-KÜRESEL EMPERYALİSTLER DIŞINDA BENİM DÜŞMANIM YOK. 

                   Sevgili kardeşim, ben senin düşmanın değilim.  

                  Senin fikrini ve eylemini eleştirmem sana düşman olduğum anlamına gelmiyor.  

                  Eminim ki sen de bu ülkeyi en az benim kadar seviyorsun.  

                  Ama lütfen, benim de ülkeyi en az senin kadar sevdiğime inan ve bize vatan haini demeyi bırak. Bu söyleminle ülkeye zarar veriyorsun. 

                  Kin, öfke, nefret, intikam, bal gibi şerbet gibi tatlı gözükür ama tarih boyunca sadece insanları ve toplumları zehirlemiştir.  

                  Yapma, kendini de beni de ülkeni de zehirleme. Sen düşmanım değilsin.  

                  Küresel emperyalistler haricinde düşmanım yok. Harun Çelik’ten alıntı 

               -28 ŞUBAT POSTMODERN DARBE VE SONRASINDA

                     Başta düşünce ve ifade özgürlüğü mağdurları olarak, yaşadığımız tüm insan hak ve özgürlükleri ihlallerinde, O GÜNLERDE, ÖZGÜRLÜKLERİ, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ, gücün değil, hukukun egemen olmasını nasıl savunduysak, 

                     BUGÜNDE, BAŞTA DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAK ÜZERE, tüm temel insan haklarını, AYNI SAMİMİYET VE KARARLILIKLA SAVUNMALIYI! 

                     Savunmuyorsak, çifte sıtandarttır, insani  değildir. İslami hiç değildir. 

                   -SOSYAL BASINDA,YORUMLARA BAKARAK VE ÇOĞUNA CEVAP VERMEYEREK; 

                 KİMİN NEZAKETLİ KİMİN KABA, KASKABA OLDUĞUNU, KİMİN EDEPLİ KİMİN EDEPSİZ OLDUĞUNU, KİMİN İNSANA SAYGILI KİMİN OLMADIĞINI,  KİMİN DÜŞÜNCE HÜRRİYETİNDEN YANA KİMİN KARŞI OLDUĞUNU, KİMİN GEÇMİŞTE FİKİR HÜRRİYETİNİ SAVUNUP, BUGÜN FAŞİZAN TUTUM TAKINDIĞINI, KİMİN İNSAN OLDUĞUNU KİMİN İNSAN BİLE OLAMDIĞINI, KİMİN MÜSLÜMAN, KİMİN DE MÜSLÜMAN KILIKLI ŞEYTAN OLDUĞUNU ANLIYOR, DOST VE DÜŞMANLARI TANIMA İMKANI BULUYORUZ. MÜHİM BİR KAZANIM! 

                 -DİLİMİZ Mİ ANLAŞILMIYOR ACABA? 

                    Yeni Bir Dil Geliştirmemiz Lazım Gibime Geliyor...  

                   Gençler artık bizi anlamıyor veya biz onları anlamıyor ya da anlatamıyoruz. 

                   Seksenli, Doksanlı Yılların Öğrencileri Yok. 

                   O yıllarda söylediklerimiz ve anlattıklarımız, öğrencilere kanun gibi gelir, bir ödev verdiğiniz zaman, kütüphaneleri dolaşırlardı. Hemen hiçbir öğrenci size itiraz etmez, saygı duyardı. Şimdi öyle mi?  

                 Konferans salonlarında İnanç ve namaz konulu videoları pür dikkat İzliyor, namaz, dua ve sureleri ezberliyor, namaz kılmaya başlayanları, hatta bir velim; kızının “Gece Kalkıp Namaz Kıldığını” bile söylemişti. 

                Biz, Din, İman, vatan, millet sevgisi vermeye çalışırken, birileri de kendilerine eleman devşirmenin peşindeydi ve halen devam ediyor… 

                 Hatta, müftüleri okula davet ediyor, öğrencilerle sohbet ediyor, soru-cevapla, not kaygısı olmadan, kendilerini geliştiriyorlardı. 

