Hayatımızı oldukça derinden etkileyen virüs “pandemi süreci” bizleri epeyce yormuş durumda.

Öyleki, görevli kişiler ne yapacaklaını şaşırmış, vatandaş ne yapacağını bilmiyor. Bunalımlar hat safhaya ulaştı. Havalar bir yandan ısınıyor. İnsanların “Bahar” pisoklojisi depreşmeye başladı. Gençler ergenlik duygularına hâkim olamıyor. Okullar mezun veriyor ama derecesi tartışılır. Ölü sayısı her geçen gün artıyor. Esnafın perişan hali var. Kiralar yüksek üç ay beş ay değil bir yıl kira ödeyemeyen esnaf var. Günlük çalışanlar eve ekmek getirmekte zorlanıyor. Belediyelerin ve sosyal yardım kurumlarının yapmış oldukları yardımlar yeterli olmuyor.

İhtiyaçlı kişiler istemekten bıktı. Artık iş istiyorlar. Emekli maaşlarının arasındaki uçurm içler acısı. sekizyüzTl alnından tutunda üçbin Tl alan var daha yukarısını söylemiyorum. Asgari ücretle arasında beşyüz Tl olanın maaşı şu an asgari ücretli ile aynı konumda Emekli aradaki farkı yine istiyor. Bunlar nereden verilecek nasıl verilecek.

Bunun yanında Devlet israftan vazgeçmiyor. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Sayın Binali Yıldırım Bey TBMM Başkanıyken yemekhaneyi denetliyor “ya beşyüz çeşit yemek olurmu Alşlah aşkına”. Beşyüz çeşit yemek çıkıyor TBMM yemekhanesinde.

Üstadımızın bizlere bir öğüdü var.

Şöyle der Üstadımız. Oğul İnsanı iki şey yıkar.”İsraf ve Lüks”

Bunun gibi daha nice sorunlar hep bizim için sıraya girmiş çözüm bekliyor.

İşte yine Ramazan ayı geldi. “Hoş geldi safa geldi”. Ramazan aylarında yapılacak olan yardımlar daha da makbul kabul ediliyıor.

Ancak bendeniz şuna karşıyım. Bunu daha önceleride dile getirmiştim. Muhtarlıkların önü ihtiyaç sahipleri ile dolup taşıyor, en acıklısı da ihtiyaç sahiplerinin çoğunluğunu bayanların oluşturması. (Eşi gelmeye utanıyor Bayanın kendisi geliyor)

Kızılay, Yeşilay, Valilik, Belediye, Diyanet Vakfının ve büyük çapta hayır hasenat yapan bazı kurumsal vakıfların kapılarında yine aynı senaryolar var.

Bu ayıptan bir an evvel kurtulmamız lazım. Bu görüntüler Müslman bir topluma yakışmıyor. Bu yardım kuruluşlarının bir araya gelerek bir veri tabanı oluşturulması ve “mutad” bir şekilde ihtiyaçlı kişilere evlerine yardım veya ihtiyacı olduğu malzemeyi getirmesi, gerekirse bunlara nakti yardımda bulunulması, bu dağıtım keşmekeşliğine son verimesi lazım.

İşin özeti kişi ben ihtiyaçlıyım diye müracaatta bulunacak. İlgili kurum gerekli araştırmayı yaptıktan sonra kendisine gerekli yardımı yapacak. Ama yardım evine gidecek. Kişinin kendisi kapı, kapı dolaşmayacak. Bu konuda Ortahisar Belediyesi ve Hayrat Vakfı ortak bir çalışma oluşturdular. Ama yetmez bu olay tüm vakıfları ve sosyal alanda yardım yapan kuruluşların hepsini kapsaması lazım. Bunun öncülüğünü de Valilik bizzat kendisi yapacak. Umarım bu ramazan son olur. İlerki ramazanlarda daha insani bir yaklaşımla yardımlarımızı yaparız.

Teknolojide son noktaya ulaştığımız bu günlerde bu “veri tabanını”data’yı oluşturmak veya bununla ilgili bir proğram yapmak çok zor olmasa gerek.

Ayasofya İmamı Ne Demişti.

Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından bir tweet paylaşan Boynukalın, “Faizin azaltılması ve sonunda tamamen kaldırılması hem İslam’ın hem de aklın gereğidir. Güçlü ekonomilerde faiz % 0-1 arasında. O sebeple faizcilerle mücadele etmek de İslam’ın bir emridir” demişti.

Faize Allah bile savaş açmışken, Cumhurbaşkanımız göreve getirilecek “Ömer” leri ararken, doğruyu ikrar eden bu şahsiyet neden bu kadar tepki gördü anlamış değilim.

Prf. Dr.Mehmet Boynukalın istif etti. Marmara Üniversitesindeki görevine döndü. Peki, şimdi aynı şeyleri bir öğretim görevlisi olarak söylerse buna kim ne diyecek.

Atalarımızın bir sözü var “Doğruyu Söyleyeni yedi Köyden Kovmuşlar”.

Ne diyelim Allah Devletimize zeval vermesin. Kalın Sağlıcakla.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber