Her insan dilini tutmalı, her ağzına geleni söylememeli ama konuşan SİYASETÇİ ve DEVLET ERKANI olunca, bu dikkat çok çok daha önemli hale gelmelidir.

                  Bu nedenledir ki;  dil ile ilgili  geçmişten günümüze taşınan şu sözler boşuna söylenmemiştir:

                  ‘Dizginsiz dil bela getirir.’

                    ‘Dil sürçeceğine ayak sürüsün daha iyi.’

                  ‘Aklı kıt olan dilini tutamaz.’

                    ‘Kullandıkça keskinleşen tek alet dildir.’

                    ‘Dilin düşünceden önce hareket etmesin.’

                    ‘İnsan diliyle değil, yaptığı işlerle konuşmalıdır.

                ‘Dil yarası ok yarasından daha şiddetlidir.’

                    ‘Tatlı dil her kapıyı açan sihirli bir anahtardır.’

                    ‘Dil vahşi hayvana benzer, bir kere bırakırsan bir daha yakalayamazsın.’

                    Dilinizi daima iyi kullanınız. O sizi saadete götürdüğü gibi felâkete de götürebilir.’

                      Veciz sözlerden de anlaşıldığı gibihususen siyaset ve devlet adamları diline çok dikkat etmelidir demiştik.

                      Zira her insanın sözü belli ve kısıtlı bir çevreye hitap ederken, fayda ya da zarar verirken, devlet adamlarının dili bütün bir ülkeye hitap etmekte, 85 milyona fayda veya zararı olmaktadır.

                     Günümüzde siyaset ve devlet adamı denince de ilk akla gelen parti başkanları ve devleti idare edenler geldiği herkesin malumudur.

                      Ekser siyasetçilerimiz zaman zaman dilini kontrol etmemekte ve aşırıya kaçmaktadır. Bunlardan bu konuda çok öne çıkan siyasetçi ve devlet adamından,

                       Birkaç örnekle konuyu açıklamaya çalışalım.

                       Unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş çok sözü var ama en son ve halen akıllarda olan Sn. Bahçeli’nin iki sözünden örnek verelim.

                      Sn. BAHÇELİ, Yargıtay ile AYM arasında cereyan eden, bir hukuk sıkandalı ve hukuk darbesi de olan, AYM’nin ‘hak ihlali’ kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararı için şu iki beyanına bakalım:

                "Yargıtay'ın şerefli hakimlerini tebrik ediyorum."

                 Ve AYM Başkanına:

                “Cesaretin varsa Kandil'e git!"

                Bu sözler bir kahve köşesinde iki arkadaş arasında söylenebilir ama bütün bir millete hitap eden Genel Başkanlık ile ‘Yasama’ merciinde, devletin en büyük kurumu olan “TBMM’de” görevli biri tarafından,

                   Yine devletin en büyük “Hukuk Kurumuna”  söylenebilir mi?

                   Birbirinin kararlarını dinlemeyen iki hukuk kurumundan biri, hem de haklı bile olsa ‘Üstünü’ dinlemediği için tebrik edilip, birinden yana açık taraf olunabilir mi?

                   AYM gibi, devletin en üst yargı kurumuna, çapulcu teröristlere söylenecek söz, AYM Başkanına söylenebilir mi?

                   Devletin en yüksek kurumuna; “Cesaretin varsa Kandil’e git” denebilir mi?

                   Kandil’e gidecekler arasında DEVLETİN EN YÜKSEK MAHKEMESİNİN BAŞKANI OLABİLİR Mİ?

                  Rahmetli Erbakan, partisi çok çok haksız ve hukuksuz bir şekilde kapatıldığı halde, ne demişti?

                 “AYM Türkiye’nin kuruluş itibariyle en yüksek mahkemesidir. Bunun almış olduğu kararlara bütün kuruluşların riayet etmesi gerekir. Hatta bu kararlar adli bakımdan birer vahim hata olsalar dahi. Bu, bir hukuk devletinde, hatalı da olsa kararlara itaat edip uyulması gerçeğini ortadan kaldırmaz.”

                  İki devlet adamının, hem de alınan kararlar denk olmamasına rağmen, hukuka olan riayetini ortaya koyması bakımından fevkalade çarpıcı örneklerdir.

                  Birkaç örnekte, yıllarca rey verdiğimiz, son elli yılımızın aynı kulvarda beraber geçtiği  Sn. C. Başkanından verelim.

               C. Başkanı Erdoğan bir Gurup Toplantısında: “Ama Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek."( 12 Ocak 2022)

                 Terörden mahkum iki kişiden birinin diğerine hesap vereceğini ifade ediyor. 

                 Oysa “İkisi de hukuka hesap verecek” demeli değil miydi?

                 Yine, zannederim Sezen Aksu’nun şarkı sözleri ile ilgili ”Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmakta bizim görevimizdir. Havva anamıza da kimseni dili uzanamaz. Onlara da dil uzatanlara haddini bildirmek görevimizdir.” 21 Ocak 2022 Cuma namazında mihraba geçerek bunları söylüyor.

                Oysa, dilini koparırız demek yerine “Hz. Adem ve Havva anamıza kimsenin dili uzanamaz, uzanırsa hukuka hesap verecektir.” Demesi gerekmez miydi?

                Sn. Akşener’in Rize ziyaretinde uğradığı saldırılar nedeniyle,

             "İkizdere yetmedi, Çayeli'ne gittin, orada da gerekeni yaptılar. Sonra Trabzon'a gitti, ortalarda görünmeden uçağa bindin döndün. Daha neler olacak neler... Bunlar iyi günler." Demesi, devletin başı olarak orada güvenliğin sağlanması ve hukuksuz girişimler konusunda; “Yargı saldırganlar hakkında gereğini yapmalıdır, yapacaktır” demesi, olması gereken değil midir?

              Yine son olarak Sn. Özgür Özel’in Manisa’da şehit cenazesine katılması ile çıkan olaylar hakkında;

               Özel’in gövde gösterisi yaptığını söyleyerek, “Ne oldu? Artık bu millet kimin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Öyle herkese yol geçen hanı demiyor” diyerek, bir nevi yapılanları onaylamak yerine, “Sn Özel’e katılmıyoruz ama O’na yapılan tepkiler ve şekli yanlıştır, yapanlar Yargıya hesap verecektir.” Demesi gerekmez miydi?

               Ya da Sn. Akşener’in geçmişte Anıtkabir ziyaretinde, “İman tazelemeye geldim” dediği gibi. Oysa iman tazeleme, yenileme, yalnız Yaradan’a yapıldığı herkesçe bilinmekte, onun yerine, “Atamıza saygımızı yenilemeye geldik” dememesi gerektiği halde.

               Sonuç ve özet olarak şunu herkes bilmeli ve söylemeli ki, “Siyasetçiler ve Devlet Adamları hukuka herkesten çok saygılı olmalı, riayet etmeli, diline herkesten çok sahip çıkmalıdır.”  Siyaset ve devlet adamlarından özellikle  istirhamımız; sözlerinize çok dikkat ediniz! Zira her sivri sözünüz, milletin fay hatlarını daha da açmakta ya da YENİ FAY HATLARI oluşturmaktadır.

                Devlet adamları; “İMAM BİLMEM NE YAPARSA, CEMAAT NE YAPAR?” özdeyişini asla unutmamalıdırlar.

                  Daha da önemlisi, “YANLIŞI YAPAN BABAMIZ BİLE OLSA, YANLIŞA YANLIŞ DEMELİ, YANLIŞ YAPANI UYARMALIYIZ.”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber