“POLİSİN ETKİLİ OLMASI İÇİN ACİLEN BİR GÜVENLİK REFORMU GEREKİYOR.
Ülkemizin çeşitli şehirlerinde yaralama veya cinayetle sonuçlanan çeşitli kavga ve çatışmalara ilişkin videolar eşliğinde sosyal medyaya ve gazetelere yansıyan haber ve görüntüler, Türkiye’de polisin asayiş olaylarını önlemeye ve müdahale etmeye yönelik tutumunu ve yeterliliğini sürekli tartışma gündemine getirmektedir.
Buna ilişkin, henüz sıcaklığını koruyan aşağıdaki haber:
“BALIKESİR'de ' YAN BAKMA' meselesi yüzünden restoranı basan şahıs, polisin önünde kavga ettiği vatandaşı vurdu.”
“İki kişi arasında yan bakma meselesi yüzünden tartışma yaşandı. Tartışan kişileri vatandaşların ayırmasının ardından, eline silahını alan kişi beraberindeki polisle birlikte tartışma yaşadığı restoranın önüne geldi. Polisin kolundan tutmaya çalıştığı eli silahlı kişi tartıştığı vatandaşın bacağına ateş ederek yaraladı.”
“Polisin yaşanan tartışma ve silahla yaralama esnasında yetersiz kalması ve silahlı kişiye müdahale şekli tartışma konusu oldu.” (Video)
Yine yakın zamanlarda gerçekleşen ve medyada önemli yer tutan, Bingöl’de bir uyuşturucu bağımlısının bir gün içinde uluorta saldırdığı 9 kişiyi bıçaklayıp bunlardan 4’ünü öldürmesi üzerine, sosyal medya paylaşımında yer alan açıklamalar, insanların ancak bir gerilim filmi izler gibi nefeslerini tutarak ve kanları donarak okuyabilecekleri cinsten…
Caninin gün içine yayarak yapmış olduğu, saatler süren cinayet ve yaralama serisi içinde kurbanlarını değişik yerlerde ardı ardına bıçaklayıp öldürürken kendisine hiçbir güvenlik görevlisinin müdahale etmemiş olması, son derece dikkat çekici ve açıklanması zor bir durum.
Uzun bir sürede bunca şey olup biterken, polise haber verilmemiş olması veya polisin bunu duymamış olması düşünülemez.
Bu olayın seyri ve sonuçlanmasıyla ilgili esas gariplik ise, saldırganın onca kişiyi öldürdükten ve yaraladıktan sonra, nihayet bir su deposunun yanında yorulup bitap düştüğü sırada, yani artık kendisine müdahale edecek kişilere bir tehdit oluşturma riskinin pek kalmadığı bir anda, “polislerce kıskıvrak yakalanmış” olmasıdır.
Her iki olaya ilişkin haber ve videolar, aşağıdaki acı ve vahim gerçekleri ortaya koyuyor:
•Bingöl’deki suçlunun ardı arkasına işlediği yaralama ve cinayetlerle ilgili olarak;
-Masum ve korunmasız insanlar, kimden geleceği belli olmayan bu tür ölümcül saldırılar karşısında “nasıl olsa devletin görevli polisi, savcısı, adli birimleri gereğini yaparlar” diye ellerini kollarını sallayarak sokakta dolaşıyorlar. Güvenlik görevlileri bu gibi durumlarda hızla yetişip müdahale ederek onları koruyamayacaklarsa niçin var oldukları her zaman sorgulanır.
-Masum ve savunmasız insanlar için tehlikeli olan bu tip uyuşturucu bağımlısı, psikopat, saldırgan ve cani ruhlu insanların, herkes gibi, doğal olarak polis, savcı ve yargı mensupları için de tehlike arz ettiği açıktır.
Polisler, bu kişilere müdahale edip etkisiz hale getirirken veya onları yakalayıp götürürken, her an kendilerinin can güvenlikleri de tehdit altındadır. Ama bu durumda onları zarar görmekten koruyacak ve güvenliklerini sağlayacak olanlar da yine kendileridir. Bu iş için eğitim almışlar ve görevlendirilmişlerdir. Esasen koruma, müdahale etme ve tehlikeyi bertaraf etme konusunda görev bölgelerinde onlardan daha üstün kimseler yoktur. Yani, tehlike durumunda başka bir güvenlik grubunun gelerek polisi koruması beklenemez.
-POLİSE YÖNELİK; “can güvenlikleri tehlikeye düşer, yaralanma ve ölme riskleri var” gerekçesiyle bizzat bu gibi olaylardan uzak durmak, görmezden gelmek, duymamış olmak, işi ağırdan almak, her şey olup bittikten sonra gelmek gibi zaman zaman gündeme getirilen söylenti, iddia veya ithamların gerçek olma ihtimali, artık her şeyin bittiği anlamındadır. Böyle bir şey beklenmemelidir. Aksi takdirde güvenlik sisteminin varlık gerekçesi ve devlete olan güven bütünüyle ortadan kalkar
-Katilin, bir yığın suçla dolu, kabarık bir sabıka dosyası bulunmaktadır. Buradaki sabıka kayıtları, gelecek olan tehlikenin habercisidir. Her an patlamaya hazır bir bomba gibi, ne tür bir tehlikeye yol açabileceği ve vereceği zararın boyutları tahmin edilemeyecek bu gibi kişileri toplumun içine karışmaktan, masum ve savunmasız insanlara zarar vermekten uzak tutmak gerekir. Bu görev, suçları takip, önleme ve cezalandırmakla görevli sistemin; yani polis, savcı ve yargının işidir
•Balıkesir’de, saldırganın tartıştığı kişiyi güpegündüz polisin önünde tabanca ile yaralaması olayıyla ilgili olarak;
-Polisin, insanların can güvenliğini tehdit eden durumlarda, genellikle saldırganları etkisiz hale getirecek müdahale gücüne ve becerisine sahip olmadığı görülüyor.
-Özellikle tehlikeli kavga ve saldırılarda, uzak durmayı tercih ediyor. Her şey olup bittikten sonra duruma vaziyet ettiğinde ise yapabileceği şey, olay yeri tutanağı tutmak ve gerekli ifadeleri almakla sınırlı kalıyor.
-Polis, olaylara müdahale ettiği durumlarda, videoda açıkça görüleceği şekilde etkisiz eleman olarak duruyor. Sanki oradan geçen sıradan bir insanmış gibi ilgisiz ve amatörce tavırlar sergiliyor. Bu da, bu konularda gerektiği şekilde eğitilmemiş ya da antrenmansız olduğunun açık bir kanıtı…
Böylelikle, filmlerde sık sık rastladığımız, suçluları aniden kıvrak ve ustaca hamlelerle alt edip etkisiz hale getiren güçlü polis imajı bir anda buharlaşmış oluyor.
Arka taraftaki iki bekçinin tavır ve hareketleri ise, sokakta gördükleri kalabalığa yaklaşan ilgisiz ve aylak kişilerinkinden farksız…
Hasılı, iki bekçi ve iki polisin bulunduğu yerde, silahını elinde açıktan taşıyan saldırganın, tabir caizse güvenlik görevlilerinin eşliğinde, hiçbir engelle karşılaşmadan işyerinin kapısına kadar gelip silahını ateşleyebilmesini, bu arada diğer polis ve bekçilerin kaçışma moduna girmelerini açıklayabilmek mümkün değildir.
Olaya ilişkin video ve buna benzer videoların, polis eğitiminde “Sokakta kavgaya nasıl müdahale edilir veya silahlı veya silahsız saldırganlarla nasıl baş edilir?” konularında referans alınabilecek çok faydalı bir içeriğe sahip olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
-Asayiş ve sokak güvenliğiyle ilgili görevlendirilen polislerin, çok temel ve önemli bir eksikliği, adi kavgalarda veya planlı saldırılarda, saldırganları öldürmeden ya da yaralamadan etkisiz hale getirmek üzere, önleyici ve caydırıcı nitelikte;
“Göz yaşartıcı gaz, Biber gazı spreyi, Elektro şok tabancası, Plastik mermi, Ses veya flaş bombası, Ses dalgası silahı, El bastonu” gibi teknik araç ve ekipmanın ellerinde veya yanlarında bulunmayışıdır.
Bu tür teknik araç ve gerece sahip olmayınca, bu defa doğurabileceği ağır sorumluluk nedeniyle, sonuçta saldırganı öldürme riski bulunan belindeki tabanca veya ateşli silahları kullanmaktan çekiniyor ve etkili bir rol üstlenemiyor.
Bütün dünyada yaygın olarak kullanılan ve benzeri olaylarda etkili ve caydırıcı olduğu kanıtlanan bu türden ekipmanın ülkemizde gerektiği şekilde neden kullanılmadığını anlamak mümkün değildir.
-Asayiş olayları ve kavgalarda polisin yeterince etkili olamayışının çok önemli bir nedeni, olan bitene ilgisiz kalması ve gerekli ve yeterli müdahale rolünü üstlenmemesi halinde görevini ihmal etmiş olmaktan dolayı sorumlu tutulmaması ve kendisine bu konuda hesap sorulmamasıdır.
Her olaya özgü koşulların incelenmesi sonucunda, polisin ilgisiz veya pasif kaldığının veya gerekli ve yeterli düzeyde müdahale etmemiş olduğunun tespiti halinde, “İHMALİ SORUMLULUK” nedeniyle hakkında gerekli idari veya cezai müeyyideler devreye girmelidir.
Özetle;
Polisin halkın mal ve can güvenliğini ilgilendiren konularda üzerine düşen görevleri yerine getirirken daha etkili, caydırıcı ve önleyici olmasını sağlayacak bir “GÜVENLİK REFORMUNA” ACİLEN İHTİYAÇ BULUNMAKTADIR. (Pırof. Dr. Ulvi Saran’dan iktibas