                 Dünyanın artık küçük bir köye dönüştüğü, herkesin, her yararlı ve zararlı şeyi avucunun İçinde gördüğü bir dünyada, dil ve üslup değişmeli. 

                 Biz miadımızı doldurduk. Ancak, halk İçindeyiz. Öğretmenler de Din görevlileri de, daha farklı dil ve yöntemler geliştirmeli. 

                 Milli Eğitim ve Diyanet bir araya gelmeli. 

                 Mesela, Diyanet’te, müftü, vaiz, İmam kim varsa; pisikolog, sosyolog, bilim adamları, “Neyi, nasıl, ne şekilde anlatırsak daha faydalı olurun” çabasında olsunlar. Mesela, Kur'an Kıssaları, günümüze yorumlanıp, anlatılmalı ki, daha faydalı olsun.  

                   Zekât ve Sadaka konusu aynı şekilde… 

                   Mehmet Akif’imizin dediği gibi; "Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp İlhamı, asrın İdrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.” 

                      Şahsen vaazları pek dinlemek İstemiyorum (İstisnalar hariç). Birçoğu aynı şeyleri tekrarlıyor, bir yenilik katamıyor, kendisini geliştirmiyor. Bazılarını İse zevkle dinliyorum, hatta not bile aldığım oluyor… 

                 Eğer çocuklarımız, gençlerimiz, gelecek neslimizin; vatanını, milletini, Dinini Diyanetini seven ve onlara bağlı yetişmesini İstiyorsak, ona göre çalışmalıyız. 

                 Ateizmin, deizmin, başka birtakım zararlı cemaat ve cereyanların tutsağı olmasını İstemiyorsak, pilanlı İşler yapılmalı. 

                 “Söz gönlü her ne kadar okşasa, / Güzel Bulunup, öyle kabul görse de, / Tekrar edilen söz usandırır. / Zira bir yemekte helva bir kez yenir.”  Demiş Sadi Şirazi.       

                  Tamamen Şahsi görüş ve gözlemlerimi yazdım. Niyetim yargılamak veya kimseyi suçlamak değildir. Hayati Kahveci’den alıntı. 

                  -TEVHİDİ KAVRAYAMADIĞI İÇİN

                   Aklı devre dışı bırakıp, duygularıyla hareket eden insanlarda, göz görmeye, kulak duymaya engeldir. 

                  Kırallarını, Firavunlarını çok sevdiklerinden, onların çıplak olduklarını görmezler, küfri sözlerini duymazlar." Alıntı 

                  -BİR KİŞİNİN ULAŞACAĞI EN YÜKSEK MEVKİ

                  İnsan olmaktır. Müslümanlık ise, bir üst mevki, makam, insan-ı kamildir. 

                      -GÜNÜMÜZE İLAÇ SÖZLR 

                    Orhan Gazi’ye sormuşlar: En büyük zulüm nedir? “GECİKEN ADALETTİR” demiş. 

                  Çiçero’ya sormuşlar: Roma İmparatorluğu nasıl yıkıldı? “İŞİ EHLİNE VERMEDİK” diye cevap vermiş. 

                       4.Murad’a sormuşlar: Yardıma alışan ne olur? “EMİR ALMAYA DA ALIŞIR” demiş. 

                      Gorbaçov’a sormuşlar? En büyük hatan ne idi? “YANLIŞI HEP KARŞIMIZDAKİNDE ARADIK” demiş. 

                       Goebels’e sormuşlar: İktidar nedir? “DÜŞMAN YARATMAKTIR” demiş. 

                       2.Ramses’e sormuşlar: En büyük piramit hangisidir? “KİBRİMİZDİR” demiş. 

                       Platon’a sormuşlar: Devlet nasıl yönetilir? “YA İLİM İLE YA ZULÜM İLE” demiş. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber