, içeriden çürümüştür.

             Sonuç nettir: Rakamlar yalan söylemez. Batı, içkiyle sarhoş, kumarla borçlu, cinsellikle doyumsuz, uyuşturucuyla bitkin, pornoyla duyarsız bir toplum üretmiştir. Bu bir “ilerleme” değil; sofistike bir çöküştür.

             Bugün bu tabloyu eleştirmek gericilik değil, ahlâkî bir sorumluluktur. Çünkü çürüme alkışlandığında, durmaz; yayılır.

***

HALİMİZE BAKINCA SANKİ MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNE ULAŞTIK GİBİ.. SİZ NE DERSİNİZ? ( G. Dihkan’dan alıntı)

               ZEYL: Gökhan kardeşimizin Batı ile ilgili bu analiz ve tespitlerine katılmamak mümkün değil. Bu hakikati tasdik ettikten sonra, gelelim son cümledeki tespitine.

              Muasır medeniyet seviyesine ulaştık gibi ya da ulaştık mı?

              Evet. Çıplaklıkta ulaştık ve geçtik bile.

              Üretmeden tüketmede, lüks yaşam ve özentide de Batı’yı arkamızda bıraktık.

               İçki, kumar, zina, fuhuş ve uyuşturucu da ise, Batı’nın arkasından dörtnala koşuyor, yetişmeye çalışıyoruz. Hem de büyük bir gayretle.

               Evet. Bütün bu konularda muasır medeniyet seviyesini yakaladık, üstüne çıktık bile. Önce laik seküler çabalarla, şimdi de dindarlığımızla, dindar güç ile dindar güç zehirlenmesi ile.

               Muasır medeniyet seviyesine çıkamadığımız, Batı’ya yetişemediğimiz, bırakınız yetişmeyi, çok gerilerde kaldığımız alanlar ise, ilim ve bilim de, teknik ve teknoloji de, üretimde, iktisat ta, çevre de, imar da, Gazze, Filistin,  Lübnan, Yemen, İran, Irak, Suriye, Libya, ekser Afrika’da ve geçmişe doğru daha birçok  yerde yerle yeksan etseler de, göreceli ve kısmen de olsa  kendi halklarına uyguladıkları hukukun üstünlüğünde, gelir dağılımında.

                Onları geçtiğimiz hasletlerimiz yok mu? Elbette var. Tarih boyu bize yetişemedikleri hususiyetimiz, onlar gibi “soykırımcı, sömürgeci” olmayışımızdır.

                 Batı Tarih boyu barbar, istilacı, sömürgeci ve soykırımcı olmuş halen de bu özelliklerini sürdürmektedirler. En yakın örnekleri, Gazze, Filistin, Yemen, Lübnan, İRAN, Suriye, IRAK, Libya ve Afrika’da yaptıkları ve halende yapmaya devam ettikleri mezalim ve soykırımdır.

                Dahası, bizden ve tüm insanlıktan çok çok geride kaldıkları husus, HER TÜRLÜ AHLAKSIZLIĞIN ÜRETİM MERKEZİ, MENŞEİ OLMALARIDIR.

                 Daha birçok onları geçen insani ve İslami yönlerimiz, örf, adet ve geleneklerimiz vardır ama giderek onları da kaybetmek üzereyiz.

                 Evet. Muasır medeniyet seviyesi İslam’da, Müslüman ve Müminliktedir ama bugün o Müslüman ve müminler mumla aranmaktadır.

                  Ve gidiş, insanoğlunun kendi eliyle kendi sonunu getirmeye doğrudur.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber