Küçük kıyameti yaşadığımız Anadolu’muzun Doğu Akdeniz ve Güneydoğu topraklarında meydana gelen ve tüm Türkiye’yi, 85 milyonu yasa ve dayanışmaya sevk eden bu büyük zelzelede ebediyete göç eden kardeşlerimize Mevla’mızdan sonsuz rahmet, ailelerine sabr-ı cemiller, yaralılarımıza acil şifalar niyaz ederek ve bu büyük afetten ders alarak, bir daha yaşanmaması için gerekli tedbirleri alarak ve halis dua ederek, 

              Rahmetli Ahmet Mete Işıkara’nın, gerçeği özetleyen “DEPREM DEĞİL, BİNA ÖLDÜRÜR” sözü ile makalemize başlayıp, 50 yıllık gözlemlerimiz, 40 yıla yakın çeşitli altyapı inşaatlarında kontrol mühendisi olarak görüp yaşadıklarımız ve bizatihi kendimiz ve yakın çevremizde gördüğümüz  inşaatların yapım seyrinden edindiğimiz tecrübelerle, 

              Gerek alt yapı ve gerekse üst yapılarda fen ve sanat kaidelerine uymadığımız ve ortalama uyumumuzun en iyi ihtimalle (bazı özel yapılar hariç) %70’i geçmediğini tespitini yapıyor ve bu kanaatimizi  yıllardır söylüyor, muhtelif vesilelerle çeşitli ortamlarda dile getiriyoruz.. 

              Peki inşaatlarda hangi eksiklik ve aksaklıkları, ihmal ve dikkatsizlikleri veya sahtekarlıkları  yapıyoruz da, her depremde bunca can kaybı, bunca acı yaşıyoruz? 

               Madde madde sıralayalım. 

            1-Fay Hattı üzerinde ve Depreme Dayanıksız Zeminlerde Bina Yapmamız: Her depremde ve inşallah son olacak bu depremde de açıkça görüldüğü gibi fay hatları üzerine havaalanı ve yerleşim alanları kurduk ve bile bile insanımızı ölüme götürdük. Oysa hemen her şehrimizde daha sağlam zeminler bulmak ve kentleşmeye o zeminler üzerine kaydırmak mümkün. 

            2-Şehirlerimizi 1.Sınıf Ziraat Arazileri üzerinde Yapmamız: Hemen bütün şehirlerimiz baştan beri ve hususen son yıllarda 1.sınıf düz tarım arazileri üzerine doğru büyümekte, tarla, bahçe ve meyveliklerimiz BETON TARLALARINA dönmektedir. Bu araziler genellikle hem zelzeleye dayanıksız hem de karnımızı doyuracağımız yani bu günümüz ve geleceğimiz olan yerler olup, buralara bina yapmak her iki yönüyle de sakınca taşımaktadır. Hem deprem yönüyle canımızı risk altına alıyoruz hem de gıda alanlarımızı, TOPRAK ANAYI yok ediyoruz. 

              3-Fazla Kat Atma: Hem zelzeleye dayanıksız zeminlerde yapı yapıyoruz hem de çok katlı binalar inşa ederek, depremde can kaybı riskini göz göre göre artırıyoruz. Oysa bu zeminlerde yapı yapmamamız gerekiyor. Şayet yapmak zorunda kalırsak, dikey büyüme yerine yatay büyümeyi ve depreme dayanıklı binalar yapmayı hedeflemeliyiz. Çok katlı yapmak gerekiyorsa da, bu çok az olmalı ve ona göre depreme dayanıklı özel pırojeler uygulanmalıdır. 

               4- İnşaatlarda Malzeme ve Harç  Sıtandardı ve Kalitesi:  

  1. Kum çakıl oranı: Alt ve üst yapı inşaatlarında kum çakıl gıranülometrisi,  oranı, mil miktarı ve temizliği gibi konulara genellikle dikkat edilmemekte, rastgele malzeme kullanılmaktadır. 
  2. Harçta uygun su miktarı: Harç yapımında uygun su miktarına dikkat edilmemektedir. Harcın fazla sulu veya fazla katı olması, beton kalitesini etkilemektedir. 
  3. Harcın yeterli karılması: Hususen elle yapılan harçlarda, yeterli karıştırma, karma yapılmamakta, bir veya iki aktarımla yetinilmektedir. Bu durumda beton kalitesini etkilemektedir. 
  4. Hazır betonların yeterince denetlenememesi: Bu konuda belirsizlik ve riskler taşımakta, hemen hiç denetlenememektedir. Denetlense bile, her mikserden numune almak, laboratuvar test ve deneylerini yapmak çok zaman almakta, adete mümkün olmamaktadır. 
  5. Betonun sulanmasında ihmaller: Sulama işi de dikkatsiz yapılmakta, çoğu kez betonlar yeterli sulanmamakta, yapılan sulamalar da zamansız yapılmakta, güneşin en yoğun ısıttığı vakitlerde bile beton sulanabilmekte, az ve zamansız sulamalar YANMA yapmakta, yeterli su alamayan beton çelikleşememektedir. 
  6. Betonun donması: Soğuk havalarda beton dökülmekte ama gerekli tedbir ve hassasiyet gösterilmemekte, dolayısıyla betonlar da az veya çok donma ile zayıflıklar doğmaktadır. 
  7. Erken kalıp sökme. Beton pirizini normalde tam olarak 28 günde almakta, kalıplarında bu süre durması gerekmektedir. Piriz hızlandırıcılarla bu süre kısalmakta ama buna rağmen kalıplar çok erken sökülmekte, kalıptan tasarruf uğruna, bu yönüyle de beton zaafiyete uğramaktadır. 
  8. Jeolojik zemin etütleri: İhmal edilen bir konuda budur. Çoğu kez “sağlamdır” deyip yola devam edilmektedir. 

              5- Demir ve Çimento eksiklikleri: En çok üzerinde durulması gereken bu husus olup, maliyeti düşürmek adına bu iki malzemeden azaltmaya gidilmesi, bina dayanıklılığını 1. derecede etkilemektedir. Maalesef bu iki malzeme hep esirgenerek kullanılmaktadır. 

              6- Denetimde Yetersizlikler:  

  1. Kontrol Mühendisliği Sağlıklı İşlememektedir: Kontrol mühendisliği doğru dürüst yürümemekte, ya rüşvete bulaşmakta, ya iş çokluğundan yetişilememekte, devamlı işin başında bulunulamamakta, DÜRÜST MÜHENDİSLER İSE, RİJİT, UYUMSUZ, GEÇİMSİZ YAFTASIYLA YAFTALANMAKTA, SÜRÜLMEKTE, TERFİ ETTİRİLMEMEKTE, KENARA KOYULMAKTA YA DA PASİFİZE EDİLMEKTEDİR. BİZZATİHİ BUNU İLİKLERİNE KADAR YAŞAYANLARDANIM. HER İŞE TEK BİR KONTROL MÜHENDİSİ VERİLMESİ UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR. Zira tek kişi sahtekar olursa önlenmesi zor olmakta, dürüst olursa yenmesi çok kolay olmaktadır. Onun için EN AZ ÜÇ KİŞİDEN OLUŞAN KONTROL HEYETİ hayta geçirilmelidir. Çoklu kontrolde sahtekarlık ve rüşvet zorlaşır, dürüst olan da kolay harcanmaz. 
  2. Yapı Denetim: Gerek malzeme ve gerekse inşa tekniği yönünden denetimde büyük yetersizlik ve aksaklıklar yaşanmakta, YAPI DENETİMİ mekanizması arzu edilen şekilde işlememektedir. Umumen inşa tekniği ve yapımı ustaların bilgi ve insafına terk edilmiş durumdadır. Ustalarımızın belgesi olup olmadığına, bilgi ve tecrübesinin ne kadar olduğuna bakılmamaktadır. Denetim mevzuatı ve işleyişi yeniden gözden geçirilmelidir. 

              7- İşçilik hataları: Olması gerekene göre işçiliğimiz çok kötü seyretmekte, bu konuda tam bir layüsellik yaşanmaktadır. Üstün görü, yarım yamalak ve çok pasaklı işçilik yapılmakta, gereken itina gösterilmemekte, bu durumda bina dayanıklılık ve ömrünü menfi yönde etkilemektedir. 

  1. Belediyelerin Oy Uğruna İmar Tavizleri: Belediye başkanları fırsat vermedikçe kolay kolay sahtecilik yapılamaz veya asgariye iner. Maalesef oy, yeniden seçilme, tekrar seçilme, belediye başkanlığından sonra vekil olma, hep sıçrama hevesi bu tür tavizleri getirmektedir. Onun için bir dönemle sınırlandırılması ve bazı yetkilerin yerelden alınması gerekir. 

            9-İmar Afları/Barışı: Yanlış uygulamalardan birisi de imar affı, barışıdır. Bu durum yanlışı yasallaştırmak, işini doğru yapanı cezalandırmaktır. Kesinlikle olmamalı. 

           14- Kentsel Dönüşümler: Bu konu yavaş işlemekte, çok sınırlı yapılmaktadır. Hızlandırılmalı ve gereken yerlerde gerekli dönüşümler çabucak yapılmalıdır. 

           15-Depreme Karşı Bireysel Tedbir ve Bilgi Noksanlığı: Deprem güvenliği ve ilk anda ve devamında yapılması gerekenler konusunda yeterli eğitim yoktur. Bu da ev ev, hane hane yapılmalıdır. 

           16-Depremlerden Ders Almama ve Kolay Unutmamız: Deprem ve tabii afetlerden ders almıyor, kolay unutuyor, gafleti, kısa vadeli çıkarları önceliyoruz. 

            17- Caydırıcı Cezalar Yok: Denetim, takip, murakabe, ikaz ve yaptırımlar, cezalar yetersiz. Göstermelik ve gaz alma kabilinden hesap sormalar var. 

            18- Eğitim Noksanlığı: Her alanda eğitim noksanlığımız olduğu gibi, sağlıklı bina yapma, deprem, tedbirler, insan hakkı ve ahlak  konusunda eğitim noksanlığımız var. 

            19- Yalnız Müteahhitlerin Hedefe Konması: Afetlerde sadece müteahhitler hedefe koyulmakta, müteahhide gelinceye kadar diğer aşama ve sorumlular ihmal edilmektedir. Kontrol mekanizmaları, işçilik ve ustalıklar, malzeme üretenler, siyasi yerel ve genel irade de sorgulanmalı, zincir bütünüyle ele alınmalıdır. 

             20-Diğer Afetler: Sel, heyelan gibi diğer afetlerde de durumumuz aynı durumdadır. 

             21-Vatandaşlardan Kaynaklanan Olumsuzluklar: Fay hattı, deprem zaafiyeti, heyelan, 1.sınıf ziraat arazisi, dere yatağı, deniz veya göl kıyısı, içme suyu koruma alanı gibi inşaat yapılamayacak yerlerin imara açılması için vatandaşın talep ve ısrarı da, vatandaş kusuru olarak her zaman yaşanılan olumsuzluklardır. Buna rağmen, “vatandaş yanlış yapar, yapabilir ama devlet ve kurumları yapamaz” gerçeğinden hareketle, nihai sorumlu yine kurumlar olmaktadır. Vatandaş yanlışta ne kadar ısrar ederse etsin, oy ve başka beklentiler uğruna yanlışa geçit vermemek devletin vazifesidir. 

             SONUÇ OLARAK ŞU TESPİTİ RAHATLIKLA YAPABİLİRİZ: İNSANI TEMİZLEMEDEN ÇEVREYİ TEMİZLEYEMEZ, HİÇBİR İŞİMİZİ LAYIKIYLA YAPAMAYIZ, YAPAMIYORUZ, YAPAMAYACAĞIZ.  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